Kara haber

Sesli Dinle
A -
A +

Yakın geçmişte düzenlediğimiz “Depremle yaşamak” konulu panelde deprem uzmanı konuşmacı depremi yok sayamayacağımızı “Fay hatları olmasaydı yaşadığımız ovalar ve akarsular olmazdı. Tabiat görevini yapıyor, yapmayan biziz”  diyerek olayı özetlemişti. Çok geçmedi, kısa bir zaman sonra kara haber bu defa Kahramanmaraş’tan geldi.  

 

Pazarcık ilçesinde 04.17’de 7,7 büyüklüğündeki ilk sarsıntı ile başlayan ardından 13.24’te 7,6 büyüklüğündeki ikinci darbe ile tekrarlanan ve Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Malatya ve Hatay’ı kuşatan, büyük bir deprem kâbusunun altında kaldık. Felaket bölgesi bu defa bir il sınırlarını aşmış, birçok Avrupa ülkesinden daha geniş bir alandı.

 

Yüzeye yakınlığı 7 kilometre ve 7,7 büyüklüğündeki ilk deprem çok yıkıcıydı. Maalesef artçı deprem tehlikesi unutularak hasarlı binalara giren çok sayıda insanımız 7,6 büyüklüğündeki ikinci sarsıntı ile yıkılan binaların enkazında kaldı. Bu satırları yazarken AFAD yaptığı açıklamada, 12 bin 873 kişinin hayatını kaybettiğini, 62 bin 937 kişinin ise yaralandığını belirtmişti.

 

İlk depremde Binalar “Rijitliğini” kaybettiği için ayaktaki enkaz hâline geldiler. Rijitlik, depreme maruz kalan bir binanın, müteakip bir darbeye karşı bükülmeye, gerilmeye ve yıkılmaya karşı göstereceği dayanma kapasitesidir. Her iki deprem arasındaki sürenin kısalığı bize hasarı okuma ve uyarı yapma fırsatı vermedi.

 

İtalya Ulusal Jeofizik Enstitüsünden Carlo Doglioni, “Kahramanmaraş merkezli depremlerin, Anadolu yarımadasını 3 metre batı yönünde kaydırdığını” söylerken, Danimarka Jeolojik Araştırma Kurumundan Sismolog Tine Larse, “Türkiye'deki şiddetli depremlerin Danimarka ve Grönland'daki sismograflarda açıkça kaydedildiğini” açıkladı.

 

Bu açıklamalar; bu depremin Japonya’nın yaşadığı Büyük Hanşin (Kobe) depremi ile kıyas bile kabul etmeyeceğini 7,9 büyüklük ve XII. şiddetindeki 1939 Erzincan Depreminden sonra yaşadığımız en büyük deprem olduğunu gösteriyor.

 

Tüm deprem bölgesinde ortaya çıkan hasarın büyüklüğü can kayıpları ve yaralıların enkazdan çıkarılması tamamlandıktan sonra zamanla ortaya çıkacaktır. Kayıplarımızın büyüklüğü ile almadığımız ve alamadığımız tedbirler, yaptıklarımız ve yok saydıklarımız ile de bir kez daha yüzleşeceğiz. 

 

Can kayıpları yaşayanlar, sevdiklerini kaybedenler, yakında olan ya da uzaktan gelenler hepimiz bu felaketin bir parçasıyız.  

 

Ateş yakar, deniz taşar, rüzgâr eser, fay kırılır, toprak sallanırken istismar etmez keyfiyetini icra eder. İhmal ve istismar eden sorumluluğuna sırt çeviren, “Rüzgâra esme, ateşe yakma, toprağa sallanma” diyen insandır. Teknoloji gelişir, zenginlik artar insan doğal afetlere karşı binaları korunaklı yapmak yerine meydan okuyan yüksek binalar yapmayı seçer. Böylesi bir ağır sonucun nasıl ortaya çıktığını önümüzdeki süreçte konuşacak, eğer varsa “gafletimiz, cehaletimiz ve tamahkârlığımız” ile de elbette yüzleşeceğiz. 

 

Modern bilim ve teknoloji depremin ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağını önceden tahmin etmenin yolunu henüz bulamadı ama bu, depreme teslim olacağımız anlamına gelmez. Uzmanlar, Türkiye genelinde 1,2 milyon acil dönüşmesi gereken konut olduğuna dikkat çekerek “Mevcut sistemi insanlar değiştirmezse depremler yoluyla doğa değiştirecek gibi görünüyor. Kentsel yapı dönüşümünü daha fazla ciddiye almak ve elimizi çabuk tutmak zorundayız” diyor.

 

Depremin yol açtığı hasarın ekonomik boyutunu ölçmek zaman alacak. Bölgede ortaya çıkan hasarın tespiti uzun süreli çalışmalar sonunda belli olur. Nitekim henüz depremin yapılar, tabiat ve insanlar üzerindeki etkilerini ifade eden “Depremin şiddeti” ile ilgili bir açıklama yapılmadı. Muhtemelen illere göre farklılıklar da gösterebilir.

 

Hükûmet, ilk elden 10 ilde 3 ay için OHAL ilan edip 100 milyar TL kaynak tahsis etti. Şimdi öncelik, yapılan yardım ve farklı kaynaklardan aktarılan paranın hizmete çevrilmesi. Daha önemlisi ise bölgeye akan insan gücünün hizmete dönüştürülmesidir. Önceliğimiz, enkaz altından çıkarılanların ve ağır kış şartlarında ikamet imkânları daralan insanlarının ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.

 

Deprem bölgesi; doktorlar, hemşireler, madenciler, sivil ve asker her meslekten ve yaştan binlerce insanın yaralılara, evi yıkılanlara, yakınlarını kaybeden ve ağır sarsıntı yaşayanlara yardım etmek için canla başla çalıştığı insanlığın sınandığı bir imtihan meydanı oldu.

 

Uzak yakın herkese bu “Kara haber”den bir pay düştü...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.