Sanayileşmenin sonuçları üzerine ağır eleştiriler yapan Charlie Chaplin “Modern Zamanlar” filminde şöyle der: "Makineleşmeyle geliştirdiğimiz hızın içinde sıkışıp kaldık. Bereket bizi terk etti, bilgimiz bizi alaycı kıldı. Aklımız ise anlaşılmaz ve kaba. Çok düşünüp az hissettik. Teknolojiden çok insanlığa, zekâdan çok nezakete ihtiyacımız yok mu?”
Korona salgını tüm insanlığa “düşünme melekelerini iptal ederek sürüleştiren ve kendisine köle eden, sadece dünyaya, tabiata, insana hâkim olmak için geliştirilen kutsanmış ‘bilimi ve teknolojiye esareti" sorgulamaları için fırsat veriyor.
Tekâmülün sınırları nereye kadar?
Bizim mahallede 1950’li yılların sonunda her sokak başına bir kollu su tulumbası koymuşlardı. Bütün mahallenin mahkûm kaldığı mahalle çeşmesinden kurtulduk diye başını sallayanlar “Eskiler bir kalksa da görse!..” derdi.
Gaz lambası kullanmaya başlayanlar da “kandil ”kullananlar için “Eskiler bir kalksa da görse!..” dediler. Bizlerde onlara evlere “elektrik” geldiğinde aynısını söyledik. Hayatımızı kolaylaştıran her yenilik ortaya çıktıkça bu böyle süregeldi...
Teknolojinin iki taraflı keskin bıçak olduğunu zaman ilerledikçe uzakları yakın eden her yeniliğin insanlar arasına bir mesafe koymaya başladığını fark ettik. Her kolaylık bir yeteneğimizi törpüledi.
1895 yılında Auguste ve Louis Lumiêre adlı iki kardeş, "Trenin Gara Girişi" adlı bir kısa film çeker ve Paris'te sadece zenginlere özel bir gösterim yaptılar.
Karanlık bir salonda önlerindeki perdede titreyen resimler hareket ediyor ve üzerlerine dumanını tüttüren bir tren geliyordu. Üzerlerine gelen trenin kendilerini ezeceğini vehmeden seyirciler panikleyerek birbirlerini çiğneyip kendilerini salondan dışarı atmış!..
Bir virüsün elini kolunu bağladığı insanlık bir salona doldurulmuş “Modern zamanların” panik yemiş seyircisine benziyor.
“Covid-19” salonun lambalarını yaktı, kim ve nerede olduğumuzu hatırladık, herkes boyunun ölçüsünü aldı. İnsanın, insanca var olabilme yeteneğini iptal eden, madde, iktidar ve gücün putlaştırdığı “dünyanın” çöktüğünü ilan ediyor.
Yeni dünya düzeni nasıl olur?
Gelecek; insanlığın kaybettiği istikametini aramakla geçecek. Çünkü öyle anlaşılıyor ki bundan sonraki mücadelenin temelinde “acziyet”merkezinde “mutasyona uğramış virüsler” oturacak.
Dünyanın en zenginlerinden Microsoft'un kurucusu Bill Gates 2015 yılında "Önümüzdeki 10 yılda eğer bir şey 10 milyondan fazla insanın hayatına son verirse bu bir savaştan çok, yüksek derecede hızlı yayılan bir virüs olur. Salgın hastalıkları durdurmak için çok az yatırım yaptık. Bir sonraki salgın için hazır değiliz" ifadelerini kullanmıştı...
Uzmanlar da yakın gelecekte ikinci ve üçüncü “salgın dalgasından” bahsediyor.
“Korona krizi” Batı'nın dünyaya dayattığı sözde liberal ve demokratik, özde “işgalci-sömürge” düzenine onarılamayacak hasar verdi, iri yapıları acze düştü, güçleri tartışılır hâle geldi.
Bu kaçınılmaz olarak insan merkezli yeni bir dünya düzenini zorunlu kılacak.
Bu korku makineleşmeyle geliştirdiği hızın ve hırsın içinde sıkışıp kalan “talancıların” kâbusu olacak...