Muhalefetin sindirilmiş iktidar arayışı

A -
A +
ABD’den yapılan “Türkiye’nin seçim sonuçlarını kabul etmesi gerekir” açıklaması, içeriden muhalefetin YSK üyelerini “iptal kararı verirseniz insan içine çıkamazsınız. Kızılay’da yüzünüze tükürürler” diye baskı altına almaya çalışan yorumları, geçmişte Turgut Özal’ın Türkiye’yi değiştirme modeli ve hamlesine karşı direnen güçlerin açık ve örtülü operasyonlar ile “Sindirilmiş İktidar” arayışının bugün de AK Parti üzerinden devamıdır.
İçeriden ve dışarıdan seçmen tabanın da AKP karşısına alternatif bir siyasi ekip çıkarma ve muhalefeti AK Parti içinden malzemelerle tahkim etme gayreti depreşti. Muhafazakârlık, toplumbilim, gazetecilik, ekonomik bunalım, gibi pek çok kavram üzerinden yürüyen bu gruplar AK Parti’nin gidişine yön vermek istiyorlar.
Yeni muhalefet kurgulayanlar, AK Parti’yi hedef almakta, burada meydana gelecek irade boşluğuna kendi oturarak temsilde takası hedeflemektedir. Yüzleri halk tabanına değil doğrudan AK Parti kadrolarınadır. Ne AK Parti tabanından ne kadrolarından vazgeçiyorlar.
Buna mukabil kendi içinde hasarlı alanları sürekli tamir etme gayretindeki AK Parti, kendisini iktidarda tutmanın yegâne yolunun tabana sadakat ve halk desteği olduğunun bilincinde. Bunu askıya almadığı sürece desteklerin devam edeceğinin farkındadır.
Türkiye’de iki önemli hamle her zaman yeni siyasi organizasyonları ortaya çıkardı ve iktidara taşıdı.
İlki, süratle kent nüfusuna evrilen ve ardından kent taşrasında sıkışan kırsal nüfusun kentin merkezinde ve yönetiminde pay almak isteğine karşılık vermesi. Refahtan pay almak isteyen “nisbi mağdurları” oluşturan sayısal çoğunluğu temsil edecek siyasetçi profilinin halk tabanında karşılığını vermek. “Çoban Süleyman” “Karaoğlan” ve “Reis” gibi.
İkincisi ise demokratik paylaşımın “muhafazakârlık” ile bütünleşmesi.
Ancak yerleşik siyasi düzen dediğimiz “statükoculuk” sermaye ve siyaset elitleri hiçbir zaman merkeze taşınmak isteyen kırsal tabana uzun vadeli tam iktidar çoğunluğunu vermedi. Bu durum karşısında part-time iktidar kadroları kendilerine verilen bu süreleri değerleri hâkim kılmaktan çok refahtan pay almak üzerine kullandıkları görüldü. Zayıf iktidarlar statükonun koruma çemberini (siyasi partiler, yargı, bürokrasi, akademik dünya) aşmak yerine onlarla uzlaşmayı ve paylaşmayı tercih ettiler. Bu da seçmen tabanında “teslimiyet” olarak algılandı. Bunun istisnası kesintisiz ve uzun iktidar süresince AK Parti olmuştur.
Geçmiş günün şartlarında sürekli olarak Demokrat Parti ve Menderes tecrübesi AP ve ANAP için bir tehdit referansı olarak kullanıldı. Zayıf iktidarlar ve zayıf siyasi partiler o günün şartlarında sindirilmiş iktidarların parçaları olarak yorgun düşüp ülkeyi koalisyonlara teslim etti. Tam da iç ve dış muhaliflerin aradığı şey.
Bugün Türkiye’nin itilmeye zorlandığı ortam budur. Koalisyonlar, zayıf ve teslimiyetçi iktidarlar.
Güneyimizdeki sıcak ortam ve ekonomik müdahaleler üzerinden kurgulanan dış tehdit sarmalında AK Parti’yi törpülemek için içeriden parça koparma yolu deneniyor. Sayın Erdoğan bunu en iyi fark eden ve tedbir geliştirendir. Geçmişte AK Parti kadrolarında hizmet vermiş çoğu siyasetçinin de bu muhalif hamleyi fark ederek iştah kabartıcı söylemlerden uzak durması gerekir.
Muhalefete laf yetiştirmek zaman kaybıdır. AK Parti, kendi siyasi hareketine karşı içeriden geliştirilmek istenen çürütme hareketini ayıklamak, metal yorgunlarını dışarı atma hamlesini tamamlamalıdır.
Türkiye geçmişte “sindirilmiş iktidarlar” ve güdümlü siyasetçiler üzerinden heba olan zamanı, kaynakları ve patinaj yapmaktan düştüğü yorgunluğu unutmadı. Muhalefet yapmak fikri düzeyde bir eleştiriye dayanır ve sorumluluk gerektiren bir iştir.
Onu karalama aracı ve iktidara çıkma asansörü zannedenler yerde yatanlara bakmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.