Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

A -
A +

Fransız sömürge imparatorluğunun tabutuna son çiviyi Yeni Kaledonya mı çakacak? 

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

 

Diyelim bir eviniz bahçeniz var deniz kıyısında. Geçinip gidiyorsunuz, ekip biçerek, hayvan otlatarak, balık tutarak...

 

Bir gün bir gemi yanaşır içinden haydut kılıklı adamlar çıkar. Silahlıdırlar, zorbadırlar, evinizden kovar, oğullarınızı dipçikle kırbaçla çalıştırır, karınızı kızınızı odalık yaparlar.

 

Tahtırevanlara kurulur, okkalı bedenlerini cılız çocuklara taşıtırlar.

 

Dilinizi, dininizi yasaklar, lisan ve inanç dayatırlar. Diklenirseniz öldürür, çeker bacağınızdan atarlar bir çukura.

 

Çocuklarınıza siz ilkeldiniz mürteciydiniz sayemizde özgürlük ve demokrasi ile tanıştınız der üste çıkarlar. 
Çok borçlanmışsınızdır, sadakat göstermelisinizdir (!) onlara.  

 

***

 

Efendim Pasifik’te ada çok malum, bunlardan birkaçı da Avustralya’nın doğusunda.

 

James Cook keşfeder sözüm ona (1774). Yeşilini Britanya’ya benzetir ve isim lütfeder: “Yeni Kaledonya!” 
Yok Yeni Gine, yok Yeni Zellanda... Bir nevi Yenibosna.

 

Peki eski Kaledonya neresi?

 

Roma Devri’ndeki İskoçya.

 

Bu keşif tabiri de ters aslında. Ne yani Kaptan Cook’tan evvel ada yok muydu orada?

 

Arkeolojik çalışmalara bakarsanız MÖ 1500’lerde beldeler kurulmuş. Demek bir medeniyet var kendi çapında.

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

 

Adaya tebelleş olan Avrupalılar ya balina avcısı ya da kereste taciri olurlar. Kimi denizleri tarar, kimi ormanları yolar. İşe yarar kısımları çalar, kirini pisini bırakırlar adaya.

 

Derken Auguste Fevrier-Despointes adlı bir denizcinin yolu düşer. Çok beğenir ve adalara el koyar Napolyon adına (24 Eylül 1853). İşte o günden beri Fransa’nın hâkimiyeti altında.

 

Burası 1864 - 1922 arası sürgün yeri olarak kullanılır. Mesela Paris komünü devrildikten sonra 8 bin siyasi mahkûmu adaya yollar, 2 bin Cezayirli direnişçiyi de peşine takarlar.

 

Bilahare nikel madeni bulunur, amele ihtiyacı doğar. Gel de mahkûm olma mahkumlara.

KIRBAÇ ZORUYLA

Cezayirliler Fransızlardan çok çeker, esir barakaları pas olup akar ama nokta kadar hürriyet ışığı sızmaz. Kaç yüz kardeşimiz kan kusar orada.

 

Tesis bilahare şirketleşerek devam edecektir yoluna, faaliyet aynen devam “Société Le Nickel” markasıyla.

 

Bahsi geçen adalar 18 bin 600 km² civarında, yani Mersin’den büyük, Antalya’dan ufakça. Nüfusu takriben 270 bin, başkenti Nouméa.

 

Nüfusun %44’ü yerli Kanaklar, %34’ü ise Avrupalı beyazlar.

 

Mahallî halk Melanezya-Polinezya dil grubundan 33 farklı lehçede konuşsa da resmî lisan Fransızca. 
%60’ı katolik, %30’u Protestan. Müslümanlar da var bu arada.

 

Bunlar Cezayir’de işgalci Fransızlara kök söktüren mücahitler. Direnişle baş edemeyince liderlik yapabilecek savaşçıları toplar, yollarlar buraya.  

 

Cezayir’den Toulon’a, oradan Kaledonya’ya. Henüz Süveyş de yoktur daha. Git git bitmez, sallan dur aylarca. Fransızlar onlara domuz eti verir ağızlarına koymazlar, hurmaları bitince açlıktan bitap olurlar. 
Neyse 22 bin km’den alıp getirir, barakalara tıkarlar. Ayaklarına bukağı vurur, ellerine kazma tutuştururlar.

 

Alay, hakaret, sopa...

 

Bir kısmı ölür atılır okyanusa, bir kısmı sebat eder dayanır baskıya.

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

NİKELİNİZ BATA

Paris Nikel gibi stratejik bir maden yüzünden adayı kaybetmek istemez dizginleri gevşetir sureta. Yerli halka Fransızlarla aynı hakları bağışlar.

 

Mahallî Meclis (Assemblée Territoriale) kurulsa da Charles de Gaulle “O kadarı da fazla” der tekrar sarar başa (1958).

 

1980’li yıllarda Kanaklar bağımsızlık mücadelesine kalkışır. Fransızlar şiddetle bastırır. 1984 yılında Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNKS) seçimleri boykot eder, Jean-Marie Tjibaou önderliğinde geçici hükûmet kurarlar. Ancak Kanak menşeli siyasetçiler suikastlara uğrar. Gerginlik, kargaşa derken işgalci olağanüstü hâl ilan eder, nefes aldırmaz halka.

 

BM 1986 yılında aldığı kararla adayı dekolonizasyon (sömürgeciliğin iptali) listesine dahil eder.

 

1987 referandumunda Kanaklar 27 polis ile bir savcıyı kaçırır, özel birlikleri hayli uğraştırırlar.

 

1988 Matignon Antlaşması ile “geniş özerklik” verilse de çatışma ve cinayetler durmaz. Peşinden imzalanan Nouméa Antlaşması ile bazı makamlar yerlilere devredilir güya.

 

Sokak muhaliflerin elinde olsa da Fransızlar sandık oyunlarında ustadırlar, nitekim 2018 ve 2020 halk oyundan bağımsızlık kararı çıkmaz.

 

2021’de ise pandemi patlar, yerliler seçime katılmaz.

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

YERLİLER YERSİZ Mİ?

Bu arada ecnebilerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Paralı Frenkler adaya akar, yer yurt sahibi olurlar.

 

Ve Paris, “Adada 10 yıl yaşayan Fransızlara oy hakkı verilmesi” teklifini parlemantoya sunar, onaylatır. Bu karar yerlilerin yersiz kalacağına işarettir. Bundan böyle yabancılar söz sahibi olacaktır adada. Hâlbuki  bu 1998 Noumea Anlaşması’na aykırıdır açıkça. O tarihten bu yana 40 binden fazla Fransız adaya yerleşir ve demografi değişmeye başlar.

 

Ortalık karışır, rejim yanlıları ile mahallî gruplar arasında çatışmalar çıkar.

 

Macron Fransa’dan ağır silahlı birlikler yollar, ölenler, kalanlar...

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

DEFOL YURDUMDAN!

Dedeleri hürriyete hasret giden Cezayirliler de bağımsızlık yanlılarına destek olurlar.

 

Kaldı ki Fransa sevimsiz ülkedir, defalarca kovuldukları kapılara pişkince sokulur, musallat olurlar. Alışmış kudurmuştan beterdir, sömürgecilikten medet umarlar.

 

Nasıl nükleer santrallerin yakıtını  Nijer’deki uranyum yataklarından  çalıyorlarsa Nikel gibi pil sektörünü ayakta tutacak bir ürünü de bırakmaz çökerler Kanakların yurduna.

 

13 Mayıs’tan bu yana artan gösterilerde kamu binaları kundaklanır, mağazalar yağmalanır, hayatını kaybenler olur her iki taraftan.

 

Fransa Başbakanı Gabriel Attal OHAL ilan edildiğini ve TikTok’un yasaklandığını açıklar.

 

İçişleri Bakanı Gérald Darmanin ise suçu Türkiye ve Azerbaycan’ın üzerine atar. Ona sorarsanız İstanbul’da düzenlenen dekolonizasyon toplantısından sonra hız kazanmıştır bütün bunlar.  

 

Hatırlarsınız aralarında Yeni Kaledonya’nın da olduğu 13 ülke, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a açık mektup yazmış ve BM kararlarına rağmen süregiden Fransız sömürgeciliğinden dert yanmışlardı o sıra. 

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

ORANTISIZ SAVAŞ

 Yıllar evvel Cezayirliler de ırzlarına, namuslarına el uzatan Fransızlara karşı ayaklanır, Şeyh el-Mukrani ve el-Haddad’ın emrinde savaşırlar. Ancak silah üstünlüğü mütegallibededir, kan dökmekten çekinmezler, acımasızdırlar. Direniş bir sene kadar sürer, hiçbir yerden destek alamazlar.

 

Neticede mücahitleri tutuklanır, zincire vurulur, Pasifik’teki sürgün adasına yollanır. Bunlar yerli yetikli insanlardır eşraftandırlar. Cezayir’de de eksiklikleri hissedilir. Aileler parçalanır, birbirlerini göremez olurlar.

MÜSLÜMAN’IM ELHAMDÜLİLLAH

İlerleyen yıllarda Fransızlar adanın ellerinden gitme ihtimaline karşı ipleri gevşetir. Cezayir asıllılara da sanat, tarım, ticaret hakkı tanırlar. Müslümanlar daha ziyade Nessadiou ve Boghen civarını mekan tutar, geleneklerini göreneklerini yaşatırlar.  Cezayirlilerin tamamı erkektir, yerli hanımlarla ya da Fransa’dan kovulan kadın mahkûmlarla evlenir yuvalarını kurarlar. İşin hoşça yanı hayat arkadaşları da kendilerini Cezayirli hisseder, gönül rızası ile Müslüman olurlar. Bunca baskıya rağmen torunları köklerinden kopmaz, “Nereden geldiğimizi ve kim olduğumuzu biliyoruz” der iftihar ederler Arab ve Afrikalı olmakla.

 

Bir adadan ötesi: Yepyeni Kaledonya

 

Çocuklarına İslam isimleri verir, Arapça okuturlar. Cezayirdeki dedeleri gibi ata biner, dinî vecibeleri yerine getirmeye çalışırlar.  Arap mezarlığının yanında bir İslami kültür merkezi kurmuşlar. Beş vakit Nessadiou Camii’nde bir araya geliyor, saf tutuyorlar omuz omuza.   

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Orhan Sinangil20 Haziran 2024 00:41

Zulüm payidar olmaz..Fransanın kovulması mukadderdir..!