“Melanet Sözleşme”den kurtulduk...

A -
A +
Çok kısa bir süre içerisinde halka rağmen imzalanmış TBMM’de maaş artırımı dışında hiçbir konuda anlaşamayan dört partinin oy birliği ile onaylanan, kadın cinayetlerini önleme maskesi altında eş cinselliği, sapkın evlilikleri yasayla koruma altına alan ve ailenin temeline dinamit koyan melanet “İstanbul Sözleşmesi” çöpe gitti… Çok şükür...
Ancak gitmesi gelmesi gibi sessiz sedasız çaktırmadan olmayacak ve çok gürültü çıkaracak.
Uygulamaya konduğu günden itibaren kadına yönelik şiddet, cinayet, tecavüzü önleme kılıfı altında ailenin başına nasıl bir belanın musallat edildiğini feryat edip durduk. Fincancı katırları ürkmesin diye aklına ve gözüne perde inenler geride kalan zaman içinde aldığımız hasarı nasıl onaracak?
Son altı yılda evden uzaklaştırılma kararı aldığı için ailesi, akrabaları, mahallesi tarafından horlanan, küçük düşürülüp aşağılanan ve öfke nöbetlerine itilen erkek sayısının üç milyona yaklaştığı belirtiliyor. Evinden uzaklaştırma kararı aldıktan sonra eşini öldürenlerin sayısı hakkında henüz bir çetele yayınlanmadı.
Bu "maskeli sözleşme"nin sapkın ilişkileri nasıl meşrulaştırıp, topluma dayattığını, 8 Şubat 2019 tarihinde gazetelere düşen “Koca, aldatılan ve işsiz olmasına rağmen kendisini aldatan ve mahkemece tam kusurlu bulunan karısına tedbir nafakası ödemeye mahkûm edildi…” haberlerini acı içinde izledik. (*)
Toplumsal değerler bu durumda aldatan kadının ve aldatan erkeğin cezalandırılmasını öngörür. Geleneksel toplumsal değerlere göre aldatan kadın “namussuzdur” sevgilisi erkek ise “ırz düşmanıdır” ve her ikisi de zanidir.
Ancak sözleşme aldatan erkeğe ve aldatan kadına herhangi bir cezayı uygun görmezken; “Kocaya aile birliği içinde de olsa karın da olsa kimsenin cinsel hayatına karışamazsın, eğer bundan rahatsız olup boşanmaya kalkarsan seni cezalandırırım!” demiş oldu.
Daha neler… Bitmedi;
Bu melanet sözleşme “Hiçbir istisna koymadan toplumsal cinsiyetlerin önünde engel olabilecek kalıp roller, ön yargılar, örf ve âdetler, gelenekler ve tüm uygulamaların kökünün kazınması için devlet tüm tedbirleri alır" demekteydi. Yani, din, gelenek, örf, namus bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için gerekçe oluşturmamasını sağlar demekteydi.
Nitekim bazı öykü ve resimli kitaplarda erkek ve kız vurguları “cinsiyet ayırımcılığı” olarak değerlendirilip erkek ve kızlığı hatırlatan her şeyin kaldırılması için çalışmalar yapılmaya başlanmıştı.
Bitmedi; bu mahut sözleşme parçalanmakta olan bir aile yeniden birleşmesin diye tedbir alıyor(!) çiftlerin arasını bulabilecek uzlaşmacılara da “… Devlet, uzlaştırma dâhil zorunlu alternatif uzlaşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alır” diyerek yasak getiriyordu.
Kendi ülkesi sözleşmeye dâhil olmayan ama bizim sözleşmeden çekilme kararımızı “derin bir hayal kırıklığı” olarak değerlendiren ABD Başkanı Biden bile Türkiye’nin sözleşmeden ayrılmasından  “… Küresel çapta kadına karşı şiddete son vermeyi amaçlayan uluslararası hareket için cesaret kırıcı bir geri adım" diyerek rahatsız olmuş!..
Uygulanmaya başlanmasından bu yana kadın cinayetleri artmasına rağmen içeriden ve dışarıdan birileri neden ısrarla bu melanet tezgâhı ölümüne savunuyorlar? Çünkü; aileyi sinsice ortadan kaldırarak toplumun altını oyan tehlikeli oyunları bozuldu!..
Daha çok bağırırlar…
.....
(*) (https://www.yenisafak.com/gundem/yargitay-issiz-kocanin-kendisi-aldatan-karisina-nafaka-odemesine-hukmetti-3445513)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.