Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlığı ile hazırlanarak kamuoyuna açıklanan yeni müfredat taslağı yakında uygulamaya girecek.
“Müfredat” eğitimin bir programa bağlanarak hangi konuların öğretileceğini, bunun hangi sırayla verileceğini tanımlıyor. Bir anlamda yetiştirdiğimiz insan profilinin hamuru ve eğitim kurumlarında giderek yaygınlaşan “Hırpalanmış öğrenci sendromuna” bir çözüm yolu arayışıdır.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin yeni müfredat taslağı için kamuoyunun “Neden değişime ihtiyaç duyuldu?..” sorusuna karşılık “Her şey bize müfredatı yeniden yapılandırın diyor. OECD, müfredat yükünüz çok fazla ve beceri odaklı değil diyor. Öğrencilerimizde en büyük eksikliğin beceriler noktasında olduğunu somut olarak görüyoruz” açıklamasını yaptı.
Bu açıklamada yeni müfredat hazırlanırken zayıf halkanın “Beceri” olduğundan hareket edildiği kabul ediliyor. Bu tespitin ne kadar doğru olduğunu anlamak için mevcut ve mezun öğrencilerin sahadaki durumuna yakından bakmak yeter.
Yeni müfredatın merkezinde ne olmalı? Tartışmaları devam ederken 74 yaşındaki eğitimci İbrahim Oturgan’ın, Irak asıllı 17 yaşındaki öğrencisi Y.K. tarafından öldürülmesi okul ve öğrenciyi giderek kuşatan “Şiddet” sarmalını gündeme getirdi.
Şiddetin önlenmesi için okul kapılarına güvenlikçi ve metal dedektör konulması gündemde. Peki çocuğun cebindeki silahı metal dedektörle yakalayıp çekip aldın, ruhundaki öfkeyi ne yapacaksın?
Büyük resme bakıldığında okullarda yaşanan benzer şiddet olaylarının toplum için ciddi bir tehdit seviyesine geldiği kolayca fark edilir. Okullarda artan şiddet olaylarının toplum ve aile içi problemlerin sahaya yansıması ile sınırlamak okullardaki eğitim sorumluluğunu sahanın dışına atmaz.
Çocuk ve gençleri kapsayan suç envanteri mevcut eğitim müfredatında değişimi zorunlu kılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri” müfredat değişiminin merkezine neyi almamız gerektiğini net olarak bize gösteriyor.
Türkiye’de suça sürüklenen çocuk sayısı son 10 yılda hızla artarak ikiye katlandı. 2022 yılında 200 binden fazla çocuk suça sürüklendi. 2010-2022 arasındaki 12 senede suça sürüklenen çocuk sayısı yüzde 148 arttı.
Bu tabloda müfredattaki değişimin yönünü beceriden şiddete çeviren ciddi bir uyarı var. Bu geleceğimiz adına önemli ve sınırları zorlayan bir tehdittir ve okul ötesi bütün toplumu kuşatır.
Bu sorunları “Aile ve çevreyi" arkaya atarak sadece eğitim müfredatına fatura etmek doğru değil. Ancak eğitim kurumlarının çocukların geleceğini belirleyen en önemli aktör olduğu da kabul edilmelidir...
Yeni müfredatın toplumsal gelişim ve gerçeklere uygun bir “felsefesinin” olması gerekmektedir. Bu felsefe devşirme değil Türkiye toplumunun sosyolojik, psikolojik ve fiziksel unsurlarının bir arada olduğu kendi tabanından oluşur.
Mevcut öğretim programlarımızın evrensel, millî ve manevi değerleri aktarma bakımından çok sınırlı bir içeriğe sahip olduğu yaşanan her şiddet olayının hikâyesi okunduğunda kolay anlaşılmaktadır.
Her millet, kendi coğrafyası, kendi sosyal yapısı, kendi inanç ve kültürel yapısına göre çocuklarını yetiştirmeye çalışır. Millî eğitim müfredatını, kendi sosyal yapımıza, kültür ve medeniyetimize; kendi değer yargılarımıza göre düzenleyebilirsek bataklıkları kurutabiliriz.
UZUN SÖZÜN KISASI; “…Yeter artık!... Yapacaksan yapacağın tek şey var, önce kendi eğitimini yapacaksın. Başka bir ülkenin sömürgeci danışmanları tarafından yürütülen bir eğitim sistemi bu dünyaya insanlığı kaç kere öğretmiş olan bir millete yakışmaz!..” Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu
Bu çocuklar tabancayı nereden buluyor tabancayı? Leblebi çekirdek gibi satılıyor. Her yer Texas gibi. Piyasada ne kadar silah var acaba? Bunlar olmadan mani olmak lazım idi...