Sadakatiniz kime?..

Başıboş sokak köpeklerinin sebep olduğu ölüm ve yaralanmaların önlenmesi için alınacak tedbirlerle ilgili kanun teklifinin önümüzdeki temmuz ayında Meclis’e sunulması bekleniyor.

 

Metnin hazırlanmasında rehabilite edilemeyen sahipsiz, saldırgan ve kuduz riski taşıyan hastalıklı hayvanların “uyutulması” hakkındaki tasarıya karşı içeriden ve dışarıdan gelen tepkiler Türkiye’yi “hayvan katliamı yapılan ülke” olarak gösterme operasyonuna dönüştü.

 

Yasal düzenlemeye karşı özellikle Almanya ve İngiltere merkezli algı operasyonları dikkat çekici.

 

Oysa bu ülkelerde sokak köpekleri ile mücadele çok net. Almanya’da halkın sokakta başıboş köpek gördüğünde belediyeyi veya “Tierheim” adı verilen kuruluşları araması kanuni bir zorunluluk. Belirlenen alanlarda belediyeler ve Tierheim kurumları sokak köpekleri için yaşama alanı oluşturuyor, başıboş köpekler kısırlaştırıldıktan sonra bu alanlarda muhafaza ediliyor. Bununla beraber toplanan sokak köpeklerinden hasta olanlar var ise belirlenen acısız yöntemlerle uyutuluyor.

 

İngiltere’de ise sokak köpeklerinin görüldüğü yerler belediyelere bildiriliyor. Köpeğin sahibi yoksa veya belirlenen süre içinde sahibi teslim almaya gelmediği takdirde görevli, köpeği ona bakabilecek birine veya sokak köpekleriyle ilgilenen özel barınaklara verebilir veya uyutabilir.

 

Türkiye’deki sahipsiz köpekleri koruma adına yüksek hassasiyet(!) gösteren Gazze’de çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan on binlerce insan hayatını kaybederken, hastaneler ve mabetler bombalanıp yaşanamaz hâle gelirken harekete geçmeyen bu ülkeler bizdeki sokak köpeklerine koruyucu olmaya kalkıyor!..

 

“Değerler sorunu olan” Avrupa’nın siyasi olarak hükûmeti zora sokmak için başıboş hayvanlar üzerinden Türkiye’ye yönelik algı operasyonu anlaşılabilir.

 

Ancak içeridekilere ne oluyor?

 

Bir tarafta sokakta köpekler rahat dolaşsın diyenler diğer yanda köpek saldırılarında hayatını kaybeden çocuk ve yaşlılar, korkup yola fırlayıp araç altında kalanlar, sokak köpeğini ezmemek için şerit değiştirecekken dünyasını değiştirip hayatını kaybedenler karşısında tepki vermiyor.

 

Prof. Dr. Nilüfer Sabuncuoğlu ülkemizde başıboş köpek sayısının 4 ila 10 milyon arasında değiştiğini ve başıboş köpeklerin toplanmadığı her gün 1.200 kişinin daha ısırıldığını belirterek “Türkiye’nin acilen sıfır başıboş köpek uygulamasına kanun düzenlemesiyle geçmesi gerektiğine” dikkat çekmişti.

 

Kuduz tehlikesine karşı karantina alanları giderek artarken “Kerli ferli adamlarsınız köpekten korkmak nedir şu devirde Allah'ını seversen… Sokak köpeği saldırıyor! Saldırmaz durduk yerde, yok öyle bir şey. Yapabileceğiniz şeyler var… Koşmayacaksın, bağırarak koşarsan hayvan da peşinden koşar…” diye kamuoyunu baskılamanın hedefi Meclis’e sunulması beklenen kanuni düzenlemenin alanını daraltmaktır.

 

Toplumun maruz kaldığı tehdit karşısında sağlam durmasını umut ettiğimiz iktidar ayağında AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler; kanun sınırları belirlenirken, köpek saldırılarında yaralanan, trafik kazasına maruz kalan, vefat eden ve tedavi olan kişiler olmak üzere “toplumun her kesimi ile çok yakın bir görüşme yürüttüklerini” belirterek, “Uyutulma olacak mı?” sorusunu, “Olmak zorunda… Toplumsal risk taşıyan, kuduz riski taşıyan, hastalıklı ve sahiplendirilme imkânı olmayan, beslenme zorluğu çeken hayvanlarımız var. Barınaktaki diğer hayvanların da sağlığını korumak zorundasınız…” diye cevapladı.

 

Kamuoyu yoklamalarında "Sokak hayvanlarının Türkiye’de önemli bir sorun olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna karşı, problem olduğunu düşünenler %76,9 ile önemli bir toplum kesimi.

 

Farklı düşünenlerin sağlıklı karar vermeleri için kendilerine “Sadakatin kime?..” sorusunu sormaları yerinde olabilir…