7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail Gazze'de soykırım işlerken, başta ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya olmak üzere Batı ülkelerinden güçlü siyasi ve askerî destek aldı. Bu ülkeler, her fırsatta İsrail'in soykırımını "kendini savunma hakkı" olduğunu söyleyerek destek vereceklerini açıkladılar.
Rusya’ya gelince, İsrail’in Gazze’deki saldırılarının önlenmesi konusunda bir plana sahip mi? sorusunu “…Gazze’de olanlar savaşa benzemiyor. Bu sivil nüfusun tümden yok edilmesine benziyor. Bu, çözüm sürecini tekeline alan ABD'nin politikasının bir sonucu olduğuna inanıyoruz” diyen Rusya Devlet Başkanı Putin ABD’yi suçlamakla yetinmişti.
Ancak Esad’a “Bölgede çok daha büyük bir kasırga esecek, sen sessiz kal ve söylediğimiz dışında bir eylem içerisine girme. Aksi hâlde akıbetin Süleymani, Reisi ya da Nasrallah’tan farksız olur” diyen Rus Lider’in bölgenin yeniden şekillenmesinde rol aldığı anlaşılıyor.
“Kendini savunma” yalanı arkasına sığınarak yaptıkları Gazze katliamlarında son bir haftada çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 400 Filistinli öldürüldü ve 1500 kişi yaralandı (16.10.2024) BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Joyce Msuya, açıklamasında "Gazze'deki acının seviyesi, kelimelerle ifade etme ve boyutunu kavrama yeteneğimizi aşıyor" dedi.
İsrail Dışişleri Bakanı Katz’ın, önceki gün Hamas lideri Yahya Sinvar’ın hayatını kaybettiğini açıklamasının hemen ardından ABD Başkanı Joe Biden, Yahya Sinvar’ın ölümünü doğrularken, "Sinvar siyasi çözüm önünde aşılmaz bir engeldi. Bu engel artık yok. Önümüzde yapmamız gereken çok iş var. Bu, İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve dünya için iyi bir gün" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Filistin’in Geleceği Konferansı”nda İsrail’in soykırım politikasının, insanlığın Siyonizm’in gerçek yüzüyle tanışmasına vesile olduğunu vurgulayarak “Bu süreçte Siyonist lobinin küresel güçleri ve sistemi nasıl kontrol ettiğini yakından gördük” demişti.
Orta Doğu “ateş topuna dönüşürken” hafta içinde 2024 Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazananlar açıklandı. Kazananlar arasında “Ulusların refah toplumlarına dönüşmesi” üzerine yaptığı çalışmaları ile Prof. Dr. Daron Acemoğlu da var.
Nobel Komitesi yaptığı açıklamada "Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu toplumlar ve nüfuzunu kötüye kullanan kurumlar büyüme veya daha iyiye doğru değişim oluşturmaz” dedi.
Orta Doğu’yu işgal ve katliamlarla yeniden formatlayan ABD ve Batılı destekçileri “Gücü kötüye kullananların daha iyiye doğru değişim yapmayacaklarını” sahada gösterdiler...
Cevap vermeleri gereken “Sahip oldukları servetlerinin kaynağı dünyanın hangi coğrafyasındaki mazlum milletlere ait olduğudur…” Gücün iyiye kullanılmasından bahsedenler yüksek refahı sağlama adına(!) yeteneklerini sınır ötesi işgal ve katliamlar ile servete çeviriyorlar…
“İsrail'i ve Lübnan'ı işgallerine aracı kurum yapan ABD” olayları Suriye'ye sıçratarak kendine alan açıyor. Dürzi, Nusayri, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak dörde böldükleri kirli işgal planı için Suriye’yi hazır hâle getirdiler.
Suriye’yi parselledikleri planlarında Akdeniz’de var olan hidrokarbon yataklarına çökmek için Hatay sınırına kadar uzanan bir bölgeyi de Nusayri bölgesi olarak dilimlemişler!
Böylece Gazze’de “Vadedilmiş topraklar” ile başlayıp bölgeyi saran işgal ve katliamlar ile “Vadedilmiş petrol” hikâyesine dönüşerek gelip sınırlarımıza dayanıyor.
Böylece "nüfuzunu kötüye kullanan kurumların hâkim olduğu ülkelerin, ekonomiyi, ticareti, medyayı, sinema sektörünü, sanatın her dalını, üniversiteleri, askerî ve sivil bürokrasiyi ve nihayetinde tüm insanlığı baskı altında tutarak…” nasıl zenginleştiğini yaşayarak görmüş oluyoruz…
Suriye’de tüm insanlığı bedeli yüksek bir yüzleşme bekliyor…