İhmal ve sorumsuzluk yüzünden “Dehşet Oteli”nde can verenler artlarında göz yaşartan hikâyeler bıraktılar. Kimi İstanbul’dan gelmişti kimi Ankara’dan. Bir gece alevlerin ortasında kaldılar. Alarm çalışmadığı için duyamadılar, yağmurlama sistemleri çalışmayan otelin yangın merdivenlerini bulup kaçamadılar…
Can havliyle pencerelere koşup “Bizi kurtarın!..” diye feryat eden insanların bazıları duman ve alevlere teslim olurken kimi kendini boşluğa bıraktı. Uyanıp kaçamadılar, kuş olup uçamadılar…
Her felaketin hikâyesi farklı olsa da temelde birbirine benziyor. Ciddiyetsizlik, ihmalkârlık, sonra yaparım, uyanıklık ve geride kalan her felaket sonrasında sığındığımız “Bu da geçer…” aymazlığı! Evet geçer ama deler de geçer…
“Bu da geçer yahu! demeyelim, geçmez bu... geçmez!..” demişti Peyami Safa “1939 Anadolu Zelzelesi”nin ardından. Bir gün Adana’yı sel basar, başka bir gün Erzincan’ı zelzele yıkar, daha başka bir gün limansız Karadeniz kıyılarımız önünde vapurlar batar.
Ve bir gün Grand Otel’de 78 kişi yanar…
İnsanlar ve kurumlar zayıf halkalarından kırılırlar. Grand Otel’de sağlam halka yok!..
16 Aralık 2024’te Grand Otel Bolu Belediyesine ‘Yangın Yeterlilik Belgesi’ için başvuruda bulunuyor. Belediyenin itfaiyeden sorumlu birimi yaptığı incelemede “tahliye çıkışları, ışıklı yönlendirme levhaları, acil aydınlatma, elektrik tesisatı uygunluğu, algılama sistemleri ile yangın alarmı ve duman kontrolünün” eksik olduğuna dair rapor hazırlıyor.
Faciaya yol açan ihmaller sekiz kusurun belirlenip tebliğ edilmesinin ardından otel yetkililerinin başvuru dilekçesini geri çekmesi ile başlıyor. Aynı belediye yetkileri 10 gün sonra yangın için kusurlu bulunan otelin restoranına “Yangına hazır” raporu veriyor.
Hani nerede? ...
“Yangına hazır(!)” Grand Otel’in 4’üncü katındaki restoran bölümünde çıkan ve kısa sürede büyüyen yangının içinde kalan insanlar otomatik kapılar kilitlenip çıkış yolu bulamayınca camları kırarak dışarıya çıkmaya çalıştı. Bazıları camdan çarşaf sarkıtarak canını kurtarmaya çalışırken bazıları bir umutla kendini boşluğa bıraktı.
78 kişinin öldüğü Grand Kartal Otel faciasının hukuki sorumluluğu kimin üzerinde? Belediye Başkanı, işletme sahibi, itfaiye yönetimi ve çalışanlar ihmal ettikleri kendi paylarına düşen sorumluluklar oranında pay sahibi olarak yargıya çıkacaklar. Nihayetinde birkaç kişiyle sınırlı görünen bu felaketin ahlaki sorumluları çok daha fazla ve büyük bir alanda.
Yangınla mücadeledeki yol haritası “Binaların Yangından Korunması” hakkındaki yönetmelik her yapının yangın ve acil durumlarda kullanıcıların hızlı kaçışlarını sağlayacak yeterlilikte, açıkça görünecek şekilde kaçış yolları ile donatılmasını hükme bağlıyor.
Sahadaki büyük resim farklı. Tüm İtfaiyeciler Birliği Başkanı Halil Yılmaz durumu “Sadece Bolu’daki otel değil binlerce tesis alarm veriyor! Gördüğümüz şudur ki, insanlar yangın tüplerini bile kullanmaktan âciz. Hiçbir otelde eğitim yok, gerekli uygulamaların yüzde 50’sine yakını eksik…” olarak özetliyor.
Nitekim “O gece yangın alarmı çalmadığı, otelin bir anda dumanla kaplandığı, otelde yangın tüpü bulunduğu ancak personelin nasıl kullanılacağını, insanların birçoğunun da yangın merdivenin nerede olduğunu bile bilmediği…” ifade ediliyor.
Kullanılmasını mümkün kılacak şartlar olmadığında alınan tedbirler de yok hükmündedir.
85 yıl öncesinden Peyami Safa’nın yaptığı ikaza konu “ihmal, gevşeklik, vurdumduymazlık” adı her neyse iliklerimize musallat olan adam sendeciliğin ibretlik bir karşılığı olması gerekiyor.
Sorumluların cezalandırılması kaybettiklerimizi geri getirmez. Felaketleri başımıza musallat eden ihmal ve tedbirsizliklere karşı dünden farklı tedbirler lazımdır. Aynı şeyi tekrar tekrar yaparak farklı sonuçlar beklemek deliliktir…
Hikmet Köksal'ın önceki yazıları...