Başlıktaki soru bazıları için gereksiz görülebilir… Ancak muhalefet kanadının ısrarla ve ağız birliği içinde bu ifadeyi kullanması, gerçek durumun mahiyetinin anlaşılmasına mâni oluyor. Açıkça mugalata yapıyorlar!
CHP’nin DEM Parti ile olan iş birliği, gittikçe aleyhine işliyor… Özgür Özel DEM Parti’yi savunmaya çalışırken, üslubunu sertleştirmek mecburiyeti hissediyor. Hâl böyle olunca da ölçüyü kaçırıyor! Oysa CHP’ye genel başkan seçildikten sonra daha ılımlı ve olumlu bir üslup kullanmaya çalışmış ve bu tercih oldukça pozitif bir hava meydana getirmişti. Ancak bunu sürdüremedi ve zikzaklarla istikrarsız bir çizgi izlemeye başladı. Bu durum öncelikle Özel’in liderlik konumunu negatif yönde etkilemeye başladı. Hukuki bakımdan selefi Kemal Kılıçdaroğlunun yaşadığı şeyleri galiba kedisi de yaşayacak. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyım tayin edilmesi üzerine, burada yapılan protesto mitinginde, Özgür Özel Cumhurbaşkanına yönelik hakaretamiz ifadeler kullandı. Aynı üslubu Ekrem İmamoğlu da kullandı. Bu sebeple her ikisi aleyhine, Cumhurbaşkanına alenen hakaret ve iftira davası açıldı. Fakat tuhaf bir durum daha oldu. Sanki Erdoğan yalnızca İmamoğlu aleyhine dava açmış gibi bir hava estirildi. Yani Özgür Özel’in bütün gayret ve sivri ifadelerine rağmen, İBB Başkanının gölgesinde kalması oldukça şaşırtıcı… HDP’li Ahmet Özer’in Esenyurt’a aday yapılması İmamoğlu’nun zorlamasıyla olmuştu. Bunun için CHP önceden ilan ettiği Ali Gökmen'in adaylığını geri çekmişti. Özer’le ilgili son gelişmeler CHP içinde hayli sert zıtlaşma ve ayrışmalara yol açtı. Bakalım bu gidişat daha nelere yol açacak…
CHP-DEM Parti dayanışmasını ve dolayısıyla bu parti mensuplarının problemli uygulamalarını savunmayı zorunlu gören Özel ve İmamoğlu çok sert ve abartılı tepki vererek puan toplamaya çalışıyor. Velakin parti içinde bu durum giderek ciddi rahatsızlıklara kapı aralıyor. Esenler’deki gelişmeyi protesto etmek için yapılan miting çok sönük geçtiği gibi, bütün belediye başkanlarının katılması çağrısı da sonuçsuz kaldı… Daha da öteye Bolu, Afyon ve Ankara Belediye Başkanlarının Ahmet Özer’e ve DEM Parti ile olan ilişkilere dair keskin tavrı başka bir krizi tetikledi. CHP önümüzdeki dönemde bundan dolayı daha da zora girebilir!.. Gelgelelim Özgür Özel aynı çizgide bir tutumla pozisyonunu güçlendirmeye ve bunun için de daha sert bir politik üslup kullanmaya devam ediyor. Darbe klişesini sürekli kullanarak bununla iktidar kanadını suçlamaya çalışıyor. “Son çare olarak milletin iradesine darbe vurdular…” gibi söylemlerin Özel ve partisine getireceği bir şey yok. Öncelikle, Anayasa ve kanun hükümlerine göre, suç işlemiş veya suça bulaşmış belediye başkanları veya yardımcılarının görevden alınması, yerine kayyım atanması daha önce de bu köşede hatırlattığımız üzere hukuki bir işlemdir ve gereklidir. Daha önce de 94 tanesi suçla iltisaklı DBP’li olmak üzere, muhtelif sebeplerle 101 belediye başkanı ve çok sayıda belediye meclis üyesi hakkında, Anayasa’nın 127 ve Belediye Kanununun 45 ve 47. Maddeleri gereğince uygulama yapılmıştı. Dün de Mardin Büyükşehir, Batman ve Halfeti belediye başkanları, aynı gerekçelerle görevden alındı. Yerlerine kayyım tayin edildi. CHP ve DEM Parti aynı tepkiyi pekâlâ tepki gösterebilir… Nitekim CHP Genel Başkanı Özel, DEM Parti ile dayanışma için dün Batman ve Mardin’e gitti. Adı geçen iki parti ne yaparsa yapsın, hukuk işleyecektir. İşlemek zorundadır. Türkiye’nin terörle mücadelede kırk küsur yıl boyunca yüz yüze geldiği durumları unutmuş olamayız. Yani bir taraftan demokrasi, hak hukuk diyerek öbür yandan terörle bir yol almaya çalışan odaklara, asla fırsat ve zemin bırakılamaz.
Yönettiği belediyelerin imkânlarını terör örgütünün hizmetine vererek, kırsal alandaki terör faaliyetlerini şehirlere taşımak, böylece KCK/ TDÖ (Türkiye Demokratik Yapılanması) tezgâhını kurmak isteyen bölücü örgüte meydan bırakılır mı sanıyorlar?.. 2015 yılında terör örgütünün hendek-çukur eylemlerini nasıl kurguladığını bilmeyen kaldı mı? Aynı ihanetin tekrarına hangi devlet aklı izin verir? Bu arada devletin bilgi departmanlarında yer alan, ülkemiz aleyhine kurulmak istenen tuzakların ne olduğunu, teferruatlı biçimde vatandaşlar olarak bilmemiz mümkün değil. Ama şunu gayet iyi biliyoruz ki, devlet ulusal güvenliğimize yönelen tehlike ve tehditleri bir bir tespit ediyor ve gereğini yapıyor. Şu hâlde, terör örgütünün belediyeler üzerinden uzanmak istediği hedefleri ortadan kaldırmaktan daha tabii bir şey olamaz. Bunu darbecilikle veya başka bir şeyle izah etmeye kalkışmak beyhudedir. CHP bu yolla zinhar bir sonuç alamaz. DEM Parti’nin ise maksadı belli zaten! Şu noktaya bir kere daha dikkat çekelim: Devlet Terörle mücadelede asla geri adım atmayacaktır. Kimse böyle bir beklenti içine de girmemeli. Hatırlayınız, 2013’te başlayan “çözüm sürecinde”, devletin sırf havayı yumuşatmak için, PKK militanlarının bazı taşkınlıklarına müsamaha göstermesi, bazılarınca zaaf olarak görülmüştü… Benzer bir durum asla tekerrür etmeyecektir. Diğer taraftan daha önce denedikleri şekilde, birileri sözde özerklik ilan etme hesapları yapıyorsa, derhâl bu sevdadan vazgeçsin. Devlet teröre karşı her zamankinden daha etkili bir mücadelede kararlıdır. Nokta!