Yapmamak için yapılan araba

A -
A +

Yıl 1961... Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, otomobil sektörünün tartışıldığı bir kongrede münâkaşaya girer. Mühendisler yapılamaz (yürütülemez, sürdürülemez) fikrindedir, Paşa ise “bal gibi yaparız” havasında. Bir nevi bilek güreşi, haydi bakalım meydana. 

 

Gürsel’in siyaseten de ihtiyacı vardır buna. Millet, Menderes’e reva görülen zulmü unutmamıştır, lanet okumaktadır açıkça.  Barışmak için bir şov lazımdır. Mesela 29 Ekim’de merasim alanına yerli bir otomobil ile çıkacak olsa…

 

Yapmamak için yapılan araba

 

Otomotivciler bunu hayal olarak görür, hani yan sanayi hani pazar? Bir markanın ayakta kalabilmesi için en az 50 bin satması lazımdır, toplam yurt içi satış 30 bin bile değildir daha.

 

Paşa “yaparız ederiz” dese de işletme sermayesi, parça ve servis ağı yoktur kafasında. 

 

DPT raporu da menfi gelir: Çok gereksiz! Üretken olmayan bir saha!

YAPILACAK YAP!

16 Haziran 1961… DDY Eskişehir Cer Atölyesi idarecileri Ankara’ya çağrılır. Endişelidirler. Neden acaba?
“Size 4,5 ay müsaade” denir, “bir otomobil yapacaksınız, buyurun 1 milyon 400 bin lira.” 

 

1961 rakamlarıyla 13.084 cumhuriyet altını.    

 

Peki, fabrikanın aksayan işleri? Zarar kimin hanesine yazılacak bu durumda?  

 

İçi boş bir hamledir, sektöre hayrı olmaz. İstedikleri bir otomobildir, Anıtkabir’de fotoğrafı çekilsin tamam. Sonra çürüsün atıldığı kuytuda.
Süre tebliğ dâhil 130 gündür. Hatta o gün gider, kaldı mı 129, haydaa! 

 

Yapmamak için yapılan araba
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel arabaya binerken çok keyiflidir ama...

 

Ortalık is duman. Hangi kulvarda yer alacak, kiminle yarışacaklar, hepsi muamma. 

 

Mühendis ve işçilerimiz buna rağmen cansiparane çalışır, eğeyle, kaynakla ve bürokrasiyle boğuşurlar...  Tek tek parçaları çizmeye modellendirmeye vakit yoktur, ustaya anlatırlar: Şuradan gelsin, buraya girsin tamam. 

KOPYALA YAPIŞTIR

Bakarlar en basit en ilkel motor hangisi? Polonyalı Warswaza! Tutar onu kopyalarlar. Lisans ücreti vermedilerse ayıp olmuş ayrıca.  
Sivas Cer Atölyesinde 10 tane blok döktürür, eli yüzü düzgünlerini ayırırlar. Piyasadan aldıkları parçalarla (sekman, rulman) donatırlar. Motor 3.600 devirde 40 BG (sonra 50) güç üretir. 2.070 cc’lik bir hacim için sefil rakamlar. 

 

Hâlbuki Gümüş Motor diye bir firmamız vardır, işi havale ediverseler ona.

 

İTÜ Motor Kürsüsü Başkanı Doç Dr. Necmeddin Erbakan’ın hayata geçirdiği müesese 1956’dan beri motor yapar. Sonraları “Pancar” adını alacak ve saat gibi çalışacaktır yıllarca. TeNe zeminin tozuna aldırır ne denizin tuzuna. 

 

Necmeddin Bey yanma odasındaki hadiseleri rakama döken müstesna bir beyindir, Almanya Deutz fabrikasında başmühendislik yapmıştır yıllarca. Lakin kışlaya siyaset sokan, sanayii de sokar, ehlini uzak tutar.  

 

Ne demek efendim Gümüş? Gümüşhanevi dergâhı mı işaret ediliyor yoksa? 

 

Yapmamak için yapılan araba

ORTAYA KARIŞIK

İstenen sadece bir tanedir ama yedekleriyle birlikte dört oto konur tezgâha. Elektrik aksamı, büji, karbüratör, meksefe, diferansiyel, far, fitil, silecek, baskı, balata, bilye... Alayı Avrupa. 

 

İthal göstergenin camını söker içeriden Türkçe yazarlar; “Su Sıcaklığı” “Yağ Basıncı”...  Ayıp diye bir şey var ya! 

 

Biraz Opel’den biraz FIAT’tan aparır, karıştırırlar ortaya. Arabaya cam uyduramayınca, cama araba uydururlar.  

 

Gönüllerinde Mercedes, Şevrole gibi alımlı arabalar yatsa da şartlar ortada. Çizgisi mütenasip olmaz, göz okşamaz bu durumda.  

 

Nefes nefese koşturur iki tanesini tamamlarlar, siyahı 28 Ekim akşamı boyanır anca. Pasta cilaları vagonda atılır, yani hiç olmıycak şey, isin tozun altında. 

 

O yıllarda trenler kömürlüdür. Bacadan fırlayan kıvılcımlar üzüntüye sebep olmasın diye benzini boşaltırlar. Kaldı ki talimat öyledir, uyulmak zorunda.

 

Sabah erkenlerden Ankara’ya varırlar. Otomobilleri aşağı indi         recek kadar benzin koyarlar. Motosikletli polisler bir anda etraflarını sarar “Hadi hadi durmayın” derler, “Paşa sizi bekliyor!” 

 

Bidonda benzin vardır ama hani huni? Bir gazete bulur kıvırırlar, o da ıslanınca döner mi hamura? Azı içeriye, çoğu dışarıya.

 

“Yürüyün Sıhhiye’den alırız” denir ama konvoy benzinciye uğramaz. Sağında solunda motosikletliler olunca şoför şeridinden çıkamaz. Ve Cumhurbaşkanı’nı arka koltukta görüverir, bir anda. “Çek evladım, gidelim atamıza!” 

 

Yapmamak için yapılan araba

OLMADI PAŞA’M

Gürsel’in eli havada, alkışlara cevap verir, büyük bir gururla. Lakin benzin biter, araba stop eder sarsıla sarsıla. Paşa öfkelenir “Şark kafası” diye laf sokar hışımla. 

 

Ya sen iyi misin amca? Siz de Şark çocuğusunuz, ne varmış Şark’ta? 

 

İşin gazı kaçar, onca ter, emek, para heba. 

 

Hâlbuki teşekkür etse, sırtlarını sıvazlasa… “Benzin mi bitti evladım? Olsun alırız” dese arabadan ayrılmasa. Biraz feraset olacak devlet adamında. Hiç Özal böyle bir şey yapar mı? Bir kere bizzat kendisi otururdu direksiyona. Sağı solu kurcalar, göstergelere bakardı mutlaka.

 

“Devrim” adında ısrar manasızdır sonra. 

 

Devrim de ne ya? Kimi devirdin, neyin şerefine, şanına? Niye bıçak çalıyorsun demokratların kanına? Hiç mi ortak paydanız yok? Sancak, bayrak, hilal olabilirdi mesela. TÜLOMSAŞ koysalar yakışmaz mıydı? Tesisin adı duyulurdu hiç olmazsa... Ve beklenen akıbet. Arabalar ambara.

PEKİ YA ANADOL?

Anadol öyle değil ama. Muhatabı vatandaştır, satılmak için yapılır. Seri üretimi, parça tedariki ve servis hizmeti planlanır. İyi olur, kötü olur, o başka. Böcek, STC 16 ve STW 1600’ün çizgileri sevimlidir, karakteri oturacaktır zamanla. Keşke İngiliz’le değil Alman’la başlanmış olsa... 

 

Kore bizden yedi yıl sonra çıkar yola. Şu an Hyundai dünyanın en değerli 40 markası arasında. KIA, Samsung, Ssangyong her biri ayrı dev kendi çapında.  

 

O yıllar önemli. Honda, Suzuki, Audi ve Subaru da 1960’larda başladı, netice ortada. 

 

Peki Türkiye’nin bir markası olmalı mı? 

 

Evet olmalı! Çünkü ileride sektör yön değiştirir, tatbikat imkânı vermezler sana. Mesela Hidrojen enerjisi hususunda birçok ülkenin önündeyiz (Nejat Veziroğlu). Ancak kendi markamız olmadığı için “UNIDO-ICHET Türkiye” projelerini geçiremiyor hayata. Bir minibüs üzerinde tecrübe yapmışlar, İtalyanlar eteğini tutup gelmiş, sıkıntı çıkarmışlar.  

 

Togg’umuz hayırlı olsun bu arada.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.