Kitlelerin sadakati ve mabedin bekçileri

A -
A +
Millet olmanın, birlikte yaşamanın hangi şartını ihlal ettik?
Kürtlerin hangi karşılanamayan ihtiyacı Kürt meselesinin merkezini oluşturuyor?
Denizin, içindeki çer çöpü kendi yapısını koruma adına kıyıya atması gibi bir kültürün, hayat tarzının devlet tarafından toplumdan dışarı atılmasının sonuçları ile mi yüzleşiyoruz?
Sadece Kürt sorunu ile sınırlı olmayan bu ötekileştirme uygulamasının mazisi çok geride.
Son bir asır sosyal hayatımızda kitlelerin sadakatini çatırdatan, "gerçek kutsal din değil cumhuriyet inkılâbı, bu inancın mabedi de Halkevleri" olarak özetlenen, bütün medeniyet birikimlerimizi inkâr eden uygulamalardır.
Sistemin bekçi kulübeleri, Halkevleri buharlaşıp kayboldu ama yerine daha güçlü her taşın altına girebilen mabedin bekçileri kondu.
Fiilen işgal edilemeyen ülke zihnen sömürge yapıldı.  
Aleksandr Soljenitsin'in "Gulag Takımadaları"nın benzer yeni düzenin "toplama adalarını" kurdu. Ulusalcılar, statükocular, laikler, paralelciler ve diğerleri, uzunca bir süre bu inancın mabedinin muhafızlığını yaptı. Tehlike görülen her etnik veya düşünce etrafında toplanan kitleler kendi sosyal hayatlarının, yerleşim mekânlarının ve düşünce alanlarının dışına itildi ve hayatları zorlaştırıldı.
Bizden önceki nesil üniversitelerdeki ikna odalarındaki uygulamaların çok daha yırtıcılarına şahit oldular. Şapka giymeyen köylünün kafasına katran sürmek, çarıkla şalvarla Ankara'da dolaşmamak ormanları koruyoruz diye tahta kaşık satmamak ve daha neler...
Kitlelerin millet duygusu ile olan sadakat bağı zedelendi, nesiller boyu edebiyat diye Homeros, tarih diye Hitit, hain diye Osmanlı okutuldu? Ne Diyarbakır'daki ne Konya'daki çocuk Oscar Wilde'dan önce Mevlana'yı ve Ahmed Cüzeyri'yi okumadı. Yerlerini doldurmak için Kemalettin Kamu gibi "Ne örümcek ne yosun, ne mucize ne füsun/Kâbe Arab'ın olsun, Çankaya bize yeter" diyecek kadar alçaklık sınırının altına inenler türedi.
Bir medeniyetin gölgeleri asla toplumun üzerine düşmedi.
İsimleri unutulsun, nesilleri kesilsin, eserleri okunmasın diye her çareye başvuruldu.
Kitleler aidiyet duygusunu kaybetti.
Şimdi kayıp bir medeniyetin ruhsuz fırtına çocukları ile boğuşuyoruz.
Huzur ve güvenlik içinde beraberce yaşamak, geleceği inşa etmek için devlet ötekileşen kitleleri saymak ve sahiplenmek istiyor ama bunu nasıl yapacak?
Milletin hafızasından silinen pek çok hatırayı kısa sürede kolayca ve sıkışınca yeniden yerine koymak mümkün mü?
Birlikte yaşamak ruh birliğine dayanır diyor Ernest Renan, millet anlayışının, milletin, fertleri arasındaki "birlikte yaşama duygusunun bir ortak kültüre, bir ruh birliğine" dayandığını belirtmişti.
Gerçekten millet olmak için en başta arzu edilen husus, toplumun fertleri arasında sevgi ve saygı hislerini canlı tutan gerektiğinde karşılık beklemeksizin dayanışmayı sağlayan duygu ortaklığının mevcudiyeti olmalıdır.
Bizde ekonomik ihtiyaçların yeterince karşılanmadığı, yol su elektrik, baraj, köprü sağlık ocağı, yeterince okul olmadığı için kitlelerin devlete karşı sadakatindeki çözülmede başka sebep aranmadı. Mabedin muhafızlarının bu hamlelere çok da itirazı olamazdı.
Bunlar insanların hayatını kolaylaştırmakla beraber birlikte yaşamanın, gelecekte birlikte olmanın ve geleceği birlikte inşa etmenin olmazsa olmazı değildir.
Millet olmanın şartı sübjektif ve manevi unsurlarda yüklüdür.
Şimdi dönüp hafızımızı tazelemek Mevlana'yı, Mela Ahmed Cüzeyri'yi hatırlama zamanı.
Yoksa mensubu olduğumuz milletin ve medeniyetin kayıp kodlarını nerede bulacağız?
Eğitim, kültür ve medya burçları yerli sömürgeciler tarafından tutulmuş bir eğitim sistemi medeniyet iddialarını kaybetmiş kendi dünyasına yabancı, ruhsuz kuşakları bela etti.
Bu medeniyet inkârını tersine çevirme vakti AK Parti kadrolarının iktidarla ilk tanıştıklarında başlamalıydı.
Yeni fark ediliyor olsa da, vakit o kadar geç ki erken kabul edebiliriz..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.