Son durak

A -
A +
Günümüzde çocukların ve gençlerin en önemli sorunları, "Fareli köyün kavalcısı" gibi televizyon programları, dizi ve filmlerdeki gerçekçi olmayan ilişkilerin peşine takılıp kendi değerlerini yetersiz bulmalarıdır. Bir yazarın ifadesiyle, gençlik dizilerinden fırlamış sarsak oğlanlarla kızları gördükçe hepimizin başından kaynar kazan dökülüyor! Ortaya çıkan manzara hepimizi ürkütmeli. Ürkütmeli çünkü dini ve ahlaki değerleri maddi varlıklarla takas eden toplumların sonu intihar olmuştur.
Gençlik, sadece kişi için değil ülkeler ve kentler için de, bir daha asla elde edemeyeceği bir fırsattır
Gençlik, dinamizm, heyecan, coşku, aksiyon, açık sözlülük, yüreklilik, gibi özelliklerini hayırlı yerde kullanabileceği gibi, yanlış alanlarda kullanma eğiliminde de olabilir.
Gençlik, kontrolsüz ve gelişigüzel geçirilen bir dönemin adı olmamalıdır. Şuurlu bir genç, idealleri uğruna fedakârlık yapabilendir İdeali olmayanlar rotasız bir yelkenliye benzer. Çocuklarımıza fizik, matematik, tarih ve farklı disiplinleri veriyoruz ama en önemli şeyi ihmal ediyoruz. O da hayallerini kurgulamayı ve gelecekleri için bir yol haritası inşa etmeyi öğretmek ve hayatta kendilerini konumlandırma becerisini geliştirmelerine yardımcı olmak. Temelinde dînî terbiye bulunmayan hiçbir eğitim de muhatabına yol gösterip, ayakta tutamaz.
Sığındığı bütün dünyalıklar onun kâbusu olur.    
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil "Düşündükçe ve tecrübem arttıkça anladım ki dînî terbiyenin ve Allah sevgisinin huy ve ahlak üzerinde paha biçilmez etkisi vardır. Allah duygusundan ve sevgisinden uzak bir terbiye yalnız fayda ve çıkar düşüncesine dayanır. Fakat din terbiyesi gönüllü, karşılıksız ve yücedir. Bu terbiye insanı yükseltir, iyiliği ve adaleti hiçbir çıkar düşüncesine saplanmadan sevdirir" diyor.
İnsan yaratıldığı günden beri fikir ve duygularını, yeteneklerini ve geleceğini nerede güvende buluyorsa oraya sığınır. Burası son duraktır.
Padişahlar meclisinin mumu Gazneli Padişahı Sultan Mahmut, Hintlilerle savaşa gittiğinde düşmanın çok kalabalık ordusunu görünce sıkılmış. Bir adakta bulunup "Eğer bu düşmanı alt edersem, elde edeceğim bütün ganimeti hep birden yoksullara dağıtacağım" deyip, savaşa tutuşur. Çetin muharebeler sonucu o yüzü karalar bozulup, nihayetinde galip gelip, sayısız büyük ganimetler elde eder. Ganimetin küçük bir parçası bile ağır ve değerliydi. Padişah derhal adamlarını çağırtıp dedi ki: "Bu ganimetleri fakirlere dağıtın, çünkü savaştan önce Allah'a adakta bulundum, şimdi yerine getirmem lazım." Herkes "Bunca mal, bunca altın bir avuç yoksul fakire verilir mi? Ya askere ver memnun olsun savaşa daha iyi hazırlansın yahut da emret hazineye götürsünler" dedi.
Padişah tereddüde düşüp düşünceye daldı. "Adağımı yerine getirip yoksullara mı dağıtayım, yoksa dediklerini mi yapayım?.." diye bu iki fikrin arasında şaşırıp kaldı.
Ebülhüseyn derler bir meczup vardı o mahalde ve o sıralarda ordunun içinden geçiyordu. Padişah uzaktan onu görünce: "Hah dedi şu meczubu yanıma getireyim, ona sorayım ne derse yapayım, çünkü o ne asker tanır ne padişah. Söyleyeceği sözü garezsiz söyler..."  Onu huzuruna çağırıp meseleyi anlattı. Meczup dedi ki: "Padişahım eğer bir daha Allah'a işin düşmeyecekse merak etme bunların dediklerini yap, adağını düşünme. Yok, bir vakit gelir de işin tekrar ona düşerse utan ve adağını yerine getir..."
Dînî terbiye ve Allah sevgisinin paha biçilmez armağanı, insanlığın var olduğundan beri sığındıkları ilk ve son duraktır...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.