Taşları bağlayıp itleri serbest bırakmışlar…

A -
A +
Hikâyenin Nasreddin Hoca’ya ait olduğu söylenir.
Soğuk bir kış günü yabancı bir köye gelen Nasreddin Hoca’ya köyün köpekleri havlayarak koşmaya başladıklarında Hoca Nasreddin kendini korumak için yerden taş almaya kalkar.
Ama donmuş taşları yerinden sökemeyip sızlanır;
“Köydeki garipliğe bak, taşları bağlayıp itleri serbest bırakmışlar!..”
Hikâye bugün yaşadığımız çoğu olayları hatırlatıyor ama gariplik köyün yabancı değil yaşadığımız bizim köy olmasıdır.
Yıllardır Güneydoğu illerimizde teröristlerin sivil halk, güvenlik güçleri, kamu görevlileri üzerinden yaptığı kıyımlara ilgisiz kalan bir kısım akademisyen, Sur, Cizre ve Silopi başta olmak üzere bölgedeki güvenlik operasyonlarını “Bölge halkına karşı gerçekleştirilen katliam ve sürgün politikası” olarak değerlendirdiler. Kendilerini akademik zırh içinde dokunulmaz zannedenlere karşı başlatılan adli işlemler karşısında bu defa bir başka güruh imzacılara destek için “işlenen suça biz de ortağız” diye meydana çıktı.
Başka örnekler üzerinden sosyal medya ve ekranlardan bir akım başlatılmaya çalışıldı.  
Bedenen bizim köyde ama ruhen ve zihnen Batı’da yaşayan bu şizofren azınlık hâkim oldukları iktidar aygıtlarını terörün desteği için kullanarak sanki bir seferberlik başlattılar.
Eylemlerin büyük şehirlere taşınarak sindirilmeye, durdurulmaya çalışılan Türkiye için dün de bugün de en büyük engel ve tehdit dışarıdan değil içerideki bu gönüllü köleler eliyle gelmiştir.
Zaman içerisinde bugünkünden çok daha büyük mücadele bunlarla olacaktır.
Medeniyet ve tarih hafızamızı rehin verdiğimiz Lozan’dan beri başkalarına ait ithal bir köyde sanki her şeyimiz emanet alınmış gibi, mülteci psikolojisi içine hapsedilmiş bir dünyada yaşıyoruz.
Buz tutmuş Türkiye, Menderes ve Özal’la başlayan ısınma ve kıpırdanmayı silkinmeye, doğrulmaya ayağa kalkmaya çevirmeye, hapsolduğu buz denizindeki kuşatmayı kırmaya çabalıyor.
Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan çepeçevre kuşatanlar bu yürüyüşü durdurmak için ayaklanıyor.
Kendi medeniyetini rehin alanlara gönüllü bekçilik yapan bu ihanet şebekesinin nasıl yeşerdiği hayret edilecek bir şey değil, biraz tarih okumak karanlığa ışık tutar.
Meşhur İngiliz tarihçi Arnold J.Toynbee  “Tarih Bilinci-A Study of History” isimli kitabında "Harf İnkılâbı"nı değerlendirirken “Türkler Harf İnkılâbıyla kendi kaynaklarına el atmak hususunda yabancılardan farksız oldular. Gerçek şu ki; Türk kütüphanelerini yakmaya lüzum kalmamıştır. Çünkü Harf İnkılâbıyla kütüphaneleri örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır...”
Kütüphane rafları örümcek bağlarken kendi medeniyet değerleriyle kavgalı bir tehdit halkası, gönüllü köleler için uygun meydanlar açıldı. Dışarıdan sömürgeleştirilemeyen ülkede içeriden gönüllü köleler yetişebildi.
Türkiye yeniden inşasında tercihini yapmıştır.
Bu tercih, kendi medeniyet değerleri üzerinden Büyük Türkiye’yi inşadır.
Türkiye’deki konferansında Samuel Huntington’a bir dinleyici şunu sordu: 
“Türkiye’nin İslam medeniyetinin merkezî lider ülke olabilme yeteneği var mı?” Yani Türkiye Osmanlı’nın vârisi olabilir mi? diyor.
Huntington itiraf etmek zorunda kaldı ve; “Şüphesiz İslam toplumu geçmişte bir çekirdek devlete sahipti ve bu açık bir şekilde Osmanlı imparatorluğuydu. Fakat hiçbir şey statik şekilde kalmaz. Sonra Batı muazzam şekilde genişlemeye diğer medeniyetler üzerinde de yıkıcı etki göstermeye başladı. Ancak şuna inanıyorum ki, Batı dünyanın en güçlü medeniyeti olsa da artık gerilemektedir. Ve bir sesin azalarak kaybolması gibi dünya üzerindeki etkisini kaybedecektir. Eğer Doğu Asya’ya giderseniz geleceğin nerede olduğunu size söyleyecekler” diye cevap verdi...
Sesinin kesildiğini, güç dengelerinin değiştiğini fark eden Batı taarruzlarını artırıyor. Çünkü Türkiye’nin geri kalmış, fakir, kendilerinden üyelik dilenmek gibi kendini ve temsil ettiği medeniyeti aşağılayan rolü bıraktığını artık biliyorlar.
Tarihçiler, Batıyla birlikte içerideki gönüllü maşaları da suçlular arasında zikredecektir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.