Suriye’de yaşanan siyasi değişim terör örgütü PKK/YPG’nin de sonunu getirdi. Suriye’deki geçici yönetim PKK/YPG kadroları ve sahte kayıtlarla Suriye vatandaşlığına geçirilen yabancıların Suriye’yi terk etmesini istedi. Nihai hedef: “Fırat’ın doğusu dâhil olmak üzere bölgeyi PKK ve benzeri terör örgütlerinden temizlemek…”
Al Jazeera televizyonuna Suriye’ye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dışişleri Bakanı Fidan "Yeni yönetimin, başta DEAŞ ve PKK olmak üzere terör gruplarıyla iş birliği içinde, komşu ülkelere herhangi bir tehdit oluşturmalarını istemiyoruz. Kapsayıcı bir hükûmet kurmalarını, ülkenin toprak bütünlüğünü, siyasi birliği ve egemenliği sağlamalarını istiyoruz” açıklamasını tekrarlamıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da hafta içinde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşme sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında Türkiye’nin PKK ve uzantılarını sahada bozguna uğratan tek ülke olduğunu vurgulayarak “Bu örgütlerin palazlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz” ifadesini kullanmıştı.
Aynı paralelde HTŞ Lideri Colani, Fırat'ın doğusunda köşeye sıkışan ve ABD'den destek bekleyen terör örgütü PKK/YPG'yi "Haseki ve Rakka’nın temizlenmesi için iki çözüm var, üçüncüsü yok. Ya çekilme ya da askerî operasyon" diyerek bir kez daha uyardı.
Bu açık ve kararlı söylemlere karşı bölgede tutunmak isteyen örgütler için umut; terör yandaşlarına vatandaşlık vadeden İsrail’in bölgede kurmak istediği “korsan devlet…”
Bununla beraber, ABD'nin terör örgütü PKK/YPG'ye olan desteği karşısında sürecin nasıl ilerlediği sorusuna, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, "Türkiye'nin, ABD'nin de terör örgütü olarak tanımladığı bir terör örgütüne, yani PKK'ya, karşı meşru harekete geçme hakkını tanıyoruz" ifadesini kullanmıştı.
Büyük resme bakınca “Suriye’de olan biten ABD ile ilgili değil, bu bizim savaşımız değil” diyen Trump’ın pek iştahlı olmadığı da düşünülürse bölgenin geleceği için tehdit yok gibi görünüyor.
Ancak, Suriye topraklarına sarkmaya devam eden İsrail’in Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Suriye’deki muhalif liderlerin “aşırı ideolojiye” sahip olmakla etiketleyerek “Suriye’deki azınlıklar mutlaka korunmalı, Suriye’deki Kürtlere yönelik saldırılar durmalı” açıklaması yayılmacı politikalarının kuzeye uzanan sınırlarını ve ısrarlarını ortaya koymaktadır.
Bununla beraber, İsrail, Türkiye'nin Suriye’de gösterdiği operasyon yeteneğinin tüm bölgeye yayılmasından duyduğu korkuyu gizleyemiyor. Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin varlığının devamında ısrarcı olması bu bölgede muhtemel tehditlere alan açacak bir ABD desteğine dayanıyor.
Suriyeli olmayan unsurların silah bırakıp ülkeyi terk etmeleri bir baskı yemeden pek mümkün görünmüyor. Terör örgütlerini kendi hedefleri için aparat olarak kullanan İsrail her türlü provokasyonu deneyecektir.
“Vadedilmiş topraklar” hezeyanıyla gözlerini Suriye’nin Kuzeyine diken İsrail’in ABD desteği olmadan bölgede operasyon yapması mümkün değildir. Muhtemelen Seçilmiş Başkan Trump’ın görevi devralmasına kadar, sonraki gelişmeler üzerinden sahada uygulamak için bekleyecek.
Bölgenin yakın geleceği "Erdoğan çok akıllı ve çok güçlü bir adam. Suriye'nin anahtarı Türkiye'nin elinde olacak… Suriye içinde "Kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklar çünkü biz karışmayacağız" diyen Trump’ın söylemleri ile uygulamaları arasındaki yol ayrımında olacak.
Eğer Türkiye “elindeki anahtarı” kullanmazsa…
Hikmet Köksal'ın önceki yazıları...
Hikmet bey, Teşekkür ederiz. Çok güzel özetlemişsiniz.