Mide fesadı olmadan…

A -
A +
Bugünlerde herkes siyaset konuşuyor, ben sağlık üzerine konuşmaya devam edeceğim. Çünkü eğer toplum olarak sağlığımızı kaybedersek önemli diye çene tükettiğimiz diğer bütün konular önemini kaybeder. Önemli konuların daha az önemlilerin arasında kaybolmasına sessiz kalamayız.
Can ve mal güvenliği deyince ne anlıyoruz? Sokağı her yüz bin kişiye bin polis, evlerimizi de etrafı yüksek duvarlarla çevrili sitelerde, bekçi kulübeleri, özel güvenlikçiler, dört bir yanı kollayan izleme kameraları ve alarm sistemleri ile koruyabilir miyiz? Böylece kendimizi ve sevdiklerimizi güvende hissediyoruz hepsi o kadar. Oysa tehlike hiç aklımıza gelmeyen, bakmadığımız en güvenli sandığımız evimizin içinde, soframızda, mutfaktaki akan muslukta olabilir.
Önceki gün haber bültenlerinde yer alan haberde Tekirdağ Halk Sağlığı Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, 549 kişi bulantı, kusma ve ishal şikâyetiyle hastanelere başvurmuş. Ardından ilgili kurumlarla görüşüldüğü ve 19 su noktasından ölçüm için numune alındığı belirtiliyor. Meğer 1970 yılında yapılan bir hattan su gönderilen 12 dağıtım noktasından sadece 4'ünde klorlama sistemi varmış. Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, "sorunun direkt muhatabı ilçe belediyesi değil ama ilçe belediyesi vatandaşları adına diğer kurumlardan taleplerini ortaya koymaya ve esenliklerini gözetmekle görevlidir" demiş.
Yeterli ve ciddi kontrol yapılmadığında tehlike musluktan akabiliyor.
Yeterli ve ciddi kontrol yapılmadığında, hayvan yemi katılmış çikolata, mazota bulanmış kuru üzüm, kemik külünden lahmacun, domuz kanı ile renklendirilmiş kaçak çay, at ve eşek etinden sucuklar çok güvendiğimiz güvenlik kulübelerinden rahatlıkla geçebilir, böylece kendi dünyamızı karartacak zehri kendi elimizle sofralarımıza taşıyabiliriz.
Tehlike evdeki musluktan akarsa vatandaşın yapacağı tek şey, evindeki mutfağın bir köşesine mini bir sağlık laboratuvarı kurmaktır.(!)
(2009 yılı verileri) Türkiye'de gıda güvenliğine uyulmaması nedeniyle 25 bin tifo, 28 bin dizanteri, 510 bin mide-bağırsak enfeksiyonu, 18 bin hepatit A, 12 bin Malta humması vakası rapor edilmiş. Gıda zehirlenmesi yüzünden 2001 yılındaki ölümlü vaka sayısı ise 324 olarak belirlenmiş.
Gıda Kontrol ve Gıda Güveliği hizmetlerinin temeli, "Koruyucu Hekimlik Hizmetleri"dir. Toplumun sağlıklı ve kaliteli gıdalarla beslenmesinin sağlanması ve sağlam kuşakların yetiştirilmesi için gıdaların üretimden tüketime kadar kontrol altında bulundurulması Devletin temel görevidir. Fakat halk sağlığı denince "tedavi hekimlik" olarak algılanmaktadır. Gıda kontrol hizmetleri, Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'na kaydırılmış, Sağlık Bakanlığımız insanlarımızın sağlıklarını korumaktan ziyade insanların tedavi işleriyle ilgilenen bir bakanlık hâline gelmiştir. Türkiye'de sağlık hizmetlerinde "Tedavi Hekimlik" hizmetleri toplam sağlık hizmetlerinin % 50'sini, AB'de ise % 17'sini oluşturuyor. Bu hastalıkları önleyici hizmetlere ayrılması gereken kaynakların önemli bir kısmının tedaviye ayrıldığı anlamına gelir.
Aradaki aleyhimize fark, elimizdeki yetişmiş "gıda mühendisi" kadrolarının gıda kontrol hizmetlerinde istihdamı ile kolaylıkla sağlanabilir. Bu sadece bir iş ve istihdam sorununun çözümü değil, tehdit altında olan toplum sağlığını da güvenceye almakla ilgilidir.
Hepimiz mide fesadı olmadan, ne kadar erken kalkılırsa o kadar mesafe alınır.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.