Orman yangınlarındaki dehşete dikkat çekmek için, kullanılan bu ifadeden daha yalın daha etkili bir söz var mıdır? Evet, ormanlar bizim ciğerimiz. Ve her sene olduğu gibi, bu mevsimde maalesef cayır cayır yanıyorlar…
Bilhassa Ege Bölgesi alev alev!.. Manisa, Uşak, Muğla, İzmir… Aynı anda kaç tane yangının devam ettiği ve ne durumda olduğunu takip etmek bile bir mesele. Son günlerde kontrol altına alınması en uzun süren Manisa Gördes ve Salihli yangınları büyük tahribat yaptı. Güzelim zeytin ağaçlarını yetiştirmek için tarımla uğraşan vatandaşlarımız kaç sene emek verdi… Orman yangınlarında tahribata uğrayan alanların özelliğine göre, felaketin maddi ve manevi boyutu farklılaşıyor. Makilik alanın yanması ile eşsiz zeytin ağaçlarının veya kızılçam ormanlarının yanması şüphesiz çok farklı. Maddi bakımdan bir çalılığın yanması ile buğday tarlasının kül olması arasında dağlar kadar fark var. AFAD Başkanı Okay Memiş; “En büyük tesellimiz can kaybı olmaması…” diyor. Şimdiye kadar tedbir amaçlı olarak, dört bin yedi yüz vatandaş, felaket bölgelerinden valilerin koordinasyonunda güvenli yerlere yerleştirilmiş… Şükürler olsun insan olarak can kaybı yaşanmadı. Ancak telef olan hayvanların da birer can olduğunu unutmayalım. Ekosistem içinde yanıp kül olan bütün börtü böceği, tabiatın muntazam düzeni içinde; her biri ayrı bir vazife üstlenmiş unsurlar olarak, daima hesaba katmak zorundayız değil mi? Orman yangınlarının yüzde doksanının insan kaynaklı olduğu yetkili makamlar tarafından belirtiliyor. Bu da orman yangınlarındaki sorumluluk payımızın ne kadar büyük olduğunu yeterince anlatıyor…
Gafletle, cehaletle ve dahi ihanetle çıkarılan yangınların istatistiği, ilgili resmî dairelerin kayıtlarında mevcut. Mesela bu mevsimde yasaklanmış olduğu hâlde anız yakarak, devasa yangınlar çıkaran sorumlulara ne demeli? Bölücü örgüt kaynaklı yangınların sayısının pek çok olduğunu da biliyoruz. Bu arada sırf iddiaya tutuşmak için, ahmakça çıkarılmış yangınların olduğunu öğrenmek çok acı bir durum gerçekten! Hangi sebep ve saik ile olursa olsun, ciğerlerimizi yakan kişilere, ibretiâlem olacak cezaların verilmesi şarttır. Orman yangınlarına karşı sadece yaz mevsimlerinde tedbir almak yetmez. Esas ve köklü tedbir, insanlarımızın bu hususta yeteri derecede bilinçlendirilmesidir. Tabiatıyla bunun için de gerekli çalışmaların anaokulundan başlayarak, yediden yetmişe her yaş için uygun eğitimin verilmesidir. Okullardaki ders müfredatı bunun yalnızca bir yüzüdür. Bütünüyle orman teşkilatından, ziraat odalarından köy kahvelerine kadar, her yer orman yangınları için bir eğitim ve şuur telkini ortamı olarak tertip edilmelidir. İrili ufaklı her bir yangının hayat sahamızdan koparıp götürdüğü varlıkların bir kısmı artık geri dönülmez şekilde kaybolmuştur. Yanan orman sahasını ağaçlandırmak elbette çok önemli ve kaçınılmaz. Lakin bu işlem, başta akıp giden zamanımız olmak üzere, kaybettiklerimizin telafisini ne yazık ki bütünüyle sağlamıyor. Şu günlerde TV ekranlarında dehşet içinde seyrettiğimiz manzaraların geriye bıraktığı yıkım çok büyük. Devletin ormanları yanında, vatandaşın dişinden tırnağından arttırarak meydana getirdiği varlıklarının bir kısmı veya tamamı yanıp kül olduğunda, zarar sahibinin perişan hâlini göz önüne getirelim!..
Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre, bu sene geçen yıla nazaran orman yangınları yüzde yetmiş sekiz oranında artmış… Geçen sene 1 Ocak-19 Ağustos arasında 1419 yangın çıkmışken, bu yıl aynı tarihler arasında iki bin beş yüz yirmi dokuz yangın vukua gelmiş. Ve yangında zarar gören orman sahası 8 bin 865 hektardan 17 bin 456 hektara yükselmiş. Tehlike büyük!.. Allahtan yangınlara müdahale süresi çok kısaldı ve keza yangınla mücadele imkânlarında da büyük gelişme var. Resmî beyanlara göre, yangınlara ilk müdahale süresi 11 ila 14 dakika arasında değişiyor… Ancak yangın bölgesinin topoğrafyası, havanın durumu, rüzgârın şiddeti ve diğer bazı unsurlar yangınla mücadeleyi zorlaştırıyor. Medyada yer alan haber ve yorumlara göre, Doğu Akdeniz Bölgesi iklim değişikliğinden en fazla etkilenen coğrafi alanlardan biri. Hava sıcaklığının yükselmesi ve bitki örtüsünün kuruması, yangınların hem çıkış sayısını hem de yayılma süratini arttırıyor. Bu bakımdan Doğu Akdeniz ülkeleri Portekiz ve İspanya gibi, Türkiye de iklim şartlarından çok olumsuz etkileniyor. Bu gidişatın tersine döndürülmesi artık mümkün olmadığına göre, tek çare orman yangınlarına karşı daha dikkatli ve daha sorumlu hareket etmekten geçiyor. Anlayacağınız, “Mangal keyfinin” akıbeti, yılların emeği neticesinde meydana gelen nebatatın ve hayvan cinsinden sayısız canlının hayatına mal olan facialara dönüşmemeli.
Evet, yangınların yüzde 90 oranında insan kaynaklı olması, yukarıda da işaret ettiğimiz üzere başlı başına bir felaket… Bu acı gerçek ortada durdukça, orman yangınlarıyla başa çıkmamız mümkün değil. Yangınlara kısa zamanda ve etkili şekilde müdahale etmek, can kaybının olmaması, yanan alanın kısa zamanda ihya edilmesi vs. vs... ancak birer tesellidir. Dolayısıyla ciğerlerimizin yanmaması için, nefes alabilmemiz için, orman yangınlarına karşı hakiki manada dikkatli ve uyanık olmaktan başka çaremiz yoktur. Aman ha aman! Ormanlarda kibrit bile yakmayınız. Sadece kibrit değil elbet, en ufak bir cam parçası dahi atmayınız…