Petrol, doğalgaz, uranyum... Denizlerde kavşak, füzelere barikat. Balıkçılık, avcılık, macera... Ayrıca Orta Asya’dan akraba.
Grönland 2 milyon 167 bin km²lik yüz ölçümü ile dünyanın en büyük adası. Türkiye’nin yaklaşık üç katı.
Şöyle anlatayım, Edirne’den Van’a gidiyorsunuz, sonra bir daha gidiyorsunuz, bir daha. Sadece kar görüyorsunuz, ne han ne hancı var ortada.
Ülkenin %83’ü buz. Hem öyle böyle değil 3 kilometre kalınlığında. Düşünün zemin boş, balinalar dolanıyor altınızda.
Eriyor mu? Evet eriyor ama bitmesi bin sene sürer daha.
Zaten her bahar eriyor, kanyonlarda sular sert akıyor. HES (hidroelektrik enerji santral) işletenlere gün doğuyor.
Grönland şu anda Danimarka’ya bağlı. Halkın ezici ekseri (%88) İnuit. Bunlar bir zamanlar Orta Asya’dan kopup gelen insanlar.
Peki Türk olabilirler mi?
Onu tarihçiler bilir ama vikipedide “İnuit-Aleut halkları Grönland, Kanada, Alaska ve Sibirya’nın kuzeydoğusunda yaşayan, Orta Asya/Sibirya kökenli halklar topluluğudur” cümlesini okuyor, bir mim koyuyorum kenara. Analarına “ana” babalarına “ata” diyorlar. Ne olsun daha?
Ve bir başka sayfa: Atabask (Kuzey Amerikalı Kızılderili kabilesi) lisanının Ural Altay Türk dil grubu Yenisey ile aynı yapıda olduğu hakkında.
Zaten Asya Türkleri gibi buğday benizli ve çekik gözlüler. Misafir seven, hürmetkar insanlar. Yani el değiller, bir nevi hısım akraba.
Avrupalı bin yıldır bunlara musallat. Önce av hayvanlarını, sonra balinaları tükettiler, şimdi el attılar balıklara.
Yerlileri hem amele yaptılar, hem de öldürüp soylarını kuruttular.
Peki Grönland adı nereden geliyor?
Şöyle: İzlanda destanlarında adı geçen Kızıl Erik’i duymuşsunuzdur. Erik’in babası Thorvald cinayete bulaşır ve ceza alır nasıl olduysa. Ancak 14 gemisi yüzlerce tayfası olan bir şeftir, tıkamazlar zindana. Kibarca sürgün eder, “Hadi uza” derler, “Durma buralarda!”
O da ailesini, marabasını toplar, kuzeye yelken açar. Bir yaz günü çok beğendiği sahile demir atar (986). Adanın adını Grœnland (Yeşil Ülke) koyar.
Bilhassa kulağa hoş gelen bir isim seçer ki insanlar gelsin, yerleşsin, şenlensin zamanla.
Vikinglinin işi korsanlıktır, ticaret gemilerini avlar, sıkıştı mı sığınır fiyortlara.
1261’de Norveç askerleri gelir adaya el koyar. Ancak emniyeti sağlayamaz. Bask, İngiliz ve Alman korsanları tebelleş olur bu defa.
17. yy.da Danimarka ile Norveç tek ülkedir. Kâşifler Grönland’ı yol eder; sağa sola direk çakar, bayrak asarlar. Bunlar tapu senedidir güya.
Danimarkalılar isyankâr askerleri, ayyaşları, meyhurları, hırsız, katil ve fahişeleri adaya yollar. Aman uzak dursunlar.
Hâliyle asayiş sizlere ömür, ahlak ayaklar altında. Vali Claus Paarss n’apsın, insanlar sâri (bulaşıcı) hastalıklardan telef olur sokaklarda.
Bu arada Hans adlı bir Lüterci misyoner etrafına hayli adam toplar.
1733’te Moravyalı Hristiyanlar albenili mekânlar kurar, gazete ve mecmua çıkarır, para dağıtırlar.
İlk yerli ve millî gazeteyi Atuagagdliutt adlı bir yerli çıkarır, ecdadı hatırlatır onlara.
Napolyon Fransız ihtilalinden sonra devrim ihracına kalkar, monarşi ile idare olunan “ötekilere” savaş açar. Danimarka Fransa’nın yanında durur, İsveç ve İngiltere ise karşısında.
Uzatmayalım, cumhuriyet tacirleri yenilir. İsveç, Norveç’e çöker, ilhak eder. Grönland mı? Amaaan buz parçası değil mi? Verin gitsin Danimarka’ya. İnönü ve 12 Ada ile ilgisi yok, hayır laf çakmayacağız Paşa’ya.
1867’de de, ABD Dışişleri Bakanı William H. Seward Grönland’a talip olur, pakete İzlandayı da koyar hatta. O sıralar mümkündür, lakin içeriden vurulur, ABD Kongresi karşı koyar.
İkinci Cihan Harbi’nde Hitler, Danimarka’yı fena hırpalar, adayı sahiplenemez olurlar. ABD muhtemel bir Alman işgaline karşı gelir, postu Narsarsuaq Havaalanı’na yayar.
İnuitler uzun yıllar dünyadan habersiz yaşar. Sadece Danimarka ile ticaret yapar canım kürkleri üç kuruşa satarlar. Halkın sesi yükselince Kopenhag balina avcılarıyla küçük takaslar yapılmasına göz yumar.
İkinci Cihan Harbi hitamında ABD, Grönland’i yüz milyon dolara satın almaya kalkar, Danimarka’dan yüz bulamaz.
Washington da NATO Savunma Anlaşması’nı imzalatır. Adayı tepe tepe kullanır, üstelik bedava.
O sıra bir B52 bombardıman uçağı düşer, hatta nükleer başlıklı füze bulunamaz. Hâlâ da kayıp, görenlerin insaniyet namına…
Danimarka, adayı kaybetmek istemez, Grönland’ı sömürge statüsünden çıkarıp il yapar, yerliler vatandaş olur neden sonra...
Bunu hak gibi görmeyin, aksine asimilasyon hızlanır, hükûmet Danimarka dili Dancayı dayatır. Geçersiz bir lisandır oysa.
Sonra nüfus planlamasına girişir, 1960-70 arası avuç avuç doğum kontrol hapı dağıtır, apandisit ameliyatına girene bile spiral takarlar.
Yatılı okullarda okuyan kızlar numara sırasıyla jinekoloğa çıkarılır, velev ki 11-12 yaşında bile olsalar.
Evet Danimarka, Grönlandlı gençlere yüksek okul ve yurt kapılarını açar. Ancak orada kumarla, uyuşturucuyla tanışır lisanlarını unuturlar. Doksanlarda HIV/AIDS patlar.
Kopenhag onlara birer masa gösterir, memur olmaya zorlar. Çünkü bu iklimde kapalı mekân insanın ayarını bozar, teselliyi ekranda, müzikte ve alkolde arar, ceset gibi yatarlar.
Hâlbuki babaları dedeleri onları köklerine çağırır avcı ve denizci olmalarını arzular. Tekneyle suya, kızakla buza açılan erkek yorulur ama helalinden kazanır. Hepsi bir yana zinde olur, evini özler, eşiyle geçinir, çocuklarına sahip çıkar. Ayrıca...
Ayrıca bağımsızlık talebini haykırır yumruk havada.
İnuitler 1979’da özerk olur, 2009’da kendilerini yönetme hakkı kazanırlar. Kalaallisut, Inuktun ve Tunumiisut gibi mahallî lisanlar resmiyete girer, Dancadan uzaklaşırlar.
Grönland, Asya, Avrupa ve Amerika’ya eşit uzaklıkta. Hava sahası, deniz nakliye ve savunma sisteminde önemli bir nokta. Misal ABD burada olmalı ki, Rus füzelerine karşı rampa kura...
Ada uranyum zengini, buzun altında milyarlarca varil petrol, trilyonlarca metreküp gaz yatmakta.
Nüfusu 57 bin civarında. Başkent Nuuk 18 binlik bir köy irisi. İdare şekli, parlamenter demokrasi. Lakin bonus olarak bir hükümdar (Kral Frederik X), bir yüksek komiser (Mikaela Engell) ve bir de Başbakan (Mette adlı bir abla) veriyorlar yanında. Bunlar süzme Avrupalı, yerlinin derdi kimin umurunda?
Grönland Başbakanı Múte B. Egede ise 1987 doğumlu bir delikanlı. Bağımsızlık yanlısı, sömürünün farkında. Son seçimde Danimarka’yı soykırımla suçladı ve sandıktan birinci parti olarak çıkmayı başardı. “Biz Danimarkalı olmadık, Amerikalı da olmayacağız” diyor, dik duruyor.
Fakir bir halk değil, balıkçılık yetiyor da artıyor onlara. Gayrisafi millî hasıla 50 bin dolar civarında.
Ren geyiği, misk öküzü, dal koyunu da yetiştiriyor; kurt, porsuk, tilki avlıyorlar.
Ziraat sadece güneyde küçük bir alanda. Meyve sebze Danimarka’dan geliyor, pahalı satılıyor. Lakin müskirat bedavadan ucuza.
Coğrafi olarak Amerika’ya yakınlarsa da 3 bin küsur kilometre ötedeki Kopenhag’dan yönetiliyorlar hâlâ.
Hâlbuki İngiltere, Norveç ve İzlanda var arada.
Geçenlerde Kanada ile Danimarka Hans adasını paylaştı. 1.280 kilometrelik bir yarığı sınır kabul ettiler, yangından mal kaçırdılar âdeta.
Peki Grönlandlıların fikri?
Bilmem.
Soruldu mu acaba?
İrfan Özfatura’nın önceki yazıları…
Her zamanki gibi İrfan özfatura'nın 'nev'i şahsına münhasır' yazısını ilgiyle okudum. Teşekkür ederim.