Yüz karası

A -
A +
Cahiliyet, kargaşa ve karmaşayı sever. Hukuk devre dışı kalır ve güçlü olanların saldırganlığı sınır tanımaz.
Câhiliyye, ölümün ve ahiretin unutulduğu, değer ve ölçülerin ahlaksız bir hayat için ayaklar altına alınması anlamına gelir. Güçlü olana hukukun işlemediği, toplumun gücü elinde tutan bazı gruplarının değer, ahlak ve teamüllere ters düşse de toplumda kendilerine meşruiyet alanı açtıkları bir düzen demektir.
Cahiliye düzeninin toplumu ele geçirmesi birden olmaz önce küçük işlerle ağırdan başlar. Küçük ihlallere kimse yadırgayarak bakmaz. Hele kendisi de uçağın içinde değilse. Cehalet devşirdiği güç ile etrafına inşa ettiği koruma duvarı ile emniyettedir. Eğer bir de hoyratlığı sulandırılmış hukukla teminat altına alınırsa artık o toplumda kıyameti bekle. 
Haberde diyor ki: “Exit çıkışında oturan çift kendilerine acil çıkış kuralları anlatılırken kabin memurunu dinlemedi ve cep telefonlarıyla uçuşlarının bir sonraki ayağı için rezervasyon yapan çift kabin ekibi ve videolarla yayınlanan güvenlik kurallarını dinlemediği gerekçesiyle uçaktan indirildi. Kabin memurunun birkaç kez uyarmasına rağmen cep telefonlarını kapatmayan ikili için uçağa polis çağrıldı. Kural tanımaz yolcular polis eşliğinde uçaktan indirildi.”
Kabin ekibi doğrusunu yapmış. Kural ihlali başlayınca nerede duracağını bilemezsin. Deniz bile kendisine atılan çer çöpe tahammül edemeyip kendisine ait olmayanı sahile atıyor. Kendisini ifsat etmesine tahammülü yok.
Toplumlar da öyle. Bir topluma ait olmanın yazılı veya sözlü olsun belli kurallara, uyma zorunluğu var. Bu değerler ağı “sosyal bağlar” parçalandığı zaman aidiyet kaybolur ve buharlaşır. Bu defa toplum anarşi batağına sürüklenir.
Son zamanlarda diz boyuna çıkan eşcinselliği normalleştirme ve sıradanlaştırma hamlesine karşı toplumun verdiği haklı tepkiyi “muhafazakâr paranoyası” olarak niteleyip savunmaya geçenler çok kurnazca toplumsal tepkiye ayar vermek istiyorlar.
Bir zamanlar karakolları “pembe” renge boyama hamlesi vardı. Uzun uğraşmalara rağmen yemedi ve tutmadı. Misafir salonuna klozet koymak gibi bir şey. Şimdi de melanetlerini pembe renge boyamak gayretindeler.
İstanbul Sözleşmesi’nin kabulü ile uygulamaları izleme ve müdahil olmak için memlekette bir anda tam 95 tane dernek peyda olmuş. Bunların seçtiği renkte mor. “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” “Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği”, “MOR el Eskişehir LGBT”...
Bunlara göre toplumsal yapıyı berhava etse de farklı olmak değerdir, istisnadır, yenidir. O bir Mor İnek'tir.  Zaten kendilerini tanımlamak için “Mor Çatı” diyorlar. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil bu morarmış dalgayı şöyle tanımlıyor;
“Mor Çatı Kadın Derneği’nin sadece şiddet tariflerine basit bir misal vereyim. Sitelerinde ilişkilerde şiddetin boyutunu tarif ederken; 'Sevgilin; kadın ve erkeklerin birbirinden farklı işler yapması gerektiğini düşünüyorsa, bir erkek sevgilisini korumalı ve kıskanmalıdır düşüncesine katılıyorsa', şiddetle karşı karşıya kalabilirsin. 'Eşi' tarifini bile kullanmayıp hep 'sevgilin' ifadesini seçen, 13 yaşından itibaren flörtü destekleyen bu kurumlarla nerede anlaşıyorsunuz ve birlikte ne yürütüyorsunuz anlatabilir misiniz? Zira bunlar nikâha ve İslam’a düşmanlar. 18 yaşına kadar nikâh kıyıp evlenen genci tecavüzcü diyerek insan yerine koymayıp en aşağılık mahlûk gibi görenler 13 yaşındaki kızın ise istediği gençle istediği şekilde flört etmesine her türlü yeşil ışığı yakmaktadır.”
Mahremiyet her isteyenin istediğini yapmasına dur diyen kişi ve ailenin sınırları, koruma kalkanıdır. Mahremiyetin olmadığı yerde, insan özgürlüğünü yitirir, ayakaltında kalır. Hedef alınan ise ailedir. Aileyi kaybedersek, insanı da kaybederiz, insanlığı da.
Tehlikeyi kimse küçük görmesin. Devasa barajların yıkılması bir gövdedeki küçük bir çatlakla başlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.