Yaşadıkları gibi ölürler…

A -
A +
Eğer birisinin dünyayı terk ederken hangi kapıdan geçtiğinin sırrını çözmek istiyorsanız onun günlük rutin yaptıklarına bakın. Bu bir sır değil, herkes elindeki anahtara bakmalı. Herkes bir hayat planı yapar, ama yola çıktığı zaman artık reflekslerine bağlıdır, varacağı yeri günlük tekrarların sonucu olan refleksleri belirleyecektir.  
İnsanlar ölürken hafızalarında değil, kalplerinde yer eden şeyleri tekrarlarmış. Yaşarken neyi dert ve dava edinmişse, ölürken onu fısıldarmış.
Ayhan Songar’ın hocası Necmettin Polvan, sekerat-ül mevt (ölüm) hâlinde;
-Işıkları söndürün, sayaç dönmesin demiş.
Kişi reflekslerinin arkasında saklıdır denir, gerçekte öyle. Refleksler davranışlarımızın maskesiz ve kontrolsüz hâlidir, akıl örtülür kalbi refleksler (huylar) konuşur. Davranışlar, sözler, tavırlar alışkanlıklar hâline gelmiştir.
İçinde bulunduğumuz şartlar bizim gerçek tavrımızı frenleyip maske takmamızı sağlar. Ama maskemiz çıkınca, neysek o oluruz. Gerçek duygularımız frensiz ve maskesiz olarak ortaya çıkar.
Eğer zamanı geriye çevirip gidenler geri dönüp bir daha yaşamaları mümkün olsaydı, acaba hayat boyu aldıkları kararlarda, aynı tercihleri yaparlar mıydı?
Yaşadıkları hayattan en az pişmanlık duyanlar, tercihlerinde hepimizin çağdaş olacağı muhteşem hesap gününde, ömrü nerede tükettiniz, sağlığınızı nerede sarf ettiniz, servetinizi, nereye ve niçin harcadınız sorularına muhatap olacağına inanarak yaşayanlardır. Sadece kendi hayatlarını değil, değer verdikleri insanların, hatta tüm toplumun hayatına katkı sağlamış ve hayatlarını yüceltmiş insanlardır.
Zor olan işler artıp karıştığında ve fazla sayıda olduğu takdirde zaman darlığı nedeniyle hangisinin öne alınıp hangisinin arkaya atılacağı ya da elimine olacağıdır. Bilinen şu ki eğer sonsuz yaşamak fırsatını yakalasalardı insanlar kısa hayatta nelerin peşinde koştuysa o zaman da aynı koşuyu sürdüreceklerdi...
Doğru tercihi yapmak zor bir iştir ve yardımcı olması bakımından arzu edenler  “kendi cenazesinde bulunma senaryosu"nu kullanabilir.
Çünkü o anda hiçbir kalp yalan söylemez, küçük hesaplar unutulur “değerler” kararlara yön verir.  
Değerleri hayatının merkezine yerleştirip ve onlara sadık kalan ünlü bir yazar;
Ölüm bir gerçek, eninde sonunda hepimiz ölümlüyüz. Eğer bir şey mutlaka olacaksa onu olmuş bilmeli, kendini ve herkesi ölmüş bilerek davranmalı. Kralların, kendilerini tahttan indirenlerle birlikte yattığını gördüğümde yan yana gömülmüş, birbirinin rakibi olan dehaları ya da yarışmaları ve tartışmalarıyla dünyayı bölen kutsal adamları düşündüğümde, insan türünün küçük rekabetleri, bölücülükleri ve tartışmaları bende hem hüzün hem de hayret uyandırıyor... Kimi dün, kimi de altı yüz yıl önce ölmüş insanların mezar taşlarındaki tarihleri okuduğumda hepimizin çağdaş olacağı ve hep birlikte ortaya çıkacağımız, o 'Büyük Gün'ü düşünüyorum” diye yazıyor.
Hindistan’da yetişmiş olan büyük İslam âlimi Şerefüddin Ahmet bin Yahya Münir buyuruyor ki:
“Allahü teâlâya, ihlâs ile itaat ve ibadet etmek, her izzet ve her nimetin anahtarıdır, rahat ve huzur, itaat yolundan gelmektedir.  Günah işlemek de, her kötülük ve sıkıntının anahtarıdır. Herkese dert ve belâ, günah yolundan gelir. Allahü teâlânın âdeti böyledir. Bunu kimse değiştiremez. Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zannetmemeli. Nefse güç ve acı gelenleri de şekavet ve felâket sanmamalıdır. Herkes elindeki anahtara bakarak hangi kapıyı açacağını anlar."
Durumundan memnun olmayan günlük alışkanlıklarını (anahtarı) değiştirmeli.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.