Hayatın defolu parçaları ve "Bütün Oğullarım"

A -
A +
Son yazılarımda üniversite mezunu işsizlerimizin sorunları üzerine yoğunlaşmamın sebebini; çevremden, ailemden muhtemelen birkaç işsiz mühendis veya iktisatçıdan kaynaklandığını ima edenler oldu. Şu anda böyle bir durum yok ama asıl mesele, kendi ailemizde işsizler olmasa da işsiz durumda olan gençlerimiz için aynı hissiyat ve duyguları paylaşmaktır. Hangi sokak hangi şehir hangi mahalle olsa da kıyıda köşede kalmış bir işsiz mezunumuz için kederlenmemek o kişinin kalitesini tartışılır kılar. Sonuçta ne fark eder?
Hepsi bizim evladımız hepsi bizim kıymetimiz.
Kamyon kasalarının arkasına "Hayat Güzeldir" yazmakla kışlar bahar olmuyor, karanlığa lanet okumakla mumlar ışık vermiyor!..
Geçmişte çok daha farklı boyutta hayat mücadelesi veren bizim neslin tecrübeleri, gençleri anlamamızı kolaylaştırıyor. Ne de olsa damdan düşenin hâlinden damdan düşen anlar...
Kara lastik giyer, ikinci elden topladığımız ders kitaplarını çimento torbalarının kâğıtları ile ciltler, gaz lambası ışığında okur, yanık kokulu kaynatılmış süt tozundan süt içerdik. Sonunda düşe kalka, düşük omuzlarla üniversiteyi bitirip, sarı zarfa koyduğumuz diplomalarla Ankara Güven Park'ın müdavimlerinden olduk. İş için Ankara'nın taşını, gözlerimizin yaşını birkaç ay saydık. Kurumlara verdiğimiz dilekçelere verilen en beylik cevap "Evine git, ihtiyaç olursa biz ararız" biz de kendimize döner "Hangi eve?" derdik. Sonunda her birimizin kısmeti bir taraftan açıldı, işçi kadrosu ile başlayıp uzun bir iş hayatı yolculuğuna çıktık.
Hepimizin bir hikâyesi var, ama buna rağmen o yıllarda bugünkü gibi ölümcül bir rekabet yoktu.
Son bilgilere göre üniversite mezunu işsizlerimizin sayısı vasıfsız işsiz sayımızı zorluyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre üniversite mezunu işsizlerin sayısı 54 bin kişi artarak 557 bine, istihdam edilenlerin sayısı da 338 bin artarak 4 milyon 831 bine çıktı. Bu sonuca göre yüksekokul ve fakülte mezunları arasında 2012'de yüzde 10,1 olan işsiz sayısı 2013'te 10,3'e çıkmış. Bu sorun sadece ailesinde işsiz olanları değil hepimizindir. 
Taşımak mecburiyetinde olduğumuz sosyal ve ahlaki sorumluluk bana ünlü oyun yazarı Arthur Miller'in toplum duyarsızlığını eleştirdiği "All My Sons/Bütün Oğullarım" eserindeki kurguyu yaşatıyor. Oyunun kahramanı kendisine ve ailesine bağlı, dar görüşlü bir insan olan Bay Keller İkinci Dünya Savaşı sırasında defolu savaş uçağı malzemelerini bilerek cepheye gönderdiği için pilotların ölümünden sorumlu tutulur. Savaşa giden oğlu Larry'den uzun zaman haber alınamaz ve bir süre sonra oğlunun yazdığı bir mektup ortaya çıkar. Oğlu öleceğini bildiği bir uçuşa çıkmakta ve sebebinin de babasının gönderdiği defolu malzemeler olduğunu yazmaktadır. Baba, mektup ortaya çıkınca her şeyi ailesi için yaptığını belirten bir konuşma yaptıktan sonra intihar eder...
Günümüzde hayat şartları ve toplum çok değişti bu bir gerçek ama birçoğumuz bu "hayatın defolu parçalarının" değişmesi gerçeğini kabul etmek istemiyoruz. Çoğu insan ve kurum gemisini kurtaran kaptan anlayışıyla kendi dünyasını kurtarma gayretinde. Ancak hiçbirimiz kendi gemimizde değiliz ve hepimiz tek bir gemideyiz ve defolu parçaları (vurdumduymazlık ve ilgisizlik) hep birlikte iyi olanla değiştirmeye mecburuz. Kamu kurumları, Yerel Yönetimler, Üniversiteler, STK'lar ve OSB'ler bu sorumluluğun merkezindedir. Gelecek yazılarımda bu tür kurumların kalkınmış ülkelerde istihdam sorununun çözümünde "Kurumlar arası eşleştirme" projelerini nasıl uyguladıklarını vurgulamak istiyorum.
Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.