Hieeyyyt! Var mı bana yan bakan?

Sesli Dinle
A -
A +

Ana yurtta efelik zordur, çünkü Bamsı Beyrekler, Deli Dumrul’dan korkmaz. Yiğidin yiğidenin harman olduğu yerdir, çarparsın bir Banu Çiçek’e fiyakanı bozar.

 

Kayı boyunda herkes mücahiddir, Söğüt’te kırk çadır birdir beraberdir, onca tekfurun hakkından gelir, koca Bizans’ı sıkıştırırlar. 

 

Müslüman mahallesinin ağası, beyi efendidir, sövüp saymaz, hareket yapmaz, zayıfı, güçsüzü kollar, mahallenin kızına bacısı gibi sahip çıkar. Ortalıkta dolaşan zevzeklere “birader birine mi baktın” diye sorar. Genelde hoşsohbet ve nüktedandırlar, mihmanı sever, yer yedirir, elini cebine attırmazlar. 

 

Hieeyyyt! Var mı bana yan bakan?

 

Azınlık muhitlerinde vukuat fazladır çünkü alkol kullanırlar, müskirat şişede durduğu gibi durmaz. Haramiler meyhaneye çöker yer içer mangır bırakmadan çıkarlar. Bazıları ot çeker, kafa yapar, kadına kıza sarkar. 
İt, kopuk takımı gece dökülür sokağa, Kâğıthane mesiresinden vakitli kalkamayan, komşu muhabbetine dalıp karanlığa kalan, köşeleri açıktan döner, pusuya düşmemeye bakar. 

KIRATIN HUYUNDAN

Üzüm üzüme baka baka derler. Zamanla bizimkilerin de ayarı kaçar. Kabadayılarımız küçük beyler, palavracılar, yumrukçular, bıçakçılar, hacamatçılar, kıyakçılar, yedibelalar, dayak hastaları, çamurlar diye ayrılır kendi aralarında. 

 

Fiyakacılar Şehzadebaşı, Topkapı, Tophane cihetine takılır, mahalle kahvelerine dalar, hır çıkarırlar. Bazen üçü beşi birleşir, mekân sahibinden avanta alırlar. Piştov ve saldırmalarını göstere göstere dolaşır, kollarını kartal görmüş karga gibi iki yana açarlar. 

 

Kıyakçılar ise psikopata bağlar sudan sebeplerle kama çeker, can yakar. 
Hacamatçılar haraç alamadığını kuytuda sıkıştırır, ucu telle bağlanmış usturayla inceden çizer, kana boyar.  

 

Palavracılar “var mı bana yan bakan” narasıyla sokakları inletseler de fosturlar. Kolluk kuvvetlerinden korkar, bulaştığı şahıs dişli çıkarsa geri basar, abimsin der iltifata başlar. 

 

Hieeyyyt! Var mı bana yan bakan?

 

Diyelim iki kabadayı anlaşamadı, emanetler belden çıkacak, kurşun yağacak. Kıdemliler tarafları dinler bi karara varırlar. Buna racon denir, uymayanı morartırlar.

 

Yok seninkiler hâlâ laga luga. O zaman ikisini de salarlar meydana, ellerine birer bıçak tutuştururlar, artık kim kimi oyarsa.  

 

Bi taşla iki kuş. Biri mezara, öbürü mapusa. 

KADİFEDEN KESESİ

Kabadayılar umumiyetle ibrişim püsküllü sıfır numara, kara kalıplı fes takar, şakuli cihette bir bıyık bükümü sola yatırır, kaşlarına dayarlar. 

 

İçlerine beyaz mintan giyer düğmeleri açık bırakırlar. Üstüne elde işlemeli fermene ya da kılaptanlı camedan kuşanırlar. Yelekleri kısadır, karınlarına Trablus kuşağı sarar, ceketi omuzlarına atarlar. Beli baseni dar, paçaları tavuk kovalayan, yarım Fransız pantol giyer, yumurta topuklu, iskarpinlerin arkasına basarlar. Ökçelerine demir çaktırır, kaldırımda tıkırdatırlar.

 

Vatan millet dendi mi hazırdırlar, gemileri yakarlar. Misal Sarraf Niyazi işgal yıllarında şirazeden çıkan Büyükada’ya komser olur, alayını hizaya sokar. Yeniköy sahilinde halka hareket yapan Fransız askerlerini sille tokat denize atar.

 

Ecnebi subay şiir gibi dövüşüp bir manga adamını hırpalayan delikanlıya hayran kalır, masasına çağırır. Gitmez o başka. 

 

Arap Abdullah, Arif Bey, Dilaver, Kavanoz Mehmed, Kadırgalı Kör Emin, Topal Tevfik namlı mimlidir halk arasında.  

 

Recep Kaptan (Emice) yelkenlisi ile Zonguldak’tan kömür çeker. Cep delik, cepken delik fukaraya yedire yedire adı “İpsiz”e çıkar. Bakar Kandıra civarı Rum çetelerinden soruluyor, “n’oluyor orada” der, el koyar duruma. 

KURT KOCAYINCA

İmparatorluğun son yıllarında azınlıklara gaz veren çok olur, ipini koparan meydana. 

 

Mesela Solak Ligor eski terzidir, sağ kolunu kavgada kaybetse de hızlıdır hâlâ. Bıçağını çeker ve çakar, Balat’ta bir Yahudi bitirimi bitirip ün yapar. Sefihtir hayat kadınlarıyla yaşar. 

 

Odesalı Kosti, Cadde-i Kebir’deki mekânları haraca bağlar. Kucak kucak fistan kumaş getirir metresi Mari’nin önüne yığar. Sol kolunda haçlı dövmesi taşır, kimliğini saklamaz.  

 

Şık Manol bileğine güçlü bir yarmadır, acımasızdır. Fötr şapka ve papyonla dolanır, onu bunu tokatlar. Setre ile dövüşmek iyi bir fikir değil, demek ki yancıları var etrafında.  

 

Ardaş ise Üsküdar’da Manav Ali’yi öldürür, mıntıkaya el koyar. Bıçaklı düellolarda yıkılmaz, parmakları doğransa da hasmını mıhlar. 

 

Hiristo Anastadiyadis umumhane patroniçesinin oğludur, anasının tezgâhına düşen sarhoşların paralarını çalar, ağabeyi Koço ile tramvaylarda kapkaç yapar. Bilahare çete kuracak karmanyolacılığa başlayacaktırlar. 

 

Hieeyyyt! Var mı bana yan bakan?

SULAR BULANINCA

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Sultanın selahiyeti azalır. Siyasete yön verenler arasında gerginlik çıkar. Bulanık suda avlananlara gün doğar. 
İttihat Terakki ile işler iyice karışır, emirler sümen altına, dosyalar rafa.

 

Engelle, örsele, selâm çak teşkilata. 

 

Manastıra yollanan Arnavut Şemsi Paşa, üniformalı katil Mülazım Atıf tarafından şehit edilir hoyratça. (Bilahare “Kamçıl” soyadını alacak, iki dönem mebus yapılacaktır tek parti yıllarında.) 

 

Selanik Merkez Komutanı Nazım Bey de uğradığı saldırıda yaralanır. Ancak Alay Müftüsü Mustafa Efendi inna lillah... 

 

Yetmez Erkan-ı Harbiye Mirlivası Osman Hidayet Paşa’yı askerin önünde vururlar. Debre Valisi Hüsnü Bey de şehid edilir, işin çivisi çıkar. 

 

Ekmek yedikleri kaba tükürür, komutanlarına saldırırlar acımasızca. 
Yakup Cemil tetikçinin tekidir, Enver’le birlikte Babıali’yi basar, Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa’nın (Genel Kurmay Başkanı) beynine sıkar. 
Düşünün bunlar devletin yedirdiği, içirdiği, giydirdiği, kuşattığı, barındırdığı, okuttuğu, apolet taktığı, makam verdiği, maaş dağıttığı subaylar...
Aman, politika girmesin kışlaya!

HARAMİLER HARAMDA

Cumhuriyetin ilk yıllarında palazlanan Abdullah Palaz (1923) dört defa idam yer ama asılmaz. Yedi hemşehrisi ile koğuşa ağa olur, dükâlığını kurar. Gardiyanlardan her istediğini temin eder, bıçaksa bıçak, tabancaysa tabanca. Mahpushanede bey gibi yaşar, dışarı çıktığında şebeke hazırdır, icraata devam. 

 

Hieeyyyt! Var mı bana yan bakan?

 

Kanunsuzlar pislik peşinde koşar, kadın kaldırır, fuhuş yaptırır, adam kaçırır, müskirat ve uyuşturucu satar, kumar oynatır, rüşvete bulaşır, ihaleye fesat karıştırırlar.   

 

Bazıları da devlet arazilerine çöker, ne kadar kazık o kadar arsa. Babasının malı gibi satar ona buna. “Sen git evini yap aslanım, bir şey diyen olursa yolla gelsin bana!” 

 

Haddine mi gelsin. Sokarsın memurun ağzına namluyu, uğramazlar bir daha. 

 

İşin içine sol örgütler de girer, Boğaza bakan yamaçlara çöker, polise saldırırlar taşla molotofla. Çok bilmişler de oturup laf ezer gecekondu hususunda. 

 

Namuslu vatandaş enayi yerine konur, seçim sath-ı mailinde tapular dağıtılacak, yaptıkları kâr kalacaktır yanlarına. 

 

Enflasyonun diz boyu olduğu yıllarda borcunu sallayan havadan para kazanır. Devlet alacaklının hakkını koruyamaz, iş çek senet mafyasına havale edilir, tahsilatçı yarısına el koyar. Ama efendim batakçıyı fena hırpalamışmışlar... 

 

Tamam da para gitti ne anladık ondan? 

 

Hieeyyyt! Var mı bana yan bakan?

 

İhale, teşvik, makam mansıb kovalayan uyanıklar siyasilerle düşer kalkar, emmisi sağa yaslanır, dayısı sola. Hiç farketmez, hangisi kazanırsa. 
Bunun fazilet neresindeyse? 

 

Ya ya ya, şa şa şa!

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.