Tükenmenin eşiğinde!..

A -
A +

Kayseri’de iğrenç ve rezil bir taciz vakası üzerinden kurgulanan kaos planı ile Suriyelilere ait yüz civarında dükkân, ev ve araç kundaklanırken hemen akabinde Suriye’nin kuzeyinde askerî bölgelere yürümek isteyen provokatör gruplar Türk tırlarına ve resmî araçlarına saldırdı.

 

Kayseri ve bazı şehirlerdeki provokatif eylemlerde gözaltına alınan 474 kişinin suç envanterine bakıldığında olayların basit bir çapulcu tezgâhı olmadığı hemen fark edilir. Göz altına alınan 285 kişinin göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık cinsel taciz, dolandırıcılık, tehdit gibi suçlardan sabıkalı olduğu açıklandı.

 

Türkiye ve Suriye’deki zincirleme provokasyonların altından “namlularınızı Türklere çevirin” diyen Batılı ülkelerin çıkması şaşırtıcı değil.

 

Suriye'de işgal ettiği topraklarda kendisine meşruiyet alanı oluşturmak için sözde yerel seçim yapmayı planlayan terör örgütü PKK/YPG, Türkiye bölgede bir terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğini açık açık ilan edince sözde seçimi ertelemek zorunda kalmıştı.

 

Örgütün 11 Haziran'da yapılacağını ilan ettiği sözde yerel seçimin, 18 Ağustos'a ertelendiği açıklamasının arkasında ABD Dışişleri Bakanlığının Suriye'de yapılacak herhangi bir seçimin ancak belli şartlar sağlanarak sağlıklı seçim şartlarının oluşturulması gerektiğine dikkati çekmesi var.

 

Olayları sahada tezgâhlayan PKK’nın maksadı bölgedeki Türk askerinin geriye çekilmesi için bir yoklama çekmek ve bölgede yapılacak olan korsan seçimlere meşruiyet sağlamak.

 

Olayların sahadaki rolünü PKK üstlenirken senaryosunu yazanlar ise “Türk askerinin bölgeden çekilmesi ve sahayı PKK’ya teslim etmesi için operasyon tezgâhlayan” Batılı ülkelerdir.

 

ABD’nin planı Doğu Akdeniz’e uzanacak Kürt koridoru diğer adıyla “Davud koridoru” üzerinden enerji kaynaklarına çökerken PKK/PYD üzerinden Amerika için “varoluşsal” önem taşıyan İsrail’in güvenliğini garanti altına alacak kendisine muhtaç ve sadakati güçlü bir uydu Kürt devleti kurmak.

 

Gazze’deki başarısız operasyonun sorumluluğunu Savaş Kabinesine yıkarak fesheden Netanyahu’nun Gazze’deki savaşı öncelikle Batı Şeria’ya, daha sonra da Lübnan’a genişletmesi güçlü ihtimaldir.

 

Filistin ve Gazze’de saldırının ilk gününden bugüne uzanan süreçte ummadığı bir mukavemet ile hasar alan İsrail’in özellikle insana dayalı kendi kaynakları bu savaşı Lübnan ve Suriye’ye taşımak için yeterli değildir. 

 

Netanyahu’nun hırpalanmış kadrolarının toparlanması için zaman ve insan kaynaklarını güçlendirmeye ihtiyacı var.

 

Hâlihazırda subayları görevlerinde tutma konusunda zorluk yaşayan İsrail’in ordu radyosunda yayınladığı konuşmasında, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant “Acilen 10 bin ek askere ihtiyacımız var…” diyordu.

 

Gazze soykırımı Müslüman toplumlarını yöneten liderlerin maskesini düşürdüğü gibi, Batı dünyasının da sömürgeci kimliğini ifşa etti. Dünyanın gözünde Gazze’deki katliamların birinci sorumlusu doğrudan ortağı olan ABD’dir.

 

Gelişmeler, İbni Haldun’un altı yüz yıl önce çöküş evresinde zulüm ve sömürü üzerinden ayakta kalmaya çalışan devletler için yaptığı tespitler üzerinden değerlendirildiğinde; “Temeli sömürgeciliğe dayanan, bütün enerjisini İsrail’in çıkarlarını koruma ve kollamaya yönelten ve sömürgeci bir grubun kendi arasında dönüp dolaştığı bir kulübe dönüşen, İsrail’e soykırım için gereken her şeyi temin eden” ABD kendi hücresinin duvarlarını örüyor.

 

İsrail’e gelince, zulümlerini dışarıdan aldığı desteğe bağlayanlar yenilgiyi şimdiden kabul edebilirler…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.