Yolunmuş tavuğa döndüler

A -
A +
İngilizlerin, birliğe üye zayıf ekonomileri besleyen AB’yi, sömürge politikasına yük olduğu için terk etmeleri anlaşılır bir şeydir ama İngiliz’in AB üyeliğinden ayrılıyor olmasına içeriden bazı yas tutanları anlamak çok zor.  
Bu İngiliz muhiplerinin salya sümük homurtularını kesmek için İngiliz’in geçmişine biraz yakından bakalım.
Sömürgeci İngilizler için bütün dünya bir “terra nullius” yani sahipsizler ülkesidir.
Bu anlayış bütün sömürgeleri için geçerlidir. Bugün İngiliz Milletler Topluluğu'nda (Commonwealth of nations) yer alan ülkeler Britanya İmparatorluğunun geçmişteki sömürgeleridir.
Her birinin dramatik bir hikâyesi olan sömürgelerinden dikkat çekici bir örnek olarak Avustralya’da yaptıklarını özetleyelim de İngiliz muhipliği yapanlar kendi yaslarını tutsun.
Ünlü İngiliz romancı Anthony Trollope sömürmek için Avustralya’nın yerli halkı olan Aborjinler’e reva gördükleri zulmü şöyle özetliyor. 
“Biz onların topraklarını ellerinden aldık, ekmeklerini kestik, onları kanunlarımızın birer kobayı yaptık. Biz bunları bu insanların geleneklerini ve göreneklerini hiçe sayarak, onlara düşmanca kin besleyerek yaptık.
Kendilerini savunmak istedikleri zaman da onları katlettik. Bütün bunları onların efendisi olduğumuzu göstermek için yaptık...”
Bu sömürgeci efendiler bu katliamları; yaydıkları çiçek, tifo, dizanteri, tüberküloz gibi hastalıkları yayarak ve yiyeceklerine zehir katarak ve binlercesini vurarak yaptılar.
Avustralya sömürge parlamentosunda Vincent Lesina, parlamentoda yaptığı konuşmada “Bütün bu siyahlar (Aberjinler) beyaz adamın yürüyüşünün ilerlemesi için kesinlikle yok edilmelidir” diyordu.
Bu acımasız katliamlar sonucunda 1788 yılında kıtada yaşayan 750 bin yerli Aborjin sayısını 1911 yılında 31 bine düşürdüler.
Bütün sömürgelerinde bu anlayışla hâkimiyet kuran İngilizler kendilerinden olmayanlara hayvanlara bile lâyık olmayan muameleler yapmışlardır.
En büyük müstemlekeleri olup, senelerce vahşîce, sadistçe zulmettikleri Hindistan’ın Amritsar şehrinde (1919) bir gün ayin sebebi ile toplanan Hindular, bisikleti ile gezen bir İngiliz kadın misyonerine hürmet etmezler. Misyoner, İngiliz General Dyere şikâyette bulunur. General derhâl askerlerine emir vererek, halkın üzerine ateş açtırır ve on dakikada yedi yüz kişi ölür. Binden ziyade kişi de yaralanarak yerlere serilir. General bununla da yetinmeyerek, halkı üç gün elleri ve ayakları üzerinde hayvan gibi yürütür...
Mesele Londra’ya şikâyet edilir, tahkikat için Hindistan’a gelen müfettiş, generale müdafaasız halka ateş açtırmasının sebebini sorunca, General, “Buranın kumandanı benim. Buradaki askerî bir icraatı ben takdir ederim. Öyle lüzum gördüm ve emrettim” cevabını verince, müfettiş, (Pekâlâ, ahalinin yüzüstü sürünmesini emretmenizin sebebi nedir?) diye sorar. General, (Hintlilerden bir kısmı tanrıları karşısında yüzüstü sürünüyorlar. Bunlara, bir İngiliz kadının bir Hindu tanrısı kadar mukaddes olduğunu ve onun karşısında da hakaret değil, sürünmeleri icap ettiğini anlatmak istedim” der...
Müfettiş, halkın alışveriş için dışarı çıkmak mecburiyetinde olduğunu söyleyince, General, (Bunlar insan olsalardı, sokakta yüzüstü sürünmezlerdi. Çünkü bunların evleri birbirine bitişik ve damları düzdür. Damlar üzerinde insan gibi yürürlerdi) cevabını verir.
Generalin bu sözleri İngiliz basınında yayınlanınca, general kahraman ilân edilir.
Kendi şahıslarını ve vatanlarını ne kadar hürmete lâyık görürse, diğer insanları ve memleketleri de, o derece aşağı gören mağrur ve kibirli İngilizler İkinci Cihan Harbinden sonra sömürgelerinin çoğunu kaybedince (Üzerinde Güneş Batmayan Ülke) ismini verdikleri ada, âdeta tüyleri yolunmuş bir tavuk gibi olmuştur.
Şimdi çizdim oynamıyorum diyerek kıvırıp AB travmasını atlatmaya çalışıyorlar ama beyhude...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.