AK Partinin 31 Mart seçim sonuçlarını tek tek analiz ettiği 39 ilçe içinde en çok “küskün” Esenyurt’tan çıkınca ilgili ilgisiz hep beraber Esenyurt’un üzerine çöktük. 31 Mart seçimlerinde Esenyurt’ta 100 bin seçmen sandığa gitmezken 19 bin oy da geçersiz çıkmıştı.
"Nasıl becerdik bu işi?" diye sebep-sonuç (ve tabii ki müsebbip kim?) analizi yapılıyor.
"Rahatlık tuzaktır" diye hep söylenir. Özellikle siyasetçi ve siyasi partiler için kendine güven zirve yaptığında hasar alma başladı demektir. Zira rahatlık bölgesinde duranların tabanla teması kesilir, aracı kullanmaya başlarlar. “Hele git… Bir bak bakalım, vaziyet nasıl?" derler. İşte tam burası, danışman kadrolarının işgal ettiği en çok rastlanan hasar alanıdır. Kim patronuna kötü haber verecek? Tam “cinlerin cirit attığı yer!..” Tehlike bu kadroların arasına ehliyetsiz ve liyakatsiz adamların sızmasıdır.
Bir liyakatsizin verdiği hasarı kırk yetkin kişi tamir edemez. Bir delinin kuyuya taş atması gibi uğraş ki çıkarasın!..
Her kaybeden seçim bölgesinin bir hikâyesi var ama bir de ortak yönü vardır. Seçimi kaybeden adamın kendisi değil mensubu olduğu partidir. Şimdi işimiz olmasa bu kaybedenlerin makamı terk ettikten sonra ne iş yaptığına gidip baksak ki, kaç tanesi acaba geldikleri yere geri döndü?
Ayaklarını sürüyen adamlarla yol gidilmez, işi yapan ile yapmayanı bilmek ve birbirinden ayırt etmek gerekir. İşini yapmayanı bir kenara ayıracak yedek kulübesine bile almayacaksın. Ama maç bitmeden, atı alan Üsküdar’ı geçmeden bunu yapmalı. Kimin kim olduğunu bilmek her zaman iyidir, hayatı da kolaylaştırır siyaseti de.
Esenyurt’a gelince, çok ciddi işler(!) olurken belli ki etrafta neler olup bittiğine bakmak kimsenin aklına gelmemiş. Hâlbuki ölçmezsen yönetemezsin. Merakın olacak gidişata bakacak, olaylara müdahil olacak, seçmen nereye gidiyor diye sorgulayacaksın.
Şimdi küskün seçmenin gönlünü almak için milletvekilleri, İstanbul’daki hemşehri dernekleri ve STK’larla sık sık bir araya gelecekmiş. Anlamadığım şu ki; bu temaslarla vekiller seçmen kazanmak için sahaya sürülürken, zaten sahayı emanet, asıl işi sürekli seçmen memnuniyeti kazanmak olan teşkilatlar nerede olacak?
Mevcut hayal kırıklığına yol açan sonuçların asıl sebebi “havaleciliktir”. Kendini aradan çıkarıp sorumluluğu başkasının omuzlarına yıkmaktır. Köşebaşlarını kesip, seçmenin eline broşür tutuşturmak, cep telefonundan sıkça mesajlar atmak, müzik çalarak milleti sokağa dökmek de bir bakıma havaleciliktir.
Seçmene ulaşmak için insan aradan çıkıp, broşür, telefondan mesaj, seyyar araçlardan müzik yayını olunca mesafeler açılmaya başlıyor. Hâlbuki seçmeni kazanmanın en kolay yolu mahallelerde görevlileriniz, sokakta temsilcileriniz ile onlara ulaşmaktır. Hastaya, sakata, muhtaca, işsize dert sahiplerine ulaşmak, seçmen hakkında bilgi edinmenin en sağlıklı yoludur.
Doğrudan milletle temas siyasetçiye doğru karar vermesini ve kendisiyle çalışacak doğru adamları bulmasını sağlar. Erdoğan, 1 Nisan 2019 balkon konuşmasında “Milletimizle aramızdaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine yol açanlardan bunun hesabını sormak da dâhil, gereken her gayreti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” derken, yeni bir dönemin başlangıç umudunu vermişti. Umarız ki yenilenen İstanbul seçimleri bu yolun başlangıcı olur.