Asgari ücret, ülkemizin değişmez gündemlerinden birini teşkil etmektedir. Keza hem asgari ücretli sayısı hem de asgari ücrete endekslenen çok sayıda yardım, ödenek, gelir, idari para cezaları ile diğer ödemeler ve işverenlere maliyet boyutuyla büyük ehemmiyet taşımaktadır.
Asgari ücret aynı zamanda bu ücretin üzerinde maaş alan beyaz yaka dahil tüm çalışanlar için de âdeta bir mihenk taşıdır. Zira bu çalışanların maaşlarının güncellenip güncellenmeyeceği noktasında da dikkate alınmaktadır.
Dolayısıyla 2025 yılının ilk çeyreği biterken hayat pahalılığı karşısında alım gücü gerileyen başta 8 milyona yakın asgari ücretli ile asgari ücrete yakın ücretle geçinmek zorunda kalan diğer ücretlilerle birlikte %50’yi aşkın işçi temmuz ayında asgari ücrette oluşan erimenin telafi edilip edilmeyeceğini şimdiden merak etmeye başladı.
Bu minvalde çok sayıda okurumuz önümüzdeki temmuz ayında asgari ücretin zamlanıp zamlanmayacağı hususunda meraklarını gazetemize ve sosyal medya hesaplarımıza iletti.
Okurlarımızın merak ve beklentilerini; asgari ücretin tarihsel serüveni ve istatistikler muvacehesinde cevap aramaya çalışacağız.
Geçen sene en çok asgari ücretliler mağdur oldu. Keza 2024/Temmuz’da memurlara, kamu işçilerine ve tüm emeklilerin maaşlarına güncelleme yapılırken yüksek enflasyon rakamlarına rağmen bir tek asgari ücretlilere güncelleme yapılmadı.
Üstelik TÜİK’e göre 2024 yılı enflasyonu %44,38 olmasına karşın 2025 yılı için asgari ücrete bu rakamın çok gerisinde sadece %30 oranında güncelleme yapılmıştır.
Bu durumda asgari ücretliler resmî verilerle %14,38 oranında gerçekleşen enflasyonun altında güncellemeyle karşı karşıya kaldılar. Telafi edilmeyen bu kayıplar açısından asgari ücretliler alacaklı durumdalar.
2024 yılında net 17.002 TL olan asgari ücret, 2025 yılı için gerçekleşen enflasyonun ve beklentilerin çok altında sadece 22.104,67 TL olarak asgari ücret tespit komisyonunun işveren ve hükûmet temsilcilerinin oy çokluğuyla ilan edilmiştir.
Yeni asgari ücret, işçilerin cebine henüz girmemişken a’dan z’ye kamu ve özel sektör zamlarıyla mum gibi eridi. 2024 yılındaki satın alma gücünün de altında kaldı.
2025 yılının sadece ilk ayında asgari ücretlinin cebine girmeden %5,03’lük kısmı buharlaştı...
Merkez Bankası da yılın ilk ayında hedef enflasyonu %21’den %24’e yükseltti. 2024 yılında olduğu gibi bu hedefin de tutmayacağı aşikârdır. Zira mart ayında yaşanan dalgalanmalarla birlikte bu hedefin %30’lara varması ihtimal dahilinde bulunmaktadır.
Türk-İş’in en son mart ayı itibarıyla açıkladığı aylık gıda harcamasından müteşekkil olan açlık sınırı 23.615 TL’yi aşmıştır.
Asgari ücretin ise mevcut yasal düzenlemeleri gereği gıdanın yanı sıra konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek miktarda olması bir zorunluluktur.
Dolayısıyla bugün itibarıyla olması gereken rakam Türk-İş’in açıkladığı bir işçinin yaşama maliyeti olan 30.617,43 TL’dir. Bu rakamla mevcut asgari ücret arasındaki fark bugün itibarıyla 8.512 TL’dir.
3 aylık kümülatif enflasyon farkı bazında asgari ücretlinin kaybı ise %10,07 olarak gerçekleşmiştir. Nisan, mayıs ve haziran aylarına ilişkin enflasyon verileri de bu rakamlara ilave edildiğinde asgari ücretlilerin kaybı katlanacaktır.
Asgari ücretin tüm yıl boyunca sabit tutulması hâlinde artan hayat pahalılığı karşısından çalışanların sadece zorunlu gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamayacağını ortaya koymaktadır.
Diğer yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın ihtiyaç görülmesi durumunda temmuz ayında asgari ücrette güncelleme olabileceğine ilişkin açıklaması ile birlikte son yıllarda gittikçe bozulan gelir dağılımına bağlı olarak asgari ücretliler aleyhine ortaya çıkan yüksek gelir eşitsizlikleri ve fakirleşme ile ekonomik dengelerin korunması da dikkate alındığında asgari ücrete düzeltme bazlı ara zam yapılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Son olarak düzeltme bazlı güncelleme için hükûmetin kararının şekillenmesinde özellikle nisan-mayıs enflasyon rakamlarıyla döviz kurlarında yaşanabilecek hareketlerin önem kazanacağının altını çizmek gerektiğini belirtmek isterim...
İsa Karakaş'ın önceki yazıları...