ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

A -
A +

Her dört ABD başkanından biri silahlı saldırıya uğradı, 4’ü hayatını kaybetti 2’si yaralandı, 5’i kıl payı atlattı.

 

 

 

Biliyorsunuz Eski ABD Başkanı Donald Trump’a ateş açıldı, kurşun kafasını sıyırıp geçti kulağı kanadı. 

 

FBI, bir kişinin ölümüne ve Trump’ın yaralanmasına sebep olan kurşunun genç Crooks’un silahından çıktığını duyurdu. Maksadı neydi bilemiyoruz. Çünkü adı geçen şahıs Gizli Servis tarafından vuruldu susturuldu. Halbuki Crooks kayıtlı Cumhuriyetçi. Arkadaşları onun kendi hâlinde biri olduğunu söylüyorlar.

 

ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

 

Dersleri iyi ve tarihe olan merakıyla tanınıyor. Paraya ihtiyacı yok, oturdukları Bethel Park sakin ve nezih bir mahalle, herkes yaklaşamıyor. 

 

ABD tarihinde George Washington’dan Joe Bieden’a 46 başkan gelir.

 

Bunlardan onbiri suikasta uğrar, dördü hayatını kaybeder. Kırkaltıda onbir çok yüksek bir oran, neredeyse her dört başkandan biri namlunun ucunda. 

 

Gelin biz eskilere dönelim, silah çekilen başkanlara bir bakalım. 

 

 

McKINLEY KONFERANSTA

 

 

William Mc Kinley 1843 yılında 9 çocuklu bir ailenin ferdi olarak Ohio’da doğar. 1861 yılında Kuzey Ordusu saflarında Amerikan İç Savaşına katılır. Bilahare ABD kongresine seçilir sonra Ohio eyalet valisi olur. 3 Kasım 1896 Başkanlık seçimini kazanır. Koloniler konusunda İspanya ile anlaşamaz, savaşırlar. Küba’ya bağımsızlık verir, Filipinler, Porto Riko ve Hawaii’yi alırlar. 

 

McKinley 6 Eylül 1901 tarihinde konuşmasını bitirip el sıkışırken Polonya asıllı Leon Czolgosz tarafından suikasta uğrar, 14 Eylül 1901’de ölür. Katili asarlar. 

 

ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

 

 

GARFIELD’I İSTASYONDA 

 

 

James A. Garfield kütük evde yetişen yoksul bir Ohio’ludur. Gemici olmak ister almazlar, o da kanalda katırcılık yapar. Kitaplara meraklıdır, hukuk okur avukat olur. Amerikan iç savaşında askerî eğitimi olmamasına rağmen generallik yapar. Bilahare Cumhuriyetçilerin safında siyaset atılır. Afrika asıllılar için de medeni hakları savunur. Oy vermelerini destekler. Yolsuzlukların üstüne gider, makineli tarımdan yanadır.

 

Altın ile desteklenen doları savunur, yeşil dolara karşı çıkar. “Kendini kâğıt paraya adayan bir parti, mahvolmuş bir halkın lanetiyle batacaktır” der. Ku Klux Klan yasasına karşı çıkar. Irkçı katilleri terörist olarak suçlar. Matematik ve geometriye meraklıdır, Pisagor teorilerini ispatlar. Panama kanalı için adımlar atar.

 

ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

 

2 Temmuz 1881. Washington DC’deki Baltimore ve Potomac istasyonu’nda oğulları James ile Harry ve Dışişleri Bakanı James G. Blaine ile tren bekler. Yanında koruması yoktur güvenlik görevlisi de bulunmaz.

 

Belalısı Charles J. Guiteau Başkana birkaç el ateş açar. Bu adam haksız makamlar istemiş ve red olunmuştur zamanında. 

 

İlk kurşun omzunu sıyırır, diğeri saplanır sırtına. Saldırgan beklettiği arabacının yanına koşaken polis Patrick Kearney ile karşılaşır. Şaşkın memur Guiteau’yu tutuklar ama elinden silahı almayı unutur heyecandan. Eh kolay mı? Başkanı vuran birini yakalamış sonunda. 

 

Garfield kendini iyi hisseder ancak yara mikrop kapar 9 gün sonra New Jersey’de gözlerini yumar. Katil, Başkan’ı beceriksiz hekimlerin öldürdüğünü iddia eder. Mahkemede şiirler okur, marşlar söyler ve kendisine bir orkestranın eşlik etmesini ister. Deli ayaklarına yatsa da ipten kurtulamaz, yağlı ilmek boğazına geçer sonunda. 

 

 

LINCOLN TİYATRODA

 

 

Abraham Lincoln 1908 Kentucky doğumlu bir Meluncandır. Babası Hodgenville adlı bir köy irisinde çift çubuk kovalar. Meluncanlar okula alınmadığı için Abraham okumayı kendi çabaları ile söker. 9 yaşında annesini kaybeder, analığı Sarah üç çocuklu bir duldur, Abraham’ı kitaplarla tanıştırıp ufkunu açar. “Bak yavrum” der, “dünya buradan ibaret değil, hazır genç ve güçlüyken ülkeyi dolaş. Yeni kurulan şehirlerde şansını ara!

 

Baktın olmuyor dön gel, başımızın üstünde yerin var!”

 

Abraham’ın Mississippi’deki yandan çarklılarda çımacılıkla başlar, New Salem’de bakkal açar. Postacılık, haritacılık derken girip çıkmadığı iş kalmaz. 

 

Mükemmel bir hatiptir, etrafındakiler “sen avukat olacak adamsın” deyince hukuk kitapları alır, altını çize çize okur, Baro’nun açtığı imtihanı kazanır 1836).

 

ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

 

Abraham’ın ömrü günü at sırtında geçer, küçük vekalet ücretleriyle, basit davaları kovalar. Bir ara kayıkçı takımı Mississippi üzerindeki Rock Island köprüsüne karşı çıkar, yıktırmaya kalkarlar. Abraham Lincoln hukuk savaşı ile köprüyü kurtarır ve büyük ün yapar. Hele bir garibi cinayetle suçlayan yalancı şahidi, astronomi bilgisi ve mantık oyunlarıyla bocalatıp hakikati ortaya çıkarınca ayakta alkışlanır. Armatörler, fabrikatörler, bankacılarla çalışır bundan sonra. 

 

O günlerde dünya pamuk ihtiyacının neredeyse tamamını Güney Amerika karşılar. Ovalar kar yağmış gibidir, zenciler gün boyu koza yolar. Çiftlik baronları sadece kölelerin değil toprağın da canına okur. Çoraklaşan arazileri terk edip Meksika sınırını aşar, Teksas’a doğru yayılırlar. Meksikalılar karşı çıkarsa da San Jacinto muharebesi ile dumanını atar. Hatta General Santa Anna’yı esir alırlar. 

 

Zafer gibi görünse de bu savaş Amerika’da siyasal çalkantılara sebep olur. Abraham Lincoln Demokrat Başkan James K.Polk’u “yayılmacılıkla” suçlar. Derken köle sahipleri ile köle karşıtları arasında silahlı çatışmalar çıkar.

 

Kuzey’in 9 milyonluk Güney karşısında açık bir üstünlüğü vardır, Kuzeyde 22 milyon insan yaşar. Kaldı ki para, silah ve endüstriyel güçleriyle fark atarlar. Bu mânâsız savaşta  620 bin insan ölür, güney harabeye döner adeta. Evet Afrika asıllılar hürriyetine kavuşur ama teşebbüs gücünden mahrumdurlar. Döner dolaşır yine efendilerinin kapısını çalarlar. 

 

Lincoln o gergin günlerde radikal kanatları, ılımlıları bir arada tutar. Kabinede bütün başkan adaylarına koltuk verir işin içine katar. 

 

Nitekim 1864 seçimlerini %55 gibi ezici bir oy ile alır, iç barışı sağlar. Başkan o gece (14 Nisan) savaşı bitirmenin verdiği neşe ile konukları tiyatroda ağırlar. 3. perdenin ortalarında, birkaç el silah sesi duyulur ve bir adam arka kapıdan kaçar. 

 

Hademeler, Lincoln’u vuran kişinin oyunculardan Virginialı John Wilkes Booth olduğunu söyler. Onu takip eder, bir ahırda sıkıştırırlar. Kurşun yağdırır ortadan kaldırırlar. 

 

 

KENNEDY KONVOYDA

 

 

Kennedy Amerika’da protestan olmayan tek başkandır, Vietnam bataklığından çıkmayı arzular. Bu tavrı silah sanayiinin canını sıkar. 

 

22 Kasım 1963... Yer Dallas

 

Kış girmeli olmuştur ama yaz da bitmiş sayılmaz. Öğleden sonra pırıl pırıl bir güneş, çıkar, hani ılıtıp ısıtacak kadar. 

 

Bu hava Kennedy’nin de kanını kaynatır, üstü açık bir arabayla halkı selamlar. Önde motosikletliler, arkada polis arabaları filan. Kortej ağır ağır ilerlemeye başlar. 

 

Vatandaş Abraham Zapruder, Kennedy hayranlarından biridir, üç beş gün önce satın aldığı kurmalı el kamerasını kaptığı gibi duvara çıkar, konvoyu beklemeye başlar. Eli bayraklı çocukları, kadınları çeker, amatörce görüntüler toplar. Derken Başkan’ın limuzini görünür, Zapruder sehpasız görüntü almanın zorluğunu bilir, adeta nefesini tutar. Taa belinden dönerek aracı takibe başlar. Başkan ve First Lady mutludur, gülücük dağıtırlar. 

 

O ara bir silah sesi duyar, cılız vizörün buğulu camından Başkan’ın sarsıldığını görür ve kanı donar. Bunun hayatında aldığı ve alacağı en kıymetli görüntü olduğunu neden sonra anlar. Gerçi 8 mm’lik filmler pek matah değildir, iri grenlerinden dolayı görüntü fluya kaçar. Buna rağmen mal altındır, TV’ler deli gibi peşinde koşar. 

 

Gelgelelim polis bu büyük delilin yayınlanmasına izin vermez, filme el koyar. 

 

Suikastı soruşturan Warren Komisyonu üyeleri defalarca izler adeta ezbere alırlar. ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

 

Kennedy önce sert bir darbeyle geriye savrulur, kanı sıkıştırılmış gazoz gibi etrafa sıçrar. Ardından bedeni öne doğru kapanır ki şimdi arkadakiler ateş açmış olmalıdırlar. 

 

Polisler kurşun yolundan hareketle meydana bakan okul kitapları deposuna koşar. Binanın 6. katında, koliler arasında bir suikast tüfeği bulurlar. Ancak bu seri bir alet değildir ve atış yaptıktan sonra tekrar kuruluncaya kadar araba hedeften çıkar. Buraya girme izni olan tek memur Lee Harvey Oswald’dır. Gariptir ama bazı polislerin elinde Oswald’ın resimleri vardır. 

 

Cinayet zanlısı suikasttan saniyeler sonra 2 katta görünmüştür açıkça. Bir anda 4 katı nasıl inmiştir acaba? 
Bu arada Teksas Valisi Connely kanlı elbiseleri temizlikçiye verir, limuzini ise yıkatmaya yollar, Başkan’ın otopsi için açılan beyni yok edilir adeta. 

 

Kennedy’nin vücudunda iki değil sekiz yara vardır ama savcı Jim Garrison “Oswald’ın suikastı tek başına gerçekleştirdiğini” açıklar. Demek aynı saniyelerde farklı mevzilerde bulunur nasıl olduysa. 

 

Nedendir bilinmez cesede siviller yaklaştırılmaz, otopsi raporunu askerler yazar. 

 

Oswald’ın bildiği bir şey var mı, bunu öğrenmek mümkün olmaz. Yahudi asıllı Ruby onu mahkeme yolunda, koruma altında üstelik gazetecilerin gözü önünde vurur susturur. 

 

Kendisi de verilen ağır kanserojen ilaçlarla uyutulur zindanda. 

 

Yıllar sonra Oswald ve Ruby’nin CIA’de beraber çalıştıkları çıkacaktır ortaya. 

 

 

ONLAR KURTULDU

 

 

30 Ocak 1835... Başkan Jackson’a silah çeken saldırganın iki tabancası da ateş almaz.

 

14 Ekim 1912 Milwaukee... ABD Başkanı Theodore Roosevelt, seçim kampanyasında kurşunların hedefi olur, göğsünden yaralanır. 

 

15 Şubat 1933 Miami... Franklin Roosevelt, uğradığı saldırıdan yara almadan kurtulur

 

1 Kasım 1950... Harry Truman’a saldıran Porto Ricolu militan korumaları aşamaz.

 

5 Eylül 1975...  Namlular bu defa Başkan Gerald Ford’a döner ama badireyi yara almadan atlatır.

 

ABD’de siyasetçi namlunun ucunda

 

30 Mart 1981 Washington DC... Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Ronald Reagan, Hilton’daki bir konuşmadan limuzinine dönerken John Hinckley Jr. tarafından vurulur hastaneye kaldırılır. Hinckley’in akıl sağlığı yerinde değildir, bu saldırı ile aktris Jodie Foster’ın dikkatini çekeceğini sanır.

 

10 Mayıs 2005 Tiflis. George W. Bush’a el bombası atılır lakin pimin takılacağı tutar patlamaz. Bağdat’ta atılan papucu geçelim ne de olsa silah sayılmaz.  

 

Evet bizden bu kadar, şimdi sahne yorumcularda.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe16 Temmuz 2024 16:29

Filistindeki ve dünyadaki mazlumun ahı bu. Birisi bunadı, öbürüne ölüm korkusu neymiş gösterdi...