Devlete yönelik ağır ithamları “ifade özgürlüğü” olarak değerlendiren AYM kararına tepkiler büyüyor.
Devletin “barış süreci” olarak açtığı kapıyı şehir örgütlenmesi ile “kanton” yapılaşmasına altyapı olarak değerlendirip hendek ve tünellere gömen PKK’ya karşı yürütülen mücadeleyi frenlemek için “Barış için akademisyen inisiyatifi” denilen çakma bir STK, 10 Ocak 2016’da bir bildiri yayınladı.
Aralarında Esra Mungan, Ahmet İnsel, Koray Çalışkan, Nazan Üstündağ, Gençay Gürsoy, Mehmet Efe Caman, Murat Paker, Noam Chomsky, David Harvey, Étienne Balibar, Judith Butler ve Immanuel Wallerstein'in de yer aldığı akademisyenlerin yayınladığı "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bildiri metninde devlete yönelik ağır isnatlar yer alıyordu.
Bildiride yer alan “Devlet bölge halkını fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmektedir. Yerleşim bölgelerine ağır silahlarla saldırmaktadır. Bu kasıtlı bir plan ve kıyımdır. Tüm bölge halkına karşı gerçekleştirilen katliam ve bilinçli sürgün politikasından derhâl vazgeçilmelidir.” Devleti ve güvenlik güçlerini hedef alan suçlamalar anayasada yer alan ifade özgürlüğü sınırlarını değil aşmak, yok eden, parçalayan ifadeler ağır ceza mahkemesi tarafından suç olarak değerlendirildi ve müsebbipleri 1 ila 3 yıl arasında değişen hapis cezalarına çaptırıldı.
Bu defa mahut bildiri metnine imza atan akademisyenlerden dokuzunun Anayasa Mahkemesine “terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları” gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruyu değerlendiren AYM hak ihlali olduğuna karar verdi.
AYM’nin “Hak İhlali” kararının ardından ülkenin her yanından başlayan tepkiler giderek büyümeye başladı. Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı, farklı STK ve üniversitelerde bildiriye karşı başlayan sert tepki giderek yayılarak büyüdü.
Artan tepkiler üzerine Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararda yer alan; “terörle mücadele eden devleti halka katliam, kıyım ve işkence ile suçlayan bir açıklamaya katılmak mümkün değildir” ifadeleri yükselen tansiyonu düşürmeye yetmedi.
Milletin damarına basmak diye buna denir!
BU KARAR Milleti ateşle imtihandır. Üç beş medya mensubu çağırarak akademik bir ortamda yapılan bu açıklamayı meşrulaştırarak emsal gösterip aynı melanet ifadeleri Anadolu’nun herhangi bir kent meydanında slogan, bildiri veya pankart açarak tekrarlamak istenmesi hâlinde neler olacağını kim hayal edebilir? Sorumluluk kime aittir?
Nitekim AYM kararına gösterilen tepkilerin merkezinde, operasyonlarda verilen şehitler ve yaşanan acıların ardından söz konusu kararın “katil” “terörist” “katliamcı” gibi isnatlarda bulunarak devlete ve kırk yıldır olağanüstü şartlarda ülke bütünlüğü için zor şartlarda hayatı pahasına mücadele veren askere, polise, verilen şehitlere, yaşanan acı ve dökülen gözyaşına hakaret edilmesinin önünü açma gerekçesi var.
Bu karar “birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir” olarak tarif edilen Hukuk’un neresine sığar?
Ceza hukukunda suça iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesini ifade eder (TCK m.37)
Hani Nüremberg Duruşmalarında hâkimlerin dediği, “Tüm medeni toplumlarda ceza kanunlarının ortak bir yanı vardır. Başka birini cinayete azmettiren cinayetin işlendiği silahı sağlayan suça şu ya da bu şekilde karışmış olan herkes suçludur…” diyen kural ne oldu?