Osmanlıya ait ne varsa Kûtülamâre gibi muhteşem zaferler dâhil bir medeniyet mirasının hepsini aşağılamak siyasetten beslenen aydınların varlık sebebiydi.
Geçtiğimiz yıllarda bir TV kanalındaki tartışma programında sırtı ve kafası kalın bir aydın ballandıra ballandıra İngiliz ordusunun nasıl yenilmez bir ordu olduğunu parmak sallayarak muhataplarına dikte ettirmişti. Hayret edilecek şey muhataplarından beyefendiye ciddi bir karşılık gelmemiş olmasıydı.
Bu aydın fosillerinin tarihi milletin hafızasından silme gayretleri 29 Nisan’da 100. yılı hatırlanacak olan Kûtülamâre Zaferi ile yeniden depreşti.
Kûtülamâre Zaferi İngiliz tarihinde az rastlanır bir hezimet Osmanlı açısından da savaşın seyrini değiştiren bir zaferdi.
Birinci Dünya Savaşında 7 Aralık 1915’te Dicle Nehri kıyısında Şattülarap Kanalı ile birleşen Basra Körfezinin kuzeyindeki Kûtülamâre kasabası yakınlarında konuşlanan İngiliz ve müttefik kuvvetlerinin Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Kuvvetleri tarafından kuşatılması ile başlayan muharebe kasabanın tamamen ele geçirilip İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla bitti.
General Townshend komutasındaki İngiliz Tümeni 143 gün süren kuşatmadan sonra kayıtsız ve şartsız teslim oldu. Esir alınanlar arasında beş general, 272 İngiliz, 204 Hintli subay ve 13 bin İngiliz ve Hintli er vardı. Bu majestelerinin ordusunun o zamana kadar uğradığı en ağır yenilgi tam bir yüz karasıydı.
İngilizlerin tarihindeki en utanç verici yenilgi olan Kûtülamâre Zaferi İngiliz tarafında soruşturma komisyonlarında tartışıldı. Cumhuriyet döneminde 1945’e kadar “Kut Günü" adı ile iyi kötü kutlanmış ama daha sonra hatırlanmaz olmuş, müfredatımızdan ise tamamen silinmiştir.
Kûtülamâre Zaferine neden böyle muamele yapıldığı ile ilgili farklı iddialar var. Zaferin komutanı Halil Paşa’nın ve önemli katkıları bulanan Nurettin Paşa ile Ali ihsan Sabis’in siyasi muhalefetleri gözden düşmüş kişilikleri yüzünden sevk ve idarelerinde kazanılmış bir zafer unutturulmaktadır.
Bu iddiadan daha güçlü olan gerçek ise toprağı ile insanı ile tarihi ile bir imparatorluk mirasının yağmalanmasından arta kalan tarih düşmanlığıdır. Kûtülamâre’de bu medeniyet yağmasından İngilizleri mutlu etmek, iyi ilişkiler kurulması gayretine feda edilmişti.
Türk tarihinin büyük resmine bakınca hafızanın mermerden ve kitaplardan nasıl ve neden silindiği anlaşılır.
Mütareke devrinde İngilizlerin kullandığı tarihi Harbiye Nezareti Binası Lozan anlaşmasından sonra boşaltılarak Darülfünun’a, İstanbul Üniversitesine tahsis edilmişti. 1927 yılında “… mebani-i resmiye ve milliye üzerindeki tuğra ve methiyelerin kaldırılması hakkındaki kanun” çıkarılınca üniversitenin tarihî ana giriş kapısında yer alan Sultan Abdülaziz’e ait tuğra mermerle kapatılmıştı.
1927 yılında üzeri kapatılan tuğra 87 yıl saklı kaldığı yerden gün yüzüne çıkarıldı.
Kitaplardan silinen, duvarlardan sökülen her zafer, her eser, savrulduğu yerden yıllar sonra ait olduğu yere geri dönüyor. Genç nesillerin yeni Türkiye’yi inşa ederken sırtlarını verecekleri tek dayanak kendi tarihleridir. Ona ulaşmak için biraz gayret…