Halep'i yakan ateş...

A -
A +
Halep'teki soykırımın durdurulması için Türkiye'nin girişimleriyle gerçekleştirilen ateşkesi baltalamaya çalışan, savaşın başaktörlerinden İran, mezhepçilik kartıyla da alan genişletmeye çalışıyor. Esad'a askerî destek veren İran, mezhepçilik söylemleriyle çıkardığı 'Sünni-Şii' çatışmasını bütün bölgeye yaymayı amaçlıyor.
Her olayda masaya mezhepçiliği getiren İran'ın dinî lideri Ali Hamaney, Suriye'deki çatışmaları "İslamın küfürle savaşı" olarak nitelendirirken, ilan edilen Ateşkes Anlaşması gereği bölgede sıkışan sivilleri Fırat Kalkanı Harekâtı ile terörden arındırılan bölge ve İdlib'e taşınmasını da engelliyor. Katliamların devamı için İranlı Şii milisler bölgedeki sivillerin yolunu keserek tekrar rejim kontrolündeki katliam alanlarında toplanmaya zorluyor.
Belki sivil halk Halep’ten güvenli bölgeye taşınmadan, Rus ve Esad uçakları havadan, Esad ve İranlı Şiiler karadan Halep katliamı sonrası fitne ateşini İdlib üzerinden Türkiye’ye sıçratmaya çalışacaklar.
İran tarihte defalarca teşebbüs ettiği bu ihaneti neden tekrarlıyor?                                                                                                        
ABD neden ittifak yaptığı İran’ın Rusya’nın kuyruğuna takılmasına göz yumuyor?
Şiilik maskesiyle din istismarı yaparak Pers İmparatorluğu hayali peşinde koşan İran, bölgede hassasiyetleri kaşıyarak başlattığı mezhep çatışmasını büyütmeye çalışıyor.
Yakın zamana kadar ABD'ye “Büyük Şeytan” derken, neyin karşılığında şeytanla ittifak yapıp “ABD'yle kol kola'” giriyor?
Bu sorunun cevabı medyaya yansıyan “Humeyni ABD’nin adamı çıktı” başlıklı haberde saklı.
İran’ın sözde İslam Cumhuriyeti’nin temellerini atan devrim lideri Humeyni’nin Şah devrilmeden önce ABD yönetimi ile gizli müzakerelere girdiğinin belgelerle ortaya çıktığını açıklayan haber ABD-İran ortaklığının temellerinin de geçmişine ışık tutuyor.
BBC'den Kambiz Fattahi'nin haberine göre, “Humeyni, 27 Ocak 1979 tarihinde Carter yönetimine 'İranlı askerî liderler sizi dinler, İran halkı ise beni' diye bir mesaj gönderdi ve anlaşma önerdi."
İddiaya göre, Humeyni, Carter’e kendisinin iktidarı ele geçirmesine yardım etmesini öneriyordu ve bunun karşılığında İran da Amerika'nın çıkarlarını ve vatandaşlarını koruyacaktı. Çünkü o dönemde, petrol ticareti sekteye uğramış ve Batı çıkarları zedelenmeye başlamıştı.
Carter yönetimi, çeşitli tartışmaların ardından, Şah Rıza Muhammed Pehlevi'yi ABD'ye bir "tatile çıkmaya" ikna etti. Şah'ın ardında bıraktığı Başbakan Şapur Bahtiyar zayıftı ve iktidar boşluğunu bir askerî darbe ile doldurma planları yapılıyordu.
Aslında ABD yönetimi içerisinde, 1978 yılının sonundan itibaren Şah'ın miadının dolduğuna ilişkin tartışmalar yapılırken Fransa'da kendini ziyaret eden bir Amerikalıya Humeyni şunları söylüyordu: 
"Petrol konusunda endişe olmamalı. ABD'ye petrol satmayacağımız doğru değil."
Humeyni'nin "genelkurmay başkanı" denilen İbrahim Yazdi de, eski bir CIA ajanı olan Richard Cottam aracılığıyla Washington ile bir iletişim kanalı kurmuştu.
15 Ocak'ta, Humeyni, Carter yönetimi ile iki hafta sürecek gizli müzakerelere başladı. 16 Ocak'ta Şah ülkeden kaçtı. 1 Şubat'ta ise Humeyni, Devrim'in muzaffer lideri olarak sürgünden İran'a dönüyordu.
Dünkü hikâyesine bakınca bugün Esad ve Rus jetleri Halep’i havadan vururken İranlı militanların da karadan vurmasında şaşılacak bir şey yoktur. 
Tarihte ihanetini Osmanlı’ya karşı Vatikan’la iş birliğine kadar götüren İran yine ateşle oynuyor ve İslam düşmanlarıyla iş birliği yaparak Müslümanlara ihanet ediyor. İslam tarihinin kırılma ve geçiş dönemlerinden birisi yaşanıyor. İdlib üzerinden yapılacak muhtemel bir çılgınlık sadece İslam coğrafyasını değiştirmekle kalmayacak Batı’yı da derinden etkileyecek.
Ama acımasız zulümlerinin bittiği yer kendi sonlarının başlangıcı olacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.