Kumdan kaleler

A -
A +

Takvime bağlı günü yaşama alışkanlığımız var.

Yapraklar 28 Şubat’ı gösterince hep birlikte, 28 Şubat postmodern darbesinin toplum ruhundaki yaraları depreşti ve sızladı.

28 Şubat postmodern darbesi ile güce sarılıp kitleler hâlinde savrulanlar ile yerinde duranlar ortaya çıktı. Berber koltuğunda oturur gibi tepemizdeki saçları kırpıp önümüze döktüler, herkes kendi ruh rengini gördü. O yüzden 28 Şubat, silindir gibi üzerimizden geçmedi sadece üzerimizdeki şalı kaldırdı, ne olduğumuz ortaya çıktı kendimizle yüzleştik.

28 Şubat bir yol ağzı, kimin nerede duracağına karar verdiği bir tercih değildir, bir asırdır süregelen karar verilmiş bir yolculukta yol levhalarının ilanı gibidir. İnsanların yönünü şaşırdığı yol ayrımı değil, kalıcı olanın izini sürmek yerine, maksud ve mabutlarının, hangi heveslerin peşinden sürüklenmeyi tercih ettikleri yolların ilanıdır.

Yol yanlışsa bu çok öncelere Menderes ve Özal’dan da geriye dayanır.

Anakonda iştahındaki güç ve makam sahibi olma hırsı tarafından yutulduğumuzu fark ettik.

İstediğin kadar plan yap, insanın refleksleri ringe çıktığında ne mal olduğunu ortaya kor.

İslâmî kavram, kurum ve semboller sekülerleştirilip, ruh ve anlamı 28 Şubat’ta hırpalanıp, yerini kaybetmedi, bilakis bunların ne kadar toplum hayatından belirleyici ya da çıkıp terk edildiği test edildi. Bir bakıma herkes boyunun ölçüsünü aldı.

Geriye doğru bir asırdan fazla bir süredir hırpalana örselene, itilip kakıla nereye geldiğimizi gördük.

İslami duyarlılıkların güç ve para karşısında nerede durduğu ortaya çıktı.

Fikrî cereyanlarının çatıştığı yeni Türkiye’nin kurulduğu bir ortamda yeni devleti kuranlar kurgulanmaya çalışılan “yeni Cumhuriyet nesli”nin siyasetçi, bürokrat, iş adamı akademisyen tiplemelerinin arasında olmazsa olmaz bir Müslüman tipini de kurguladılar.

Baktılar; bu tip yerinde duruyor mu, sapma var mı?

Bu tip, Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Bu günün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhuş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi nesi, hâsılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirle”  zehirlenmektedir.

28 Şubat darbesi ile “kim var?” diye seslenenlere “sağına soluna bakınmadan, ben varım" diyecek dava ahlakına sahip adam arayanlar, bunu diyecek ahlaki mayanın niye tutmadığını sorgulayanlar acziyeti, geriye dönüp bu "zehiri” ruhumuza sıkanlarda aramalıydı.

Her şeyin içinin boşaltılıp, her şeyin ruhsuzlaştığı, güç ve para aşkının insanı yuttuğu sefih sekülerleşme akımlarına karşı duracak, İslam’ın eteğine tutunacak sosyal müesseseleri inşa etmeden bu zehirlenmeyi frenlemek mümkün değildir.

Güya inşa ettiğini sandığımız sağlamlığının korunaklı kaleler olduğuna inandığımız hayatımız; kitlelerin peşinden koştuğu dünyevileşme karşısında üfürükle çöken kumdan kalelere döndü.

Müzik, film, sosyal medya, ürettiği sahte kahramanlar, dayanılmaz arzular ve baştan çıkarıcı tahriklerle genç nesli esir alıyor, zihinlerini körleştiriyor, ruhlarını öldürüyor.

Sınırları tanımayan, ahlaki barınaklarımızı delip geçen, postmodern kültür saldırılılarına dur demedikçe her günümüz 28 Şubat!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.