Gençlik ve Spor Bakanlığı geçtiğimiz yıl büyük bir işe soyunmuş "Gençlerden Ecdada Mektup" konulu bir yarışma düzenlemişti.
Millî ve manevi duygularını canlı tutarak okuyan, düşünen ve yazan bir gençliğin oluşmasına katkı sağlamak maksadıyla düzenlenen yarışmada kim ne yazdı bilmiyorum ama ben bir ara Menderes'e yazmayı denedim, ancak aradan yarım asır geçse de hâlâ seçimle gelen hükümetlere "sandık faşizmi" diye yapılan saldırılar beni vazgeçirdi. Sonra, fazla geriye gitmeden Necip Fazıl Kısakürek'in "Gençliğe Hitabesi"nin dün yazıldığını, bugün de posta kutusundan çıktığını farz ederek kalemin yönü Üstat Necip Fazıl'a döndü. Eğer söyleyecek sözünüz varsa siz de kendi mektubunuzu yazmayı deneyebilirsiniz...
Üstat! 1966 yılında sinemadan bozma insanların salkım saçak doldurduğu küf kokulu bir salonda gözlerimizin içine bakarak "Genç adam" diye başladığın hitabında diyordun ki;
"Genç adam,
Son yarım asır madde planında kurtarıldıktan sonra ruh planında ebedi helake mahkûm edilen mukaddes emaneti ne yaptın? Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı oldun mu? Şekillenmen için uğruna otuz küsur yıl devrimbaz kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda çürüdüğüm Genç adam; tabutumu musalla taşına koyarken tek vasiyetim olan dava taşını gediğine koydun mu?
Bugünün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, laf ebesi politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, müzahrefat kanalı sokağı, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mabedi temeli yıkık ailesinden aldığın zehiri üzerinden attın mı?"
Üstat,
Hitabının üzerinden yarım asır geçti, sen gideli neler oldu neler. Hayatımız dev bir medya ağıyla sarıldı. Güce sahip olanlar güçlerini devamlı olarak aldatmak ve yönlendirmek için kullandılar. Yaşanan gerçekleri kimse öğrenmesin diye. Düşünmemizi istedikleri şeyi kurnazca dayattılar. Tek çanakta 350 kanal izliyor, 6 yılda bir kitap okuyoruz. Tüm dünyamız eğlenceyle, medyayla, internet ağıyla, kısa mesajlarla, uyuşturucu ve alkolle sarıldı. Solucanın sindirim sistemi ve ekranda gördüklerinin dışında fazla bir şey bilmeyen bir nesil yetişiyor. Sabahtan akşama kadar ekran başına oturuyor bir diziden diğerine koşuyor dinlemek için de chat'leşiyoruz.
Ceketi buruşuk insanlar büyük şehirle, üniversite ile iş dünyası ile tanıştı yurt dışında doktora, otel lobilerinde iş anlaşması derken meclis koridorlarında göründüler. Onlar ve arkalarında kendilerini izleyen kütle büyük şehir varoşlarında kırsalda sürdürülmeye mahkûm edilen hayatları için yeni hayat alanları buldular.
Kırılma burada başladı, zannedildi ki maddede yükselip mecliste ekseriyeti ele geçirdik mi üzerimizdeki örtü kalkacak. Meğer hakikat ağacının kökleri çok daha derindeymiş.
Derdimin arkasında, sokakların, şiddetle, uyuşturucu ile kirlendiği, evlatlarımızın medyatik saldırılarla mankurtlaştırılmaya çalışıldığı, doğru söyleyenin linç edilmeye kalkışıldığı bir süreçte ömrünü iyi insan yetiştirmek adına bir mesajı ulaştırmak için fikir ve eser sahipleri hâlâ kapı kapı geziyor. Nefesinin sıcağı ile erittiğin buz dağlarının çamurunda hâlâ debeleniyoruz.
Hakikatin izini sürerken izne ayrıldık, rahatlık yaramadı, düzmece bir hayata takıldık kaldık.
Mağduriyetimiz sermayemizdi ama ne evimizi, ne sokağımızı ne şehrimizi ne de hayatımızı düzene sokamadık.
Emanetini kendimizle birlikte bizden sonraki nesle havale ediyorum.
Hakkını helal et...