Otoyolda mangal keyfi!..

A -
A +
Çoğu uzmanın “Korona salgını hayatımızın zayıf halkalarını ortaya çıkardı”  demesi malumun ilanından ibarettir. Nasreddin Hoca’nın “Biz senin gençliğini de biliriz” misali toplum olarak durduğumuz yeri korona öyle çok da sallamadı.
Bülent Yılmaz; “İnsan gibi” kitabında, “İnsanın hayatta kalması ile insan kalması farklıdır. Temiz hava, biraz balık eti ve içilebilir su canlılığı devam ettirir. Ama “İnsan kalmak için diğer insanlarla bağ kurmaya ihtiyacımız var.” diyor.
Birlikte olmak, insan kalmanın gereğidir. Bu birlikteliğin can damarı ise “sosyal bağlardır”. İnsanlar arasında güçlü ilişkiler sürdürülmediğinde her iki taraf zaman içerisinde yabancılaşır ve birbirinin hayatından çıkar.
Üzerinde durmamız gereken bu yabancılaşma ortamının insanların psikolojisini bozarak herkesi kavga etmeye hazır hâle getirmesidir. Çünkü şehirlerde yaşamak “yer kapma kavgasına” dönüştü. İnsanlar bulundukları ortamın aktörleridir, ona uygun davranırlar.
Bu artık sadece büyük şehirlerin derdi değil. Şehirlerin büyüğü küçüğü kalmadı. Hepsi bir birine benziyor. Kaldırımlara sığmayan kalabalıklar, beton yığını zevksiz ve ruhsuz binalar, bahçesiz evler, park yeri olmadığı için nerede boşluk bulsa oraya çökmüş araç yığınları, asık suratlı gergin, gün bitirirken kendisi de biten insan yığınları.
Şehir insanları kusuyor, “fazlalıksın, seni RUHEN besleyemem” diyor. Önceki gün otoyolda bariyerlerin gölgesine sığınmış güya mangal keyfi yapan bir ailenin haberi gazetelere düşmüştü. Ardından, üzerine 'teras' kurup bagaj kısmında mangal yaktığı otomobili ile caddelerde gezen sürücü haberi ekranlara düştü.
Uzmanlar; şizofren hastalığını, “gerçekle olan bağlantısını zamanla koparıp düşünce ve davranışlarda bozulmalar meydana getiren bir ruhsal hastalık..” olduğunu söylüyor. Merak edenlere de “üç beş gün hiç uyku uyumayın anlarsınız…” diyorlardı.
Şimdi ise şehirde yaşamayı kafayı bozmak için yeterli görüyor olacaklar ki “al başını git, şehirden uzaklaş kırsala çık, şehir sana iyi gelmez”  diyorlar.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın tabiriyle stres düzeyi yükseldi çünkü “Ormanda yaşayan bir insan senede bir defa vahşi bir hayvanla karşılaşır veya karşılaşmaz. Ama bugün şehir trafiğine çıkan biri, ormanda yaşayan bir insanın senede bir-iki defa yaşadığı stresi her gün yaşıyor. ” 
Devasa şehirlerde kitleler hâlinde yığılan, birbirinden haberdar olmayan, bir araya gelemeyen insan yığınlarına dönüşüp, kalabalıklaşıyoruz ama aynı oranda birbirimize yabancılaşıyor ve uzaklaşıyoruz.
Şimdi başa dönelim; insan olarak hayatta kalmak ile “insan” kalmak farklıdır. Bizi daha iyi hayat arayışına iten korona salgını olmadı. Salgın sadece hastalığımızı ortaya çıkardı.
Bu hastalık “Sekülerleşmenin sadece şehri değil; insanı da öldürmesidir.”
Bundan sonraki mücadele insanın insan olabilmesi, kalabalıkların ortasındaki sürgün yerinde kaybettiği insani özelliklerini hatırlayabilmesi için sürgününden kurtulma mücadelesi olacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.