Başka bir medeni ülkede teröristle iş tutan üniversite hocaları var mı bilemiyorum ama bizde geçmişte polisle çatışan öğrencilere verdikleri destek için üniversite kapılarında omuzlara alınan bazı üniversite hocaları vardı, aynı karakterler bugün de teröristlerin gözdesi oldu.
Dağdaki bir teröristin ayakta kalabilmesi için şehirde on kişinin desteği lazım denirdi. Son olaylarda dağdaki teröristin zevali ovadakileri tutuşturdu. Meclisteki siyasal destek yetmeyince medya ve sanat dünyasındaki çatlak koroya akademik dünyasından da katılımlar başladı.
Terörün içinde olmak, şehirde hendek kazıp okul yakmakla bunu yapanları sırtlayıp cinayetlerine sözle, yazıyla, bildiri yayınlamakla destek vermek farklı şeyler mi?
Mahir Kaynak ihtilal ve muhtıra dönemlerinde bu tetikçi kara cübbelilerin rolünü anlatırken diyor ki: “Bu hocaların darbenin iç yapısına girmeleri gerekmez. -Bugün de kazma kürek veya 'keleş' taşımalarına gerek yok- Bunların rolü daha ziyade kamuoyunda destek sağlamak. Cübbeleri ile yürümeleri yeterliydi ve onlardan beklenen de budur. Genelde bir gövde gösterisi yaparlar ve yerlerinin neresi olduğunu belli ederler...”
İhtilalcilerle flört bu hocaları artık kesmiyor, yine cübbelerini daha fazlası için giyip sokağa dökülüyorlar. İlim üretme merkezlerini fitne üretme merkezi yapma alışkanlıkları yine nüksediyor. Bu defa ifade özgürlüğünü melanetlerine kılıf yapan müstamel akademisyenler kasıtlı ve karanlık bildirilerle teröre arka çıkıyorlar.
Önceki gün “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” adıyla bir grup sokağa dökülüp “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını sokağa çıkma yasakları altında açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ağır silahlarla saldırarak hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir. Devletin tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği bu kasıtlı ve planlı kıyımlardan derhal vazgeçmesini talep ediyoruz…” bildirisini kamuoyuna ilan ettiler.
Açık ve aleni istekleri, devletin politik hedeflerine ram olmadığı için 5 aylık bebekleri bile alçakça katleden terör örgütünü süpürüp yok etmesine mani olmak.
Bölücü eylemleri eğitim yuvalarına taşıyan ve "Akademisyenlerin İhaneti" olarak değerlendirilen bildiri skandalı toplumun her kesiminde tepkilere ve derin kederlere yol açtı.
Akademik düşünce ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşan kasıtlı ve karanlık bildiriye reddiye olmak üzere, tepki olarak üniversitelerden de açıklamalar yapılıyor.
Akademi dünyası, milletimizin huzur ve güvenliği için samimiyet ve cesaretle mücadele eden güvenlik güçleri, kamu görevlilerimiz ve terörden zarar gören tüm vatandaşlarımızın daima yanında olduğunu belirtiyor. Hemen hepsi “Ülkemize karşı yapılan menfur saldırılara kalemimiz ve yüreğimizle karşı koyacağımızı, bu uğurda verilen mücadeleleri sonuna kadar destekleyeceğimizi, barış ve huzuru sağlamak için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getireceğimizi taahhüt ve ilan ediyoruz” diyorlar.
Ama bu yetmez, cübbe altında teröre yardım ve yataklığın da hukukta bir karşılığı olmalıdır.
Bu melanet tavrın kamu vicdanındaki karşılığı şudur;
Siz!.. PKK’nın işlediği cinayetleri görmezden gelip ses etmezken, milletin huzur ve güvenliği için samimiyet ve cesaretle mücadele veren güvenlik güçlerini, bölge halkını açlık ve sefalete mahkûm etmekle suçlayanlar!.. Bunu niye yaptığınız sır değil ve millet biliyor.
Siz bu cinayetlere ortaksınız!.. 'Kalem'le 'keleş' arasında bir tercih yapmanıza gerek yok!
Sizin elinizde ikisi de aynı işi yapıyor...