Hepimizin hayatında dünyaya iyi şeyler bırakmayı başarmış, yaptıkları olağanüstü fedakârlıklarla kahramanımız olmayı hak etmiş insanlar var. Onlara hayranlık duyarız.
Benim kahramanım; görenleri her defasında çok üzecek derecede zekâ ve fiziksel açıdan özürlü, doğuştan vücudunda hemen hiç kemik taşımayan bir et yığınından ibaret çocuklarını yıllar boyu hiçbir şikâyette bulunmadan, içi yorgan ve yastıkla yumuşatılmış bir ekmek teknesi (büyük tahta kutu) içinde sevgi ile bakan bir anne babadır. Ömür boyu kendilerine sadece bir gülümseme ile karşılık verebilen bu çocuğa karşı duydukları sevgi, dünyada bundan daha güçlü bir şey olamaz.
Onların bu karşılıksız zannedilen çabaları bütün ebeveynler için bedeli bulunmaz ilham verici bir tecrübedir. Sevgi sevgiyi besler, ifade edilmeyen sevgi gümüş gibi kararır.
Kendi sevgilerini "Hamur Çocuğun" doğuştan mahrum kaldığı omurgası yerine koydular.
Bu ender rastlanan bir durumdur.
Çocuklarımız genelde zeki, sağlıklı, duygusal sıkıntıları olmadan dünyaya gelir ama ender olarak sağlık sorunları olan çocuklarımız da olur. Keza, çok daha fazlasıyla bugünkü olumsuz dünyada sonradan yüzleşebiliriz. Sorunsuz olanların hayatını zorlaştıran duygusal yara bere daha sonra aile içinde ve çevre eliyle açılabilir.
Yaşanmış bir hikâyeden olan "Lorenzo'nun Yağı" filmi bir anne babanın, amansız bir hastalık olan ALD'ye (Adrenolökodistrofi) yakalanan oğulları Lorenzo'yu ölümden kurtarma çabalarını anlatır. Felçlik, körlük ve konuşmama ile başlayan hastalık nihayetinde ölümle sonuçlanacaktır. Tıp konusunda eğitimleri olmayan anne baba iki üç yıl kendisine ömür biçilen Lorenzo'yu kurtarmak için mücadeleye başlarlar. Anne sürekli Lorenzo'nun başında baba ise sabahlara kadar kütüphanede hastalıkla ilgili araştırma yapmaktadır. Sonunda baba, hastalığın, beyindeki tahribatın, kandaki zararlı yağ asitlerinden kaynaklandığını keşfeder. Sonuçları konunun uzmanlarıyla paylaşır ve ilgiyle karşılanıp, destek bulur. Bir yıl süren mücadele sonunda Lorenzo ölümden kurtulur. Öğrendiğimize göre Lorenzo doktorların tahmininden daha uzun yaşar ve yirmi yıl sonra hayatını kaybeder...
Bu hikâyedeki dikkat çekici olay Lorenzo hakkında çevrenin kesinleşmiş kanaati karşısında ailenin çevreden gelen "hem Hamur Çocuğun, hem de ailenin diğer fertlerinin iyiliği için hastayı bir kuruma yerleştirmeleri" şeklindeki baskıya karşı bu mücadeleyi yapmalarıdır. Onlara tüm bu üzerlerine çullananlara rağmen karşı koyma gücünü veren çocuklarına olan sevgi ve şefkattir.
Sevgi yukardan gelir.
Çocuklarımızı yetiştirirken üzerimize çullanan bütün olumsuzluklara boyun eğerek veya umursamayıp onları savunmasız bırakmak ise bugünün acı gerçeğidir. Tıpkı kandaki yağ asitlerinin beyini tahrip etmesi gibi, çevreden, sosyal medyadan, kötü arkadaşlardan gelen zararlı alışkanlıkların önlenmediğinde onların gelecekte hayatlarını nasıl tahrip edeceğini fark etmemiz gerekir. Ebeveyn olarak önceliğimiz bu tahripkâr alışkanlıkların hiç kazanılmaması için olmalıdır. Eğer böyle bir gerçekle karşılaşırsak vereceğimiz mücadelenin zorluğu en az Hamur Çocuk veya Lorenzo'nun ailesinin çektiği kadar olacaktır.
Bu mücadelede bizim en büyük yardımcımız çocuklarımıza olan derin ve karşılıksız sevgimizdir.
Bugünün dünyasında, kendisi, ailesi ve çevresi ile barışık, kötü bir alışkanlığı olmayan, kendisi ve ülkesi için hayalleri olan çocuklar yetiştirmek için mücadele eden ebeveynlerin emeği, hamur teknesindeki evladını hayata bağlayan ebeveynin emeği kadar kutsal ve saygıyı hak ediyor...