Müslüman ülkelerin sadece yer altı zenginlikleri değil insanları ve tüm insani değerleri aç gözlü ve ihtiraslı batının saldırıları altında yağmalanıyor, Müslüman dünyası rehin alınmış zavallılar hâline geliyor. İslam dünyasının sadece havasını suyunu kirletip berbat etmiyorlar ruhlarına giriyorlar. Kitlesel olarak insanları öldürmek de artık onları tatmin etmiyor, hayal kahramanlarına bile tecavüz ediyorlar.
Müslümanların üzerine ateş yağarken, kundak çocuklarının cesetleri sahile vururken, evlerinin çatıları varil bombaları ile başlarına geçerken merhametleri yerine öfkeleri kabarıyor. Uyduruk güvenlik korkuları yüzünden yamyamlaşıyorlar.
Son olarak nefretleri ünlü masal kahramanı Alâeddin’in evini bombalamaya kadar tırmandı. ABD’de kamuoyu araştırma şirketi Public Policy Polling’in son numarası geçtiğimiz yıl gazetelerde mizah konusu olan şizofren bir vatandaşın rüyada kendisine dayak atan akrabasını sokak ortasından kurşunlamasını hatırlattı.
Araştırma şirketi Public Policy Polling vatandaşlara sormuş:
“Abragah-Binbir Gece Masallarından Alâeddin’in Lambası’nda konu edilen hayali bir krallık-ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle bombalanmalı mı?”
Müslümanlar ABD’ye alınmasın diyerek tepki toplatan Başkan adayı Donald Trump’ın partisi Cumhuriyetçiler'i destekleyenlerin yüzde 30’u “evet” demiş.
Bir çizgi roman kahramanını bile düşman görmek nasıl bir kafadır?
Bunu bir fantezi olarak görmek büyük bir hatadır. İnsan psikolojisi her propagandaya açıktır. Bunun için ABD başta olmak üzere devletler ve hükümetler medya üzerinden gerçekleri maniple ederek toplumu yönlendirirler. Savaş sanatları ustası Sun Tsu “Maharet yüz savaşın yüzünü de kazanmak değil, asıl maharet düşmanla hiç savaşmadan onu rehin almaktır” diyor.
Afrika, Orta Doğu ve tüm İslam coğrafyasında yoksulluk, sefalet, açlık sürgün ve katliamları normalleştirmek için sinema, sosyal medya, yazılı ve görsel basını senelerdir kullananlar en acımasız ölümleri günlük hayatın sıradan bir olayı hâline getirdiler.
Aldous L.Huxley’in dediği gibi iki nesile varmadan esareti ve ölümü sevdiren bir sistemi zihinlere yerleştirdiler. Müslüman ülkeler ve toplumları esaretlerinden uğradıkları zulümlerden, yoksulluk ve sefaletten acı duymayan toplama kamplarına dönüştürdüler. Maruz kaldıkları acımasız propaganda uyuşturucu gibi kullanılarak yıkanan beyinler ile insanlar uyuşturulup arzularından arındırıldı.
Bunları yaparak insanlığımızın, merhametimizin sinir uçlarını yaktılar.
Kundak çocuklarının sahile vuran cesetlerini duvar diplerindeki başsız gövdeleri, leş yiyici akbabalara yem olmamak için direnen yoksul Afrikalıyı, daha az tiksinti verici, nefret uyarıcı uyku kaçırıcı görmeye başladık.
Karikatür krizleri ile başlayıp Alâeddin’in evinin bombalanmasına kadar uzanan Müslümanları itibarsızlaştırma, aşağılama saldırıları karşısında sığınak ve korunak Batı’nın merhameti asla olamaz.
Çünkü Batı’nın merhameti, zulmünden daha acımasızdır.
Çıkış yolu Müslümanların tarihine ve hafızasına sığınmakta...