Mezarlık bekçisi

A -
A +
Çoğu seminerde Less Brown’ın sorusunu hatırlarım.
“Bu şehrin en zengin yeri neresi?” Farklı cevaplar gelir ama kimse doğru cevaba yaklaşamaz.
Doğru cevap “mezarlıklardır”...
Hayatta gün yüzüne çıkmamış nice yetenekler sahipleriyle birlikte toprak altında yatmaktadır.
Çoğu insan neden yeteneklerini kullanamadan kendisiyle birlikte göçüp gitmektedir?
Bunun kabul gören cevabı: "Çoğu bencillik yapar, insanlardan saklanır, güçlü ilişki kurmazlar, fırsat bulamadığını söyler. Hayat ise insanlarla iletişimden ibarettir. Eğer insanlarla iletişim kurmada başarısızlık varsa yetenekler saklı kalır, bütün hayatı olumsuz etkiler. İlişkilerin etkinliği yer çekimi kadar geçerlidir.”
Araştırmalara göre mühendislik gibi teknik alanlarda bile başarının yaklaşık yüzde on beşi bilgiye, kalan seksen beşi ise kişinin insan ilişkilerindeki kabiliyetine bağlı olduğu belirlenmiş.
Eğitim, hayat şartlarına uyum gösterebilme kabiliyetini geliştirmek içindir. Ancak, eğitim kurumları insan ilişkilerini “halkla ilişkiler” gibi bir programla sınırlamakta, pozisyonu farklı da olsa her insanın hayat kalitesini, ilişkilerdeki başarısının belirlediğini göz ardı etmektedir.
İnsanların, bilgi ve kabiliyetlerinin saklı kalması bunların çürüyüp gitmesine sebep olmakta; bu da yoksulluk, işsizlik, tatminsizlik ve hayata küskünlük olarak bize geri dönmektedir.
Eğitimciler de bunu kabul ediyor ve “Biz çocuklarımıza ortalama on yedi yıl fizik, matematik, tarih ve farklı disiplinleri veriyoruz ama en önemli şeyi ihmal ediyoruz. O da hayallerini kurgulamayı ve hayatta kendilerini konumlandırma becerisini geliştirmelerine yardımcı olmak” diyorlar.
İş dünyası, uyum problemini aşarak, saklı yeteneklerini ortaya çıkarıp kendilerini konumlandırmayı başarmış insanların ilginç hikâyeleri ile doludur. Bunlardan biri de "Moris Şinasi" adıyla tanınmış Manisalı Musa Eskenazi'nin (1855-1928)  hikâyesidir.
Tütün endüstrisinde faaliyet göstermiş Osmanlı kökenli Amerikalı bir iş adamı olan Moris Şinasi, Manisa'da doğup büyüdü. İş dünyasına çocuk yaşta Yahudi mezarlığında bekçilik yaparak başlayan Moris Şinasi’ye günün birinde kalburüstü bir Yahudi, maşatlıkta yakınlarının yerini sorar. Okuma yazma bilmediği için cevap veremeyince Moris'in hesabı kesilir ve kovulur.
Okuryazar olmadığı için işten çıkarılan Moris 15 yaşındayken kardeşi Salamon ile birlikte yoksul bir şekilde Manisa'dan ayrılarak sığır taşıyan bir gemiyle İskenderiye'ye gitti. Burada gemilerin yük alma ve indirme işlerinde görev aldı. Garafollo adında zengin bir tütün tüccarı yanında otuz yaşına gelene kadar çalışarak tütün ticareti konusunda kendisini geliştirme fırsatı buldu. Daha sonra da Garafollo'nun kendisine verdiği 25 bin dolar borç parayla Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti.
Amerika'ya göç edince küçük yaşta yakalandığı difteri hastalığında kendisini tedavi eden Türk Doktor Şinasi Bey'e duyduğu vefadan dolayı "Morris Schinasi" adını aldı. 1893 yılında patentine sahip olduğu sigara sarma makinesi ve bu makinede sarılmış bir paket sigarayla Kolomb Dünya Fuarı'na katıldı. O dönemlerde sigara içenlerin sigaralarını elle sarmalarından dolayı Moris Şinasi'nin bu makinesi devrim gibi bir yenilik olarak görüldü. Moris Şinasi fuar sonrasında kardeşi Salamon'la birlikte 1893 yılında  "Schinasi Brothers Company" adında küçük bir sigara fabrikası kurdular. Fabrika işçilerini ise Manisa'dan getirttiler. İkili, Osmanlı İmparatorluğu'ndan tütün ithal ederek makineden geçirip hazır sigara olarak sattı ve yüksek bir servete ulaştı.
Rivayet edilir ki bir gazeteci milyarder, Moris'in okuryazar olmadığını öğrenince pek şaşar. "Pes doğrusu" der ve kendisine sorar: "Bir de okuma yazma bilseniz ne olurdunuz acaba?"
Moris’in cevabı zekicedir: "Mezarlık bekçisi, n'olucak!"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.