Dünya görmezden gelerek, üstünü örterek ve yok sayarak Gazze’nin ahından kurtulamaz. Günahları gelip kendilerini yakalayacak ve kuvvetle muhtemeldir ki bela kuşatması çok da bekletmeyecek.
Durum diye bir laf var, buyurunuz!..
Geçen hafta Dünya Sağlık Örgütünün (WHO), "küresel sağlık acil durumu" ilan ettiği “maymun çiçeği” virüsünden ötürü İspanya’da bir ölüm açıklandı. Avrupa’da ilk kez biri maymun çiçeği virüsünden hayatını kaybetmiş oldu.
Bizde de gerekli tedbirlerin alındığı açıklaması yapıldı. Yani, “Korkuya ve paniğe gerek yok…”
Dünya “maymun çiçeği virüsü” hikâyesini konuşurken İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 40 bin 223'e, yaralı sayısı da 92 bin 981'e çıktı.
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, İsrail'in Gazze'deki saldırılarında günlük ortalama 250 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. Gazze'deki günlük ölüm oranının 21. yüzyılın diğer tüm büyük çatışmalarından daha yüksek.
Hâlâ enkaz altında ve yol kenarlarında bulunan ölü sayısı ise bilinmiyor. İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ve sivil savunma görevlileri enkazlara ulaşamıyor.
Gazze’de ateşkes yapılması ve rehin takası için devam eden diplomatik görüşmelerden ise umut yok. Müzakereler, zulüm iştihası sınır tanımayan Netanyahu’nun süreci sürekli sabote etmesiyle çökmek üzere.
Netanyahu bunu neden yapıyor?.. İsrail’in şimdiki hedefi Lübnan’dır.
Ateşkes, İsrail’in “Büyük yürüyüşünün” durması ve hesaplaşmanın başlaması demektir. “Vadedilmiş topraklar” hezeyanıyla gözlerini Anadolu’ya diken İsrail, Amerika’nın desteğiyle oluşturulan PKK/PYD ve bütün terör örgütleri Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan 4 parçalı Kürdistan hayallerinin oyuncağı olarak görev yapıyorlar.
Netanyahu’nun; terör örgütü PKK, Ezidiler ve Dürzilerden oluşan 35 bin kişilik “ihtiyat ordusu” kurarak Golan’dan Suveyda’ya yürümeyi, ardından güney sınırı boyunca ilerleyerek ‘David Koridoru’nu hayata geçirmeyi planladığı belirtilmişti.
Lübnan kesinlikle Gazze veya Batı Şeria değil, burada olayların nereye gideceğini kimse kestiremez diyen uzmanlar “Böyle büyük bir macera, 8 aydır abluka altında tuttuğu Gazze’den çıkamayan İsrail ordusunun sonu olur...” görüşünde.
Netanyahu’nun ABD’nin onayı olmadan Lübnan işgaline teşebbüs etmesi düşünülmez.
İsrail, Lübnan'ın güneyindeki köy ve beldelere yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırırken, Amerikan medyasının “ABD'nin İran'dan İsrail'e gelebilecek bir saldırıya karşı İsrail'i ve bölgedeki Amerikan güçlerini korumak üzere savaş gemilerini harekete geçirdiği” haberi inandırıcı değil.
Güçlü olan ihtimal ABD’nin İsrail’in bölgedeki tüm operasyonlarına garantörlük değil direktörlük yaptığıdır. İsrail ve Suriye’deki devşirme güçler ABD ve Batı’nın sahadaki lejyoner güçleri olarak çalışmaktalar.
Daha önce yaşandığı üzere bir gün kendilerine “Gazze’de ortaya çıkan sonuçları biliyordunuz işgal geldi ve açıktan yardımı yaptınız... Bu planınızla katliamlara yol vermiş olmaktan pişman değil misiniz?..” diye sorduklarında, cevapları muhtemelen, “Dünya tarihi açısından hangisi önemlidir?.. Bazı Müslümanların ortaya dökülmesi mi, Orta Doğu’nun özgürleşmesi mi?..” olacaktır…
Bu Haçlı Siyonist katliam karşısında “ver kurtul, sus kurtul” havasındaki İslâm ülkelerine gelince zulüm ve katliamlardan kendilerine düşen payı alacaklarından hiç şüpheleri olmasın.
Çünkü İsrail’in Lübnan işgali muhtemelen Orta Doğuda bugüne kadarki en büyük savaşın giriş kapısı olur…