Şu adamın heybesini bulun!

A -
A +
Çocukluk yıllarımda çarşı pazar mal satmak isteyenler için pazar meydanının ortasında bülend-avaz bağıran tellallar vardı. Köse Tellal diye biri en çok iş yapanıydı. Üç beş kuruş karşılığı elden çıkarılan malın vasıflarını sayar döker müşteri kızıştırırdı. Yarım asır öncesinin borsa simsarı, ayaklı sosyal medyasıydı.
Bir gün Köse Tellal'ın garip bir anonsu ile meydan ahalisi etrafını sardı.
Köse Tellal ters çevirdiği bir meyve kasasının üzerine çıkmış şöyle diyordu: 
“Ey ahali! Duyduk duymadık demeyin, bu hemşerimiz -yanı başında heybesini kaybetmiş asık surat, panikatak yoksulu işaret ederek-  heybesini kaybetmiş, kim bulduysa getirip versin, yoksa bu herif bir halt karıştıracaaaakkk!...”
Bugünlerde HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş tellal rolüne soyunmuş ulu orta hangi meydanda bir kalabalık görse çözüm ve barıştan bahisle avazı çıktığı kadar bağırıyor: 
“Devlet masayı kursun, güvenlik güçleri çekilsin, müzakereler başlasın hendekler kapanır…”
Kendisini hâlâ Kürt siyasetinin geleceğini belirleyici, Kürt siyasetinin güçlü aktörü zannediyor.
Oysa gerçekten barışa katkı sağlayacak bu çok önemli imkânı bölgenin huzurunu dinamitleyenlere arka vererek harcadı, hem de ne uğruna. Meşru bir siyaset hakkını, en tabii bir hak olan demokratik özgürlükleri hendeklere gömerek yaptılar.  Siyaseti hendek savaşlarına payanda yaparak.
Geldiğimiz noktada Kürt siyaseti, siyaseti çözüm süreci üzerinden değil de silahlı mücadele üzerinden yapmakta ısrar edenleri ve hayal kırıklığını üzerinden atıp kendi mecrasını arıyor.
Yeni istikamet, sırtını millete dayayan siyaseti silaha tercih etmektir.
Bu yeni oluşumda Meclis'te Kandil tavrı sergileyerek eski alışkanlıklarında ısrar eden Demirtaş ve ekibi yer almıyor çünkü etrafı boşalıyor.
Suruç, Silopi, Nusaybin ve diğer operasyonlardan yaşananlar, canlı bomba eylemleri karşısındaki izan ve vicdan kabul etmez tutumları siyaseten AK Parti'ye inat eden çoğu muhalif tavırları büyük ölçüde tırpanladı. Kamu vicdanı baskısı, arkalarında duran medya ve akademisyen desteğinin de kolunu kanadını ve kalemini kırdı.
Milletin kararlılığı karşısında, ötekileşmemek için meydanları boşalttılar ve Demirtaş’ı yalnız bıraktılar. Bu tiksinti ve yalnızlaştırma Bürüksel metrosu ve hava meydanındaki canlı bomba eylemleri ile Avrupa’yı da içine alan daha geniş bir alana yayıldı.
Bundan sonraki muhtemel gelişme, eskiyen ve hem Kürt halkı hem Kandil nezdinde -beceriksizlikle suçluyorlar- itibarsız hâle gelen Demirtaş ve ekibinin kendilerini siyasete süren çevreler tarafından siyasetin dışına atılmasıdır. Muhtemeldir ki, Meclis'in dokunulmazlıkların kaldırılmasında irade koymasını hem “siyaset yapmamız engelleniyor” teraneleri ile kendi lehlerine kullanmak isteyecekler hem de onların yerine yeni yüzlerle şanslarını denemeye devam edecekler.
Bu durumu fark eden ve siyasetin dışına atılmak istemeyen Demirtaş devleti daha önce kendisinin hendek kazmak için devirdiği masaya çekmek, egemenlik pazarlığı yapmak istiyor.
Böylece hem Kürtlerin hem Kandil’in nezdinde sarsılan itibarını yeniden tesis etmenin derdinde.
Heybesini kaybetmiş gibi meydanlarda tellal bağırtıyor.
“Çözüm süreci başlasın, Devlet masayı kursun, güvenlik güçleri çekilsin, müzakereler başlasın hendekler kapanır…”
Demezler mi ki; “Oradan gelmedin mi?”
“Şu adamın heybesini bulun!..”
Israrı da boşa gayret, kaybettiği heybesi meydanlarda değil kazdığı hendeklerde kaldı…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.