Pensilvanya canavarı nasıl çıktı?

A -
A +
Harvard Üniversitesi’nden siyasal bilimler profesörü Samuel Huntington, 1993 yılında Foreign Affairs dergisinde yayınladığı “medeniyetlerin çatışması” konulu makalesini gördüğü ilgi üzerine genişleterek “Medeniyetlerin Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Yapılması” adıyla kitaplaştırdı...
Huntington bu kitabında, 1920 ve 1930'larda yaşanan devrimlerin Türkiye'yi Osmanlı ve Müslüman geçmişinden uzaklaştırma adına bir medeniyet ithali, işgali ve Türkiye'yi Avrupalı yapmaya kalkan bir proje olduğunu vurguluyor.
Ancak, benzeri diğer projeler gibi sonuç itibariyle bütün devrimlerin de başarısız olduğunu söyledikten sonra, bu başarısızlığın neden kaçınılmaz olduğunu şu cümlelerle açıklıyor: “Eğer Batılı olmayan toplumlar modernleşmek istiyorlarsa, (yani bizden biri yapmak istiyorsak) bunu Batılılar gibi değil, tıpkı Japonya gibi, kendi yöntemleriyle, kendi gelenek, kurum ve değerlerini kullanarak (kendi içlerinden birini kullanarak) ve geliştirerek başarmak (zorundayız) zorundalar.”
Huntington’ın bu iddiasında yatan tehdit anlaşılmadı ve tam bir paradoks olarak yorumlandı.
Medeniyet ithali ile gerçekleştirmek istedikleri işgalin, Türkiye’nin bedenen Batı'ya tutunmaya çalışırken ruhen Doğu'ya kendi değerlerinde takılı kalan aklını ve ruhunu yine kendi kurum ve değerlerinin kullanılarak, kendi elleriyle gerçekleştirilmesi.
Bu nasıl mümkün olabilirdi?
Huntington’ın bu tezi FETÖ kalkışması ile yüzleşinceye kadar Türk aydınları tarafından anlaşılamadı ve uygulanabilir görülmedi. Özellikle ilahiyatçıların fark etmediği şey bu medeniyet ithalinin daha açıkçası işgalinin uygulanması, İslâmın özellikle itikada dönük kabullerinin ve yaşanabilir kılan pratiğinin alkışlanan ve üst akıl, derin devlet ve kandırılmış kıtalar tarafından da kabul gören biri tarafından tahrif edilerek, Ehl-i sünnet omurganın çökertilmesi ve dinin aslının yerine sahtesinin konmasıydı. 
İşte yapılması gereken şey şişirilmiş bir adamın eliyle dini içerden yıkmak. Böylece Türkiye’nin direncini yok etmek.
Bunun geçmişte İngilizler tarafından Afganistan’da Topal Molla, Suudi Arabistan’da Muhammed bin Abdülvehhâb Necdi gibi başarıyla uygulanmış modelleri vardı. Aynı şey Türkiye için neden olmasın!..
Zira politikacıların mevcut kültürü tahrif edecek, ortadan kaldıracak güçleri yoktu ve bu denenmişti.
Kestane Pazarında buldukları bu "meczup" karakter, işlenmek için tam aradıkları modeldi ve FETÖ liderliğinde kurdukları çete, Türkiye’nin kılcal damarlarına kadar girdi.
Biraz kül biraz duman gibi, hizmet adına her şey mubah oldu. Yani namaz kılmayabilir, oruç tutmayabilir, içki içilebilir, cuma namazına, hacca gidilmeyebilir. Eşi ve kızı başı açık olabilir. Takiyye yapılabilir. İftira edilebilir, fertlerin özel hayatı teşhir edilebilir...
Peki, bu yasak ve haramlar niçin yapılır?
Türkiye geçmişine ve kültürüne içerden yapılan bu ihaneti ancak 15 Temmuz akşamı çözebildi, ama ne pahasına?..
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.