Kime sorsam hâlinden ve zamanından şikâyet ediyor ama kimse de kendini, bulunduğu ortamı değiştirmek istemiyor. Alışmışlıkta garanticilik var ve bizi perişan ediyor. Her gün aynı sokaktan geçip, aynı insanlarla konuşup, aynı sebeplere başvurup farklı sonuçlar bekliyoruz. Delilik veya miskinlik dedikleri tam da budur. Aynı pencereden bakan, farklı manzara görmez. Mesele insanın kendine, rahat hissettiği alanın dışında bir pencere açabilmesidir. Bu cesaret ister. Bunu yapabilen o pencereyi açıp dışarıda farklı dünyalar görebilir.
Değişim riskli ve maliyetli. Neticede değişik yerler (insanlar) tanımak, değişik gruplara girmek lazım. Bu her işte geçerlidir. Uzmanlar “Tek bir yere girip kalmayacaksın, kendini geliştirmek istiyorsan farklı yerlere de (farklı yerlerden de) bakacaksın” diyor olsa da, dediğim gibi memlekette garanticilik esastır.
Oysa bunun başlangıcı, ucuz ve kolay yolu kitap okumaktan geçer. Kitap okumak insanın hayal gücünü geliştirdiği gibi; aklını, fikirlerini, hayata bakışını da değiştirip geliştirir, insana kendi dünyasını yerinden oynatır.
Og Mandino’nun (1923-1996) hikâyesi geçenlerde konu oldu. Paylaşalım... Kendisi bir satış uzmanı ve "Dünya'nın En İyi Satıcısı" kitabının yazarıdır. Günümüzde hâlen en fazla saygı duyulan yazarlar arasındadır. Kitapları 50 milyonun üzerinde satmış ve 25 değişik dile çevrilmiştir. Success Unlimited dergisinin 1976 yılına kadar başkanlığını yapmış ve National Speakers Association’ın tüm zamanların en iyi konuşmacıları arasına girmiştir.
Yazar bu başarısını bir ɑndɑ elde etmemiştir. Hayatının nasıl değiştiği hakkında trajik bir hikâyesi var. Meraklıları için paylaşalım. Kim bilir belli mi olur belki birimizin hayatını değiştirir.
Mandino sigortacılık yaptığı bir dönemde, her şeyini kaybeder. Parasız kalınca, eşi çocuğunu dɑ alıp onu terk eder. Kendini alkole vurmuş, hɑyɑtınɑ son vermeye karar vermiştir. Kendisi anlatıyor:
“Yağmurlu, kasvetli, gri, ıssız ve tehlikeli bir sabah kendisini yağan yağmurdan korumak için bir tefeci dükkânının kırık penceresine dayanmış bir adamın sakallı yüzünü birkaç dakika pencerenin camına dayadıktan sonra dükkânın kirli ve tozlu raflarında bir şey dikkatini çekiyor. Küçük bir tabanca ve tabancaya iliştirilmiş sarı bir etiket 29 dolar...
Adam kirli pantolonunun cebinden üç tane ıslak on dolarlık çıkarıyor. Bu dünyadaki tek varlığı ve bütün dertlerimin çözümü bunda!. ‘Bu silahla birlikte birkaç mermi alırım ve o iğrenç odama geri döner, sonra silahı doldurur başıma dayarım… Ve tetiği çekerim gider! Ve bir daha asla aynadaki o korkunç çökmüş yüzümle karşılaşmam’ diyor...”
"… Bu dükkânın dışında ne olduğunu bilmiyordum. Beni kararımdan döndürecek ne bir ses duydum, ne de gözlerimi kör eden bir ışıkla karşılaştım. Tek hatırladığım; arkamı dönüp tefeci dükkânından uzaklaştığım, yağmurlu caddede yürüdüğüm sonra da sıcak ve güzel bir yer olan Halk Kütüphanesine sendeleyerek girdiğim...
Annemin üzerimdeki etkisi sayesinde kitaplar benim daima arkadaşım oldular. Bundan sonra zamanımın büyük bir çoğunluğunu bu sessiz ve huzur dolu sığınakta (kütüphanede) bazı sorularıma tekrar cevap bulmak için harcamaya başladım. Nerede yanlış yapmıştım? Bundan böyle ne yapabilirdim?.."
Mɑndino intihar etmekten vazgeçtiği günden on sekiz ay sonra “The Greatest Salesman-Dünyanın en iyi satıcısı” adlı küçük kitabını yayınladı. Yirmi yıl sonra bu kitap tüm dünyadaki en çok satan kitap unvanını kazandı ve on milyondan fazla basılarak tam on sekiz dile çevrildi.
Bir kitap bir hayatı değiştirdi ve bir hayat da diğerlerini.
“İnsan kalitesi köklü bir kültürden geçer. 'Cultura' demek bir toplumda insanların 'zamanları ve mekânları' avuçları içinde tutması demektir. İktisadi krizler ve problemler bu avucu hiçbir zaman açamaz, onlar geçici şeylerdir.
Bir millet krizle düşmez veya yükselmez. Bir millet ancak insanının eğitim niteliği yüksekse yükselir, gelişir, zenginleşir. Bu da eğitimden geçer. (Değişmek isteyenler!...) Dilinizi, intibaınızı tecrübe ve görgünüzü geliştiren, dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir. Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz” diyen Prof. Dr. İlber Ortaylı haklı.
"Onları nereden bulacağız ki bir araya gelelim?" diyorsanız en yakın kütüphaneye gidin. Orada sizi bekliyor…