Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar’ın önceki gün sınırın sıfır noktasındaki birlikleri denetlemesi sürecinde telsizden konuştuğu Tel Abyad’daki askerlere, “Burada herhangi bir şey bitmiş değil, her an her şey olabilir. Ona göre herkesin her an hazırlıklı olması lazım" demesi sadece sınırdaki Mehmet’e değil içerideki herkese önemli bir mesajdır.
ABD, İsrail ve İngiltere İslam coğrafyasını bir yandan kurduğu terör örgütleriyle vuruyor diğer yandan “seni ben kurtarırım” diye coğrafyanın üzerine çöküyor.
Güneyimizde kurmak istedikleri kuşatmanın Barış Pınarı Harekâtı ile kırılması ve sonrasında Ankara ve Soçi anlaşmalarından sonra oyunu bozulan ABD’nin silahlı mücadeleyi artık sürdürülebilir görmeyip birkaç petrol bölgesini nüfuz alanı olarak korumaya alıp çekilmesini beklemek aşırı iyimserliktir.
ABD Suriye’de Irak’ta olduğu gibi federal bir sistem istiyor. Bu sistem İsrail’in güvenliği için hizmetinde garnizon devlet kurmanın başlangıcı, Türkiye için ise bölünmenin ilk adımıdır. İsrail’in ABD dış politikasındaki bilinen hâkimiyeti bölgede birer üsle yetinip çekilmesine asla müsaade etmez. Nitekim bu süreçte dalgalı politika izleyen Trump’ın azli gündemdedir ve asla sürpriz olmaz. 20 Cumhuriyetçi senatörün demokratlar tarafında oy vermesi işini bitirmeye yeter.
ABD kuşatma hamleleri ile Türkiye’nin operasyon öncesi hatta çekilmeyeceğini biliyor. Ama maksadı Türkiye’yi “Damgalayarak” yapılacak muhtemel saldırıya zemin hazırlamak.
Hatırlayalım, Orta Doğu işgalini meşrulaştırmak için 11 Eylül İkiz Kule saldırısını yapıp dünyaya "Müslüman teröristler yaptı" diye pazarladılar, dünya da güya bunu yuttu(!)
"11 Eylül saldırısını kim yaptı?" sorusuna merhum Dış Politika Yazarımız Mustafa Necati Özfatura “ABD’nin resmî açıklamasında suçlu Usame bin Ladin ve El-Kaide mensuplarıdır. Komplo teorilerine göre (MOSSAD-CIA-FBI-petrol ve silah şirketleri) iş birliğidir. Aslında Usame bin Ladin de uzun yıllar CIA ile iş birliği yapmış kişidir. Büyük gizli istihbarat güçleri olmadıkça bu saldırıyı El-Kaide asla yapamaz. Dahası bazı uzmanlara göre bu uçakların kalkışı hedeflere yönelmesi ve saldırı uçağın içinde değil, yerden teknolojik cihazlarla yapılmıştır. Uçakların alarm sistemlerinin çalışmaması, Pentagon'un uçan kuştan bile koruyan otomatik füze sisteminin devre dışı bırakılarak işlememesi, kafaları karıştırmaktadır..." ciddi yorumunu yapmıştı...
Nitekim İkiz Kulelerde çalışan 4 bin Yahudi’den o gün kulelere yapılan saldırıda sadece bir Yahudi öldü.
ABD’nin DEAŞ sonrası Suriye politikası Türkiye’yi bölme politikasıydı fakat hükûmetin uyguladığı başarılı politika Allahü teâlânın takdiri ile yapılan operasyonla PYD ve PKK hezimete uğradılar ve DEAŞ da buharlaştı. ABD her iki jokerini birden kaybetti!..
Hazımsızlıklarının belaları olacağı yeni bir dönem başlıyor şimdi. Müttefikine saldırmayı kolay izah edemez buna bir kılıf bulması lazım. Önce algı saldırıları ile itibarsızlaştırıp sonra açık düşman olarak hedef yapacaklar. Aksi düşünüldüğünde binlerce tır silaha bir yer bulması lazım.
Bunun cevabı yoksa her an her şey olabilir!..