Ayranı yok içmeye silahı var biçmeye

Sesli Dinle
A -
A +

Koreliler lisan ve alfabeleri olan köklü bir kavimdir (Hanguk). Taaa MÖ 7. yy.a uzanır, Mançurya ve Moğolistan’a yayılırlar. 

 

O senelerde üç krallık vardır. Üçlüyü bırakır, güçlüye katılırlar. Silla ve Balhae hanedanları okçu Jumong’un taşıdığı “Koguryo” bayrağı altında buluşurlar. Korea ismi de oradan gelir aslında. 
Yıl 1910... Kara günler!.. Ülke Japon işgaline uğrar. 

 

Biz Japonları zarif, nahif, çalışkan insanlar olarak biliriz, hâlbuki “sömürgecinin dibi”dir bunlar. Kaynaklara çökmekle kalmaz, erkekleri kanlı mevzilere sürer, kadınları kışla kerhanelerine kapatırlar. 

 

Modern silahları vardır; bırakın Kore’yi, Çin’i ve Rusya’yı da yağmalarlar. Kurdukları enstitülerde esirler kobay olarak kullanılır. Akla gelmedik zehirler ve biyolojik silahlar...

 

Korece konuşmayı yasaklar, Japon isimleri dayatırlar. Millet telin için meydanlara iner, iki milyon insanın üzerine ateş açar, vurulmayan da ezilir ayaklar altında (Mart 1919).

 

Neyse… Hiroşima ve Nagazaki’nin ardından Japonya teslim olur da cendereden kurtulurlar (1945). 

 

Gelen gideni aratırmış, Marksistler çöker bu defa. SSCB Kuzeyli militanlara ateş gücü yüksek silahlar verir, Çin ise kum gibi asker yığar.

ANLAŞMALAR BOZUŞMALAR

Taraflar Kahire Deklarasyonu ile birleşik Kore’de mutabık kalsalar da ülke fiilen bölünür (1948). Pyongyang merkezli Kuzeyde komünist gerilla Kim Il-Sung oturur, Seul merkezli Güneyde ise sağ görüşlü Syngman Rhee.

 

Kuzeyliler 25 Haziran 1950’de Güneyi işgale başlar. Kızıllar orantısız askerî gücü ile rahat ilerler, ezer geçer adeta. 1,3 milyon (bir rivayete göre 3 milyon) insan telef olur o kargaşada.  

 

Washington domino etkisinden endişe duyar, bu gün Kore, yarın Vietnam, öbürgün Endonezya... Pasifikte dolanamaz olurlar bir süre sonra.   

 

Nitekim BM; ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, Filipinler ve Türkiye yarımadaya çıkar, dengeyi sağlar.  

 

Güneyliler topraklarını geri alır, hatta hasımını sürer Çin hududuna. Bu sefer komünistler panikler, masaya çağırırlar. Eskisi gibi 38. paralelde anlaşırlar. Evet ateşkes yapılır ama imzalanmış bir barış anlaşması yok ortada.  

 

Savaş sürüyor mu peki? Kuzeyliler zaman zaman saldırıyor, Güney alttan alıyor, köpürtmüyor. Aradan geçen 70 seneye rağmen eller tetikte duruyor hâlâ. 

 

Ayranı yok içmeye silahı var biçmeye

BİRİ BATAR BİRİ ÇIKAR

Peki bu sürede neler olur? Güney üretir satar serbest ticaretle kendini aşar. Gayri safi milli hasıla 47 bin dolar.

 

Kuzey ise heykel diker, füze yapar, slogan atar. Kaz adımıyla kız yürütür, milli hasıla 1.700 dolar (dedikleri doğruysa) 
Güney gemi inşasından tutun paketli gıdaya... Telefon, bilgisayar, oyuncak, kozmetik, kıyafet, beyaz eşya. Şimdi say deseler on marka söylersiniz bir çırpıda. Kia, Daewoo, Genesis, Hyundai, Samsung, SsangYong, Hyosung, Hankook, Kumho, Samsung, LG vesaire... 
Seullü albenili otomobillere binerken, Pyongyanglı demode velespitlere mahkum kalır. Nasıl ticaret yapsınlar ki mülkiyet ve seyahat hakları yoktur ve sanal aleme çıkamazlar asla. Sadece bilim adamları ve devletin izin verdiği eşhas Kwangmyong adlı arama motorunu kullanır o kadar. Onlar da dahili yayın yapan yandaş siteleri dolanırlar. 

 

Dış dünya ile bağlantı suçtur zaten... Sakın ha! 

 

TV ve Radyolarda parti programı anlatılır, bitti, sar başa. Yabancı kanallara takılanlar, işlerinden, güçlerinden ve evlerinden olurlar.

HELE BİR ALKIŞLAMA!

Kuzey Kore’de bütün meskenler devletindir, evet daha iyi bir yerde oturabilir, daha büyük mağazalardan alışveriş edebilir, çocuklarınızı iyi okullara gönderebilirsiniz ama sisteme bağlılığınızı ispatlamak kaydıyla. 

 

Herkes fişlenir, Songbun adlı sistem puan verir sana. Sadakat sahipleri bir üst basamağa çıkar, hata yapanlar elindekinden de olurlar. Bu yüzden ulu önderimiz diye yırtınır, çılgınca alkışlarlar.  
Diyelim sana bir bodrum katı düştü soğuk rutubetli, doğramalar dökülüyor. İtiraz mı ettin, yürü çalışma kamplarına. Velevki beşikte bebeğin bile olsa. 

 

Yurt dışında yakınınız varsa notunuz kırılır. Çünkü kesin ajandır onlar. Ülkeden kaçmanın cezası ölümdür ama yine de göze alırlar. 
Olur ya eviniz yanar, sel basar, zelzele yaşar. Önce liderinizin resmini çıkaracaksınız dışarıya. Ana, baba, çocuk daha sonra. Belli günlerde Kim İl-sung ve mahdumlarının heykeli karşısında eğilir, adeta tapınırlar. Tek parti iktidarları böyledir, bir adamın her sözü alkışlanıyorsa sıkıntı vardır orada. 

 

25 milyonluk ülke aynı aileden gelen (dede oğul torun) üç diktatörün keyfine kalır, içine kapanır. Şimdi Kim Jong-Un, 12 yaşındaki kızını ısındırıyor koltuğa.

 

Ayranı yok içmeye silahı var biçmeye

NÜKLEERİN ARDINA

Evet. Güney Kore de badireler atlatır. Talebe isyanları, siyasi cinayetler, iktisadi krizler, istifalar, darbeler yaşar. Ama kalkınma hamleleri hepsini heyecanlandırır, fırsatı kullanırlar. 

 

1988 Seul Yaz Olimpiyatları ve 2002 FIFA Dünya Kupası şans olur, birkaç basamak birden atlarlar.  

 

Güney üretip pazarlarken Kuzey nükleer ve kimyevi güç olma peşinde koşar, ABD’yi, Japonya’yı tehdide kalkar. 

 

1948’de SSCB desteği ile kurulan Nyongbyon Nükleer Tesisi ömrünü çoktaaan tamamlar ama plütonyum üretir üç vardiya. Kıtalar arası füzeler geliştirir ve çevrecileri kahreden yer altı denemeleri yaparlar. Herkes diken üzerinde, ya bir taş atarsa kuyuya?

 

Güney Kore dünyanın en büyük onuncu ekonomisi, ihracatta ise ilk beş arasında. Dünyanın en hızlı İnternet erişimine, en kaliteli eğitimine ve ikinci yüksek sağlık standardına sahip. OECD’nin Kalkınma Yardım Komitesi, G20 ve Paris Kulübü üyesi.  

 

Ayranı yok içmeye silahı var biçmeye

YÜRRÜÜÜ, ENSE TIRAŞINI... 

Kuzeyin diktatörü ise halkın kıyafetiyle, saç kesimiyle uğraşır (bizde de öyle değil miydi?). Seul lehçesi ile konuşanlar dooğru zindana.
Ulu önder, başkent Pyongyang’da füzeye benzer bir otel yaptırmış. 1987’de temel atılmış, defalarca parasızlıktan akamete uğramış, 24 sene kar-yağmur yemiş, paslanmış, yosunlanmış. Nitekim 2011’de tamamlanmış. Halkın lanetli diye fısıldadığı otel 105 katlı ama beş katı bile kullanılmıyor, metruk hâlde akıbetini bekliyor. Korku filmi gibi; ha çöktü ha çökecek, yaklaşmıyorlar yanına. Zaten yılda gelecek 1.500-2 bin ecnebi seyyah, onun için çok fazla. 

 

Kim Il Sung Stadyumu ayrı ucube, spor ve şenliklerden ziyade toplu infazlarda kullanılıyor, kapatmaya gerek duymamışlar, mermi delikleri duruyor duvarlarda. 

 

Turistler polis nezaretinde dolaştırılıyor, çektikleri her kare tetkik ediliyor, mahzurlular (!) siliniyor oracıkta. 

 

Lider heykellerini çekebilirsiniz ancak ayakları çıkmazsa sıkıntı çıkar. Aklınızda olsun, “Amcanın” kısa boy takıntısı var.

 

Konuklar ne yer, ne içer, neden hoşlanırlar? Amaaan “Kim”in umurunda? 

Ayranı yok içmeye silahı var biçmeye
Filler tepişir, çimler ezilir. Olan Korelilere oldu sonunda..

BUYURUN  KIŞLAYA 

Şüphesiz Kuzeyliler de güneyliler kadar zeki çevik çalışkan. Ancak gençlerin verimli yılları heba olur kışlalarda. Emlak, otomobil alamaz, büro, atölye açamaz, seyahate çıkamazlar. Arsa yok, borsa yok, niye kazansın o zaman? Alkışla diktatörü, yat aşşa. 

 

Kore Halk Ordusu; 1,08 milyonu aktif, 4,7 milyon yedek olmak üzere 6 milyona yaklaşıyor. Askerî harcamalar GSMH’nin %31,3’üne tekabül ediyor. Dört Kuzeyliden biri ordu mensubu. İnsan hakları raporlarına göre rütbeliler eğitime gelen kızları taciz ediyor. Hele gözaltındakilerin hiç şansı yok, çerez olur gardiyanlara. 

 

Ülke resmen ateist. Biraz Budist ve Protestan var ama inancını saklamak mecburiyetinde. 

 

Toprakların %80’i ormanlarla kaplı, kömür, kurşun, tungsten, çinko, uranyum, grafit, magnezit, demir, bakır ve altın var.  

 

Güney Kore’de iklim neyse Kuzey’de de o. Ancak tarım ve hayvancılık sürünür, halk açlık sınırında. Yıl 2025 olmuş, Etopya, Uganda gibi muhtaç ülkeler arasında... 

 

Sözüm ona demokrasi ile yönetilir, seçime tek parti girer ve %100 oy nispetiyle gelir iktidara. Muhalefet mi dediniz? Neden olmasın? Canına susadıysa!

Ayranı yok içmeye silahı var biçmeye
Türkiye, Güney Kore’yi 11 Ağustos 1949’da tanır, Çin peyki olmasın diye asker yollar hatta. Bilmem yeni yetmelerin Kunuri Muharebesi ve General Tahsin Yazıcı’dan haberleri var mı acaba?

BÖYLE NEREYE KADAR?

Rejimin gizli kasası 39. Oda. Kim Jong Un para aklar orada. Silah ve uyuşturucu sevkiyatı... Para, paradır sonunda.

 

Baskı rejimi, halkı hizaya sokar. Şahsen korkmuyor olabilirsiniz ama ya yakınlarınıza takarlarsa?  

 

Dört büyük cezaevinde 80 ile 200 bin arasında mahkûm yatar. Rejim bir yandan köle gibi çalıştırır bir yandan taciz, kürtaj; şerefiyle oynar. 
Hwasong Kampındaki siyasi mahkûmlar, Hamgyong Dağlarında maden kazar. Hakları, hukukları yoktur, asker isterse vurur, sürür bacağından atar çukura. 

 

Kuzey Güney sınırında bulunan Kijŏng-dong barış köyü şirin görünür karşıdan. Pastel renkli villalar göz alsa da boştur, propaganda için yapılmıştır zira. 

 

160 metrelik direkten devamlı yayın yapar, Güneylileri refaha, özgürlüğe çağırırlar. 

 

Büyük fırsat, niye gelmiyorlar acaba?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.