Telefonun delikleri içindeeee.
Ufak tefek parmakların yüzünden...
O eski okul şarkısına bakarsanız taksi, tamirci, ambulans, polis, itfaiye gelebilirdi kapınıza.
Şimdi telefonlar deliksiz ama daha büyük sıkıntılar açabilir başınıza.
***
Eskiden Mısır’daki paşa dedemizin mirası için dolandırılırdık. Adam şimdi bizim için ta Kahire’ye gidecek, nüfus dairelerinde ter dökecek... Yol masrafı yapacak, konaklayacak, illa bir şeyler ödeyeceksin ona.
Telefon ve internet hayatımıza girdikten sonra volecilere yeni alanlar açıldı. Daha geniş yemleme imkânı buldular, daha az risk, daha bol para...
Bazıları iyi niyetinizi istismar ediyor, “yok kanserli çocuk, pahalı ilaç, çaresiz baba…”
Yetim bir kız çocuğu... Okumayı çok istiyordum ama...
Birkaç usta işi fotoğraf. Banka hesap numaraları filan.
Arada itimat etiğiniz bir vakıf dernek olur, o başka… Vermezsen hata.
***
Ya da kendini uyanık sananlara olta atıyor, telefon her yerde on bin, onlarda beş bin lira.
Son üç adet! Kapatıyoruz! Yetişen alıyor!
Hemen ara! Şimdi ara! Hiç durma! Bak biri eksildi bile, üzülürsün sonra!
Antilop gibi atlıyorsun, paketten patlıcan çıkıyor. Hadi bakalım şimdi muhatap ara.
Müjde takipçilerimiz arasında çekilen kurada tatil kazandınız. Dört gün beş gece tam pansiyon konaklama.
Maytaplar yanıyor, ışıklar dönüyor, ekran bile seviniyor âdeta.
Ya abim otur bir düşün, “Kim kime ne vermiş bedava?”
Diyelim arayacağınız tuttu.
Yalnız beyfendi KDV’sini almamız gerek. Önemsiz bir rakam gibi görünüyor, ödüyorsunuz gidiyor.
Biz sizi arayacağız sonra.
Çok beklersin daha.
***
Müjde müjde dijital fotoğraf makinesi kazandınız.
- Tamam yollayın.
- Yolda bir şey olmasın sigorta yaptırmanız lazım.
“Önemli değil” deyin, “bana her hafta çıkıyor nasıl olsa.”
Ya da “Kaç para ediyor” diye sorun, alması için teklif edin onda bir fiyatına!
Kulaklarınızı kapatın, sunturlu sövecekler zira.
Günün en hareketli saatleri, yığılan müşteriler, takibi gereken evraklar.
Zıııırrrr. Nazik terbiyeli bir kadın sesi. Efendim nokta nokta sağlık sigortasından.
- Ben sigorta yaptırdığımı hatırlamıyorum ama.
- İlk yılı bankanızın ikramıydı. İkinci yıl ücretli, geciktirmeyin, yoksa mecburen icraya...
- Bir yanlışlık olmasın.
- Kayıtta görünüyorsunuz, sesli onay vermişsiniz arkadaşlara.
- Peki ayrılmak istesem?
- İsim, soy isim, adres, kart, numara…
Şifreyi de veriyorsunuz, yapışkan sigortacıdan kurtulma pahasına.
Şimdi gidip müsekkin alın, hesabınız boşaldı, siniriniz boşalmasın boşuna.
***
Diksiyonu düzgün bir bayan açıyor, filan banka. Kalite prensiplerimiz gereği konuşmalar kayıt altında... Önceki dönemlerde kredi kartlarından zorunlu olarak alınan bedeli iade etmek istiyoruz hesabınıza.
Hiç yoktan para, kim hayır diyebilir ki buna?
Kart bilgilerini vereceksin o kadar.
Kurmuş ağını antilop bekliyor, atlıycak mı acaba?
En gıcığı da dolandırıcının polis kılığına girmesi, hesap sorması sabah sabah.
Fonda telsiz vıdı vıdıları, 62 merkez, dinlemedeyim tamam.
Jandarma ve karakol korkusu bize CHP’den miras. Hepimiz tırsarız yalanı yok ya.
Bunlar bilhassa gençlerin evden çıktıkları vakitlerde arıyor, yaşlıları panikletip kıvama sokuyor.
Yok kimlik bilgileriniz terör örgütünün eline geçmiş de filan. Ya da semtte kuyumcu soyulmuş, altınlar oraya mı kondu acaba?
- Bizde altın yok.
- Hiç mi yok?
- Var ama ta düğünümden kalma.
- Görmemiz lazım, töhmet altında kalırsınız yoksa… Şimdi ben bir memur gönderiyorum; verin, baksınlar. Telefonunu açık tut, sakın kapatma!
Eh koca polis canım, iki bileziğe tenezzül edecek değil ya.
Ve döner gelir, bu altınlar sahte, paralara da bakmamız lazım, siz kalpazan mısınız yoksa?
Ya da örgütü çökertmek için sizden yardım isterler, “Aziz dostum filan hesabı teröristler kullanıyor, oraya bir para gönderin, bakalım kimlerle irtibatta?”
Dem bu dem, vatan minnettar kalacak sana.
Ya da açarlar, niye küfrettin filan devlet adamına?
Buyurgandırlar, hem okşar, hem azarlar, bir sağdan çakarlar, bir soldan.
Zavalı öyle bunalır ki mengeneden kurtulmak için ne derseler yapar.
Haberlerden okuyoruz. Teyzem evi arsayı satmış, keş para vermiş dolandırıcılara. Yaa ne zaman müşteri buldun da, anlaştın gittin tapuya?
Oğlunun kızının haberi yok. Hiç mi sormadın kaça verelim diye etrafa?
Peki ya adamcağız kalp krizi geçirse orada? Amaaan kimin umurunda?
Cevap bile vermeyin. Kapatın gitsin ve açmayın bir daha.
Devlet telefonla aramaz, eskisi gibi bilgilendirir, sarı zarflı PTT tebligatıyla.
Baktınız sıkıştırıyor, “öyleyse ben karakola geleyim” deyin.
Göreceksiniz gel diyemiyecek, ağzı bozulacak ayrıca.
Peki adınızı nereden biliyorlar?
Kendiniz veriyorsunuz bayıla bayıla.
Taksitli satışlar, mağazalar, lüzumsuz anketler. Bankalara bile güvenme, yamuk elemanı vardır, satar.
Telefon çalıyor “Efendim ben kargocuyum, evinizi bulamadık da!”
Memleketten bir şey mi yolladılar acaba? Güzel güzel adınızı adresinizi veriyorsunuz onlara.
Yok BM’nin zırttırıvırt komisyonunda Türk adaya omuz vermeyelim mi? Ermeni mi kazansın yoksa!
Baklava Türk tatlısı mı Yunan mı? Büryan Siirt’in mi, Bitlis’in mi? Biber de Antep mi, Maraş mı?
Değerlerimize sahip çıkalım, koşun, katılın, rey atın.
Peki durum ne merkezde? Görebilmek için üye olacaksın isim, soy isim, mail, telefon...
Bu adreslerin ticaretini yapanlar vardı bir ara, onca isim, bunca numara, şu kadar bin lira…
Her arayana açmayın, konuşana inanmayın, şüphelendin kapa, üzülürsünüz sonra.
Ve kimsenin telefon numarasını kimseye vermeyin. Rızası olmadıkça!
Bazıları kırk yıllık dost gibi açar, “Abi, koptuk yaaa biliyon mu emekli olunca.”
- Sorma.
- Sahi bizden kimler kaldı orada?
Sesini tanıyamamışsındır ama o kadar samimi konuşur ki, sorsan ayıp olacak. Aşk olsun diyecek, gönül koyacak.
- Filan bey duruyor, filanca hanım her zamanki masasında.
- Sen telefon numaralarını atsana bana… Kızı evlendiriyorum da birer davetiye yollayayım dostlara.
Ha hı deyin, sallayın. Dâhilîden arasın, kendisinden alsın.
Sakın iyilik yapmayın bu hususta.
Değişik yazı, kitap paylaşan siteler var. Bir şeye başlıyorsun tık kapanıyor. İndireyim diyorsun. Üye olacaksın, kimlik bilgilerini vereceksin, ondan sonra.
Bir de kredi teklif edenler var. Ev araba alacaksın, bedelli yatıracaksın. Bedavadan ucuza. Bilgilerinizi alıyor, bırakın borç vermeyi, bankadan kredi çekiyor adınıza. Faiz yüksek olsa ne fark eder? Sen ödeyecek olduktan sonra.
Giden parana mı yanarsın, enayi yerine koyulduğuna mı?
Peki takibat ne zaman başlıyor? Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra...
Engellilere yardım için konser bileti almanıza gerek yok, gidin adrese; “Nerede o arkadaşlar?” Göstersinler, sayın avucuna.
Bazılarının elinde hiçbir bilgi yok, sabah saatinde afyonu patlamamışları bocalatıyor: Senin adın ne bakiym? Kütüğün nereye bağlı? Kocan nereden emekli? Oğlun ne iş yapıyor?
Adınızı bilmeyen adam karıştığınız suçlara vâkıf! Olabilir mi ya?
Bazen de ava giden avlanıyor.
Karşısındaki de çakal çıkıyor, çok korkmuş gibi yapıyor, ağlıyor yalvarıyor, ödemeye hazır görünüyor. “Komiserim hesapta bir blokaj var, siz bi’ on bin lira yollayabilir misiniz kaldırayım, ondan sonra...”
Ya da “Benim bir şeyim yok arabamdan başka. Onu şimdi koysam satarım ama sigortası yatmadı. Şu kadar vergi borcu var, trafikten şu kadar ceza... Biliyorsunuz işlem yapılmıyor bu durumda... Çok değil 6 bin 789 lira amirim, mümkünse filan hesaba.”
Dolandırıcıların en büyük silahı sizin hırsınız.
Filan yerde define var ama hafriyat gerekiyor. Ah biraz nakit olsa...
Ya da bir küp gömü buldum, sizin çevreniz geniştir, paraya çevirebilir miyiz acaba?
Küpler hep gece karanlığında teslim edilir, alel acele ve kuytu sokaklarda. Tabii ki teneke çıkacak, ne bekliyordun başka?
“Aslanım git devlete” diyeceksin, “sana verecekleri yüzde yeter de artar, hem alnının akıyla.”
***
Millette para bolluğu var şu sıra.
- Efendim, annenizin ödenmemiş taksiti.
- Ne kadar?
- 289 lira.
- Unutmuştur, tamam ödeyeyim o zaman.
Ödeme be abi, başkasını da çarpacaklar, alıştırma.
Bir de evet evet dedirten sigortacılar var.
Adınız şu / Evet
Soyadınız şu / Evet
Filan adreste oturuyorsunuz / Evet
Kampanyamıza katılıyorsunuz / Evet
Ödemeyi kartla / Evet.
Gereksiz bir alışveriş yaptırdı sana. Bir kere de “hayır” de be abla, hayrolsun hakkınızda.