Üniversiteler ne yapmalı, nasıl yapmalı?

A -
A +
“81 ile üniversite" hayali de gerçek oldu. Türkiye nüfusunun 10'da biri üniversite öğrencisi ve öğrenci sayımız dünyada 100, Avrupa'da 20 ülke nüfusundan daha fazla.
Üniversite sayısı çok arttı, sayı 25-26 üniversiteden 207'ye çıktı ancak yapılanma 30 yıl önceki yapılanma ile tamamen aynı. Üniversiteye kaynağı ayıran kamu, kaynakların nereye ve nasıl kullanıldığını da belirliyor ve performansını izliyor.  Bu bağımlılık üniversitelerin karar verme hızını düşürüyor.
Peki, nitelik nasıl? Akademik kadrolar, mezunlar ve aileler memnun mu? Değilse tablo nasıl düzeltilir? Üniversiteler ne yapmalı, nasıl yapmalı sorularına cevap aranıyor
YÖK açıklıyor hangi üniversiteye kaç kişi girebileceğini. Kontenjanlar arttırılıyor ama kontenjan dolmuyor, talep olmuyor, öğrenci gelmiyor. Öğrenci soruyor: “Mezun olduğumda bir işe sahip olabilecek miyim? Bitirince de bir şey olunmuyorsa neden gideyim oraya!" 
İstihdam becerisi kazandıracak bölümler öne çıkıyor.
Aynı durumu üniversitenin kendisi için de geçerli. Üniversitenin kendisine bir misyon “bir odak alan” koyması ve buna göre yapılanması gerekiyor.  
Üniversiteler; ne tarafa doğru yönelmesi gerektiğine karar verdiğinde hem kontenjan hem mezunlarına istihdam sorununu çözmüş olacak.
Önceki gün Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, Birlik Vakfında yaptığı sunumda üniversitelerin gelecek arayışı üzerine fikir verici paylaşımlarda bulundu.
Üniversitelerin kalitesinin öğrenci sayısı ile değil ürettiği katma değerle ilgili olduğunu ve kendi misyon arayışlarını tanımladığında finansman, kontenjan ve mezunlarının istihdam sorunlarına da çözüm getireceğini belirten Prof. Dr. Akın Levent “bizim sorunumuz sayısal değil niteliktir. Bugünkü mali yapı üzerine oturamayız, süreklilik için bir kaynak bulmak zorundayız ve bunu her üniversite kendisi yapmalıdır” diyor.
Prof. Dr. Akın Levent bu arayışın kendilerini “Üniversite-Kamu-Sanayi” iş birliğine götürdüğünü ve kaynak bulmak için “Proje bazlı" çalışmalar ortaya çıktığını belitti. Bunun sonucu EBY Üniversitesi olarak “Tıbbi Aromatik Bitki Projesi” olmak üzere 8 protokol imzaladıklarını belirtti.
Bu çok doğru, zira piyasaya girersen ihtiyacı ve çözümü görürsün. Bu arayış bana dünyanın en önemli bilişim merkezi olan Silikon Vadisi'nin önde gelen üniversitelerden UCLA üniversitesini hatırlattı.
Kuzey California’da San Francisco vadisinin bir bölümü olan San Jose vadisi, ham maddesi silikon olan bilgisayar işlemcisi ve çip üreticilerinin bulunduğu bölge olması dolayısıyla Silikon Vadisi adını almıştır.
Bölgedeki üniversitelerden sadece biri olan UCLA (University of California) sunduğu Teknoloji ve Business programları, kariyer odaklı ve iş dünyasına kalifiye çalışan kazandıran programları ile bölgede eğitim ve finansal olarak ciddi değer üretmektedir.
Bu katkı öylesine büyüktür ki Kaliforniya tek başına G20 ülkeleri içine girse yedinci sıraya oturur.
Kendi hikâyesini yazan bir üniversite örneğini de Kanada Teknoloji Üniversitesinden Prof. Dr. İbrahim Dinçer anlatmış, “Üniversitelerin stratejik planlamaları önemli. Bu kendi hikâyesini yazması demektir. Eğer yol haritanız yoksa yürüyemezsiniz, mesafe alamaz farklı adreslere gidersiniz.
Bunu yapan Üniversite kendi içinde markalaşır. Öğrenci sayısı parametre değil, eğer kaliteyi değerlendiriyorsa bu iyi. Mezunlar piyasanın ihtiyaç duyduğu alanları doldurmalı. Eğer piyasaya girersen bu ihtiyacı görürsün. 'Bunu nasıl yapalım?' diyorsanız bunun temelini 'Üniversite-şehir iş birliği' oluşturur. 'Yenilik getir, halka indir” demişti.
Her şeyin bir ilki vardır. EBY Üniversitesi, kaçınılmaz olarak kendilerine çıkış kapısı arayan üniversitelerimiz içinde ilk örnek neden olmasın?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.