İyilik de, kötülük de paylaşıldıkça büyür...

A -
A +
 
Tam da “Sosyal medya, açılan sahte hesaplar, sahte karakterler ile kimliğini gizleyerek hakaret etmek, tahrif etmek gibi gayriahlaki hareketler için kullanılmaya başlandı ve durum kontrolden çıktı” diye vurguladığımız bir önceki yazımızın mürekkebi kurumadan Sayın Süleyman Soylu iğrenç bir üslupla sosyal medyada hedef alındı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yoğun bakımda tedavi gören annesiyle paylaştığı bir fotoğrafının altına küfürlü yorum yazan E. E, yapılan soruşturma sonrası adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Daha sonra hakkındaki "Kamu Görevlisine Hakaret" suçundan soruşturma süren sicili bozuk adam yine sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle "Cumhurbaşkanı'na Hakaret" suçlamasıyla çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Bu gelişmeler yaşanırken Sayın Süleyman Soylu’nun annesine yapılan hakaretin toplum vicdanında açtığı hasar ile Ceza Yasalarındaki karşılığının örtüşmemesi mevcut yasaların artık toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan, adaleti temin etmekten çok uzak olduğunu bir defa daha ortaya koydu.
Ne varki biz bu isyanı hemen her gün TV ekranlarında ana haber bültenlerinde farklı boyutlarda izlemekteyiz. Burada örneklerini saymaya lüzum görmüyorum. Daha önce birçok defa konuya değinmiştik.
Tam bir ahlak buhranının merkezine düştük. Sosyal medyada sınır tanımadan kullanılan “şiddet dili” öfke kusma aracı olarak kullanılıyor. Verilen zarar, mağdurların ve diğer insanların etkilenme durumu çoğu zaman görmezden geliniyor. Saldırı mağdurları, yaşadıkları travmanın bir sonucu olarak, çoğunlukla kendilerini hayat mücadelesinde kaybetmiş ve aşağılanmış hissederler.
Uzmanlar sokaktan evlere sıçrayan sonunda sosyal medyaya kadar uzanan “şiddet” olaylarının arkasında iki önemli sebep olduğunu vurguluyor. İlki; toplumun özellikle dizi, film ve sosyal medya üzerinden zehirlenmesi. İkincisi ise işlenen suçların cezasız kalacağı yönündeki kanaattir. Yaptığının ve yazdığının yanına kâr kalacağını, ceza almayacağını görmek zayıf karakterli ve ahlak yoksunu insanları küstahlaştırıp, suça eğilimi artırır.
Adaleti tesisi için yetersiz kalan kanunları tahkim etmek kanun koyucuların işi, ama siyasilerin hâlâ yeterli önleyici hamleleri gözlenmiyor. Hiç şüpheniz olmasın, bu gidişe dur denilmezse kayıp giden aile ve gençliğin aldığı hasarın siyasi sonuçları günahları gibi takip edip sonunda onları yakalayacak!..
Aile ve gençlik topyekûn bir saldırı ile karşı karşıya. Sömürgeciler savaş meydanlarında dökemedikleri kanı şimdi gözyaşı döktürerek yapma peşindeler. Eğer bu çağrıya kulak verir ve ciddiye alırsak bu gidişi doğru istikamete çevirebiliriz. “İnsan insanın yurdu, umudu ve ufkudur…”   
Siyaset adamı, eğitimci, din adamı, sosyolog, akil insan gibi topluma yol ve yön verecek bütün aktörlere büyük sorumluluk düşüyor.
Günlük haber bültenleri arasına sıkıştırılan şiddet olayları, insan ilişkilerindeki yozlaşma, aile içi ilişkilerin şiddete kurban gitmesi, kurutulan komşuluk ilişkileri hayatın ve huzurun nasıl yerle bir olduğunu görmemiz için kâfidir.
Bu yaşananlardan ders çıkarmanın, güçlü bir muhasebe yapmanın zamanıdır. Geç bile kalıyoruz. “Yıkmak, yaralamak, örselemek değil; yapmak ve yol açmak, önalmak ve önaçmak, bizim vazifemiz.”
Batı dünyası bu süreçten geçti gençliğini geleceğini ve ailesini kaybetti. Şimdi bizi kendilerine benzetmek için adına sosyal dedikleri ağları üzerimize atıyorlar. Eğer bu saldırıyı ciddiye almazsak, müdahale yapmazsak sahip olduğumuz zenginlikler bizim cehennemimiz olacak!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.