İnsan yiyen yataklar ve sosyal medya...

A -
A +
Bu sosyal medya alışkanlığı ölçüyü kaçırınca gıdıklayarak adam öldürmek gibi bir şey.
İncitmek istediğiniz insana bir klavye bir dokunmatik ekran verin yeter. Artık kolay iflah olmaz bir salgının içine düştü demektir. Sosyal ağlar, bir paylaşım ve sosyalleşme aracı olmaktan çıkıp insan yiyen yataklara döndü. Aynı mekânı paylaşan insanları bile birbirinden koparıp yabancılaştırıyor. Okulda, evde, sokakta insanlar savrulup gidiyor. Karşıya geçerken araç altında kalanlar, ineceği durağı kaçıranlar, tezgâhta müşteri ile kapışanlar. Aynı masada bile "bırak şu telefonu da beni dinle" diye muhatabımızı ikaz etmek zorunda kalıyoruz. Bu "insan yiyen yataklar" tabiri hapishanelerde mahkûmların "hücrelere" verdikleri addır. Hücrede mutlak bir sessizlik uygulandığından mahkûm akıl sağlığını kaybedebilir. Yazar Henri Charriere ünlü "Kelebek" romanında hücre cezasını anlatırken "Çinliler kafaya damlatılan suyu bulmuşlar, Fransızlar da hücrede sessizliği" diyor. Sosyal medya ise insanların hayatını kolaylaştırayım derken onları yutan kara bir delik gibi hayatın içinden çekip alıyor. Merhum Necip Fazıl hapishane hatıralarını anlattığı "Cinnet mustatili" kitabında "Neler gördüm neler, işkencelere ait neler dinledim, fakat kaç para eder. Düşmanınıza hiçbir zaman işkence etmeyin, onu kuş tüyü şilteli, yastıklı ve yorganlı bir yatağa yatırın. Kalkmaması için başına bir nöbetçi dikiniz ve sonra isterse ona bu muameleyi bir sarayda tatbik ediniz. Bakın az zamanda ne olacaktır! Ufak tefek kalkışlara, zaruri ihtiyaç davranmalarına izin verebilirsiniz. Hiç kabalık, sert, acı maddi zor kullanmayacaksınız. Sonra, insan yiyen yatağın manevi dişlerini kırmış ve şiirini bozmuş olursunuz. Sıhhatli düşmanınıza canı çekiyorsa tepsi tepsi baklava börek de takdim edebilirsiniz. "Sıhhatli" kelimesine dikkat, insan yiyen yatağı anlamak için sıhhatli onun içinde kalmaya mahkûm olmalıdır. Az zamanda düşmanınız beden ve ruh yapısı bakımından güvelerin toz duman hâline getirdiği bir mendile dönecektir. Osman'la (Osman Yüksel Serdengeçti) beni yatakla yedi..." diye yazıyor...
Bir sosyalleşme aracı olmaktan çıkınca bu sosyal ağların da insan yiyen yataklardan farkı yok. İnsanlar minder altına süpürdüğü ne kadar derdi varsa el birliği ile hücum edip sosyal torbaya atıyor. Çözüm bekleyen sorunlara lanetler yağıyor. Herkes kendi mesajlarını dillendirip muhatabına kulak tıkıyor. Gün doğmuş, gün batmış fark etmiyor. Tüm dünyada sayıları yüzleri aşan sosyal medya uygulamasının içinde tüm dünya tepinip duruyor.
Bugün bir ağır ceza mahkûmunu ceza olarak bir sosyal ağın içine atmak yeterlidir. Klavyenin ya da dokunmatik ekranın başından kalkmaması için başına bir nöbetçi dikin ve isterse ona bu muameleyi sarayda tatbik edin. Bakın az zamanda muhatabınız evin yolunu şaşırıp beden ve ruh yapısı bardakta dağılıp giden kesme şeker gibi nasıl toz haline gelecek.
Psikologların tek umudu medya araçlarının giderek ucuzlayıp bollaşması ile toplumun bu çılgınlıktan bıkkınlık duyup terk etmesi. Yoksa bizi de bu sosyal ağlar yiyecek(!)
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.