YANLIŞ HESAP SURUÇ'TAN DÖNER!

A -
A +
Demokratik siyasetin esas alındığı çözüm sürecinde her türlü şiddetin dışlanması zorunlu bir şarttı. Ne var ki, PKK çatışmasızlık ortamını propaganda ve şehirlerde palazlanmak için bir fırsat olarak kullandı. Hendek kazdı, araç kundakladı, adam kaçırdı, mahkeme kurup adam yargıladı ve bütün bunları silahların gölgesinde yaptı. Barış için bir demokratikleşme ve uzlaşma sözleşmesinde silahın kullanılmaması temel şartken silahın ve şiddetin dışında her şeyi masanın dışına attı. Bir terör örgütünden silahı elinden almak yılanın dişlerini sökmek gibidir. Uzlaşma istemeyenden masada silahını istemenin tarihte karşılığı yoktur. Bölgenin ve olayların geriye doğru hafızasını hazmetmemiş salon danışmanlarının yol haritası çıkmaza böyle girdi. Örgütten önce devletin müdahalesiz alan uygulaması, alan güvenliğini arka plana atmasını örgüt her fırsatta kullandı. Suruç Kaymakamı olay günü söylenenlerin aksine üst seviyede güvenlik tedbirleri alındığını belirterek "Patlamanın gerçekleştiği kültür merkezinde polisin bulunmaması HDP'nin talebiydi, orada toplananların tahrik olmaması için böyle bir istekte bulundular. Grubun güvenliğini biz sağlayacağız dediler" diye açıklamada bulunmuş.
Bölgede hararet yükselip Suruç olayı patlayınca herkes gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı ki: "Şehirdeki vuruyor, dağdaki tulum çıkarıyor!.."
İşin başından beri PKK'yı bir halkın temsilcisi statüsünde masada muhatap almak zoraki bir el sıkışmaktan ibaret kaldı. Ne dağ temsilcisi ne onun güdümündeki salon siyasetçileri devletin böylesine bir iyi niyetinden dolayı memnuniyet duymadılar. Barışı kucaklayıp silahı hayatlarının dışına çıkaracak hiçbir gayrete destek vermediler. Verdikleri her demeç yaptıkları her açıklama da alıştıkları şiddet dilinin dışına çıkmadı.
Başından beri devleti karşılarına dikmekle tehdit ettikleri Güneydoğu halkının ayrı devlet kurmak gibi bir kavgası olmadı. Devletin süreç içinde uygulamaya koyduğu demokratik kazanımlardan halk memnun ama örgüt rahatsız oldu.
Süreçle uygulamaya konulan adımların modeli 1970'te başlayıp 1998'e kadar devam eden İngiltere-İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) arasındaki uzlaşmaydı. Hükümet haklı olarak "onlar başardıysa biz de başarırız" ilkesinden hareket etti. Bizdeki duruma bakınca İngiltere-IRA arasında iflah olmaz bir ayrışma vardı. Bu uzlaşmayı temin edenlerle görüşmek için bir heyet yerinde çalışma yapmıştı. AK Parti milletvekili Şuay Alpay tespitlerinde "Ben Türkiye'den umutluyum, Türkler Kürtler arasında oradaki gibi bir ayrışma ve nefret, bölünmüş toplum algısı yoktur. Tam tersine her iki toplum aynı inanç ve değerleri paylaşıyor" diyordu. Gerçekten de İngiltere yanlısı Protestan Birlikçiler ile İrlanda yanlısı Katolik Cumhuriyetçi Milliyetçiler arasında çok derin ve köklü bir ayrışma bulunuyor. Birbirlerinin bulundukları yerde bulunmuyor, alışveriş yaptıkları yerden alışveriş yapmıyor, çocuklarını aynı okula göndermiyorlar. Belfast merkezinde bir semtte Katolikler ile Protestanları birbirinden ayıran 4 kilometre uzunluğunda çelikten bir duvar örmüşler. Buna rağmen, taraflar arasındaki geniş katılımlı müzakereler barışın inşası için temel olmuştu.
Bizde ise bütün bu atlaması zor hendeklerin hiçbiri yoktu. Tabanda Kürt halkı da terörün diğer mağdur tarafında ve her zaman silahsız siyasi bir çözümden yana oldu. Ama örgütü bu halkın temsilcisi olarak uzlaşma masasına oturtmak tarafın diğer aktörlerini oyunun dışına attı. Her gün her kafadan bir ses çıktı, İmralı bir şey, Kandil başka bir şey, HDP daha farklı şeyler söyledi. Silahsızlanmanın hedefe konduğu bir masaya silahla gelip oturdular...
Bugün gelinen nokta atılan demokratik adımların geri alınması değil örgütün şehri dağlaştırma hevesinin kırılmasıdır. Devlet için suçun meşruiyet kazandığı bir alan olamaz, istismar edilen hoşgörü ile müdahalesizlik farklı şeylerdir.
Musibet bazen doğruya iter.
Vazgeçilmez olarak, barışın başladığı yer PKK'nın silah bıraktığı yerdir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.