Çoğumuzun haritada yerini bulamayacağı Vietnam bir Uzak Doğu ülkesidir, binlerce yıl Çin tahakkümünde yaşar.
Ly Hanedanı baş çeker, Çinlileri kovar, Hanoi merkezli bir idare kurar. Ardından, general Tran Hung Dao komutasında Moğol saldırısını püskürtür, Vietnam’ın temellerini atarlar.
Çin, Vietnam’ı tekrar işgal eder (15. yy.) ancak zengin bir toprak sahibi olan Le Loi, kafa tutar, Vietnam’ı kurtarmakla kalmaz, güneye doğru genişler Champa Krallığı’nı da yıkar. Bunlar Hintli tüccarlardır, aralarında hayli Müslüman vardır, Mekong Deltası’nda kaybolurlar zamanla.
Sonra sen ben kavgaları, iç çatışmalar... Birbirleri ile uğraşırken Fransız tasallutu altında kalırlar. Fransızlar hem sömürür, hem de dil ve din dayatırlar. Sadece Vietnam’da değil, Laos ve Kamboçya’da da kontrolü sağlarlar. Son Nguyen imparatoru Bao Dai resmen tahtı bırakır, çekilir kenara.
Hürriyet isteyen dooğru zindana.
BU DEFA JAPONYA
Fransa, Almanya tarafından işgal edilince, boşluğu Japonlar doldurur (1940). Fransızlara diklenmeyen halk Japonlara direnir, beş sene çatışırlar. Japonların müttefiklere teslim olduğu gün (1945) Ho Chi Minh “bağımsızlık” ilan eder Ba Dinh Meydanı’nda.
İlan etmekle bitse kolay, havaliyi 100 yıldır sömüren Fransa döner gelir, çöker başlarına. Ancak işler eskisi gibi değildir bu defa zorlanır, hatta Vietnam’ı terke kalkarlar (1954).
ABD’de yaşayan Vietnamlı Ngo Ding Diem’i getirir, adaylığını koydururlar. Washington desteği olsa da Ho Chi Minh karşısında şansı azdır.
Başkan Truman Vietnam’ı kaybetmeyi göze alamaz, bırakın kurşun, kalay, kauçuk ve pirinci, halkı sanatkârdır, ucuz iş gücü sağlar.
Eğer burası düşerse domino taşı etkisi ile diğer kaleleri de devrilir, Pasifik’te dolaşamaz olurlar.
GÜNEYLİLER KUZEYLİLER
Eisenhower, Güneylilere eğitim ve silah verir ama topa girmekten kaçar. Kennedy desen ona keza.
Ancak Johnson ve Nixon kaba kuvvetten yanadırlar. Vietkonglular da NLF (National Liberation Front- Millî Özgürlük Cephesi) saflarında buluşur, çete harbi başlatırlar.
ABD “Gök Gürültüsü Harekâtı’yla” Kuzey’e 8 milyon ton bomba atar ki II. Cihan Harbi boyunca kullanılan miktarı üçe katlar. Bu gereksiz savaşta iki üç milyon insan ölür, sivilleri zehirli gazla (bilhassa Agent Orange) filitler, gümrah yeşilliği ile tanınan ülkeyi çöle çevirirler âdeta. Yankiler köylüleri Napalm ile yakar, elbiseleri tutuşan çocuklar, çırıl çıplak kaçışırlar.
Arkalarında 83 bin sakat, 8 bin felçli, 30 bin kör, 10 bin sağır bırakırlar, kayıplar sayılamaz...
ABD, 1963’te 23 bin askerle Vietnam’dadır, altı yıl içinde sayı 542 bine çıkar. Buna rağmen mesafe alamaz, yorulur, yılar, bıkarlar. Akılla değil, öfke ile hareket etmeye başlarlar.
ABD Kara Kuvvetleri 20. Piyade Alayı C Bölüğüne mensup “Charlie Company” müfrezesi “Ara! Tara! Yok et!” emriyle Quang Ngai mıntıkasına yollanır.
-Ama bölge Güneylilerin elinde, dostlarımız var orada.
- Siz söyleneni yapın. Aldığımız istihbarata göre mezralarda Vietkong gerillaları saklanıyor. Köy sakinleri ya militan, ya da sempatizan, acımayın onlara!
YANLIŞ ALARM
Gün henüz doğmuştur, gecenin rutubeti vardır toprakta. Kadınlar ateş yakmış pirinç haşlamaktadırlar sabah kahvaltısına. Amerikalılar helikopterlerden iner sakince yaklaşırlar, kimse karşı koymaz. Ellerindeki birkaç av tüfeği vardır, teslim eder, sıkıntı çıkarmazlar.
Teğmen Calley, ani bir kararla “Öldürün” der ve ateş açar. Askerler önce tereddüt etse de nefes alan her bedene mermi yağdırır, evleri, ahırları tutuştururlar. Zaten saz çatılı barakalardır, alev alır kolayca. Ambar kiler, bırakmaz, hayvanları da vurur, erzakı dağıtırlar. Kadınlara tecavüz eder, çocukları bıçakla paralar, üst üste yığarlar. Bir anda 347 ceset dizilir yola. Cinayete devam edecek dibini kazıyacaklardır ancak...
Ancak o esnada Hiller OH-23 tipi helikopter ile keşif uçuşu yapan subay Hugh Thompson işin farkına varır. Kaçışan kadınlarla, kovalayan askerlerin arasına iner. “Durun! Yoksa ateş açarım” der kararlı bir ses tonuyla.
Bu arada merkezi arar, vaziyeti özetler kısaca.
Sonra alabildiği kadar yaralıyı Amerikan revirlerine taşır, tıbbi müdahale yapılmasını sağlar.
Thompson elbette raporunu yazar, sunar. Ancak hasıraltı edilir, işleme konmaz.
DOĞRUCUYU 9 KÖYDEN
Toplu katliam, tecavüz, yağma, Vietnam’a demokrasi götürürler güya. Kuzey’i sadece havadan vurup alt edeceklerini sananlar, ard arda baskın yer, pusuya düşer, huzursuz olurlar. Yalın ayaklıları korkutmak için gelmişlerdir, korkudan uykuları kaçar. Moral bozukluğu, hayal kırıklığı yaşar, teselliyi uyuşturucuda ararlar.
ABD’nin 19 bin kilometre ötede açtığı manasız savaş 21 yıl sürer, 10 bin hava aracı kaybederler ve 58 bin asker tabutla döner yurduna.
Neticede Güney’in merkezi Saygon da düşer, Yankiler aynı Kâbil’deki gibi uçaklarla kaçar, yandaşlarını ortada bırakırlar... Ne diyelim darısı Irak ve Suriye’nin başına.
Muhammed Ali askerliğini yaparken Vietnam’a yollanır. “Bu benim savaşım değil” der, itiraz eder karara.
- Bak beş yıl hapis yatarsın. 10 bin dolar da ceza. Lisansın, pasaportun da elinden alınır ayrıca.
Olsun der, aslanlar gibi yatar. İflas eder ama elini bulamaz kana.
Bİ’ŞOLMAZ, BAK DALGANA
Peki katliam haberi skandala yol açar mı? Evet, öyle bir ihtimal vardır, hele asker aileleri dökülmüşken meydanlara.
Komutanlar hadiseyi ehemmiyetsiz gibi göstermeye çalışsa da iç takibat başlar. Müfettişler arasında, bilahare Dışişleri Bakanı olacak Bnb. Colin Powell da vardır. Raporuna “Bunlar münferit hadiseler” yazar, “tümenin tavrını yansıtmaz. Askerlerimiz ile Vietnamlılar arasındaki mükemmel münasebet bu tasvirin reddini gerektiriyor.”
O gün orada olmasına rağmen katliama katılmayan Ron Ridenhour, hadiseyi gün ışığına çıkarmak için çok çabalar. Başta Başkan Nixon olmak üzere Pentagon’a, Dışişleri Bakanlığına, Genelkurmay’a ve bazı kongre üyelerine mektuplar yazar. Hiçbirinden cevap alamaz. O da gider İngiliz gazeteci Seymour Hersh’le mülakat yapar. Rezaleti cümle âlem duyar.
Washington fena karışır, ordu okka altında kalır, herkes birbirini suçlar, bildiğin kargaşa.
Korgeneral William Peers başkanlığındaki heyet, katliamı örtbas eden 28 memuru suçlasa da ilerleme sağlayamaz, kendi girer hizaya.
BEŞ YÜZ CESEDE ŞARTLI TAHLİYE!
Albay Oran Henderson, Yüzbaşı Ernest Medina ile 14 katil silahşor mahkemeye verilse de mahkûm olmaz. Sadece ateş emrini veren ve bizzat tetiğe basan Teğmen Calley suçlu bulunur. Cezası müebbet hapistir ama temyiz önce 20 yıla, sonra 10 yıla indirir. Derken Nixon araya girer ev hapsine çevirtir ve şartlı tahliye ile salınır dışarıya.
My Lai, Vietnam’daki tek katliam değildir, Mekong Deltası’nda yürütülen Speedy Express operasyonunda da binlerce Vietnamlı sivil öldürülür. Tümgeneral Julian Ewell “Delta Kasabı” lakabıyla ünlenmesine rağmen sorguya alınmaz.
Peki Vietnam?
Savaşı komünistler kazansa da kolhoz, sovhoz, komün peşinde koşmaz, Adidas, Puma, Skechers, Athletica, Nike, Columbia, Deckers, Under Armour, Yeti, Dick’s, Ralph Lauren ve Piaggio gibi şirketlere taşeronluk yaparlar. Doların yeşiline kapılır “kapitalistlere” çalışırlar.
Aramızdaki büyük mesafeye rağmen Vietnam’la ticaretimiz artıyor, genç ve dinamik bir ülke, birlikte yapabileceğimiz çok şey var.