İstanbul, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in, terör örgütü ile iltisaklı olma iddiasıyla tutuklanması, hukuki bakımdan ziyade yine siyasi açıdan tartışılıyor. Hâlbuki, yapılan işlem özünde bir hukuki soruşturma…
31 Mart mahallî seçimleri öncesinde, ismi üzerinde en çok tartışma olan adaylardan biri de, eski HDP’li (2015 Van milletvekili adayı) yeni CHP’li Ahmet Özerdi… Özer, CHP ve DEM Parti oylarıyla Esenyurt’ta yüksek bir oy oranıyla seçildikten sonra da, hakkındaki tartışmalar devam etti. Adı geçen kişinin terör örgütü mensuplarıyla ilgili uygulama ve toleransı hakkında, epeyce haber ve yorum medya organlarında yer aldı. Ancak bu örgütle iltisaklı olduğuna dair, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, terör suçları soruşturma bürosu tarafından yapılan soruşturma, birdenbire ciddi sonuçlar doğurdu. Ahmet Özer, “Süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arz eden eylemler aracılığıyla örgütle hiyerarşik ilişki içinde olmakla” suçlandı ve Adliye’ye sevk edildi. Bu suçlamanın delilleri olarak da geriye dönük on yıllık bir zaman zarfında, Özer’in terör örgütü ve mensuplarıyla olan temasları gösterildi. Üç dört günden beri bu deliller hakkında yoğun tartışmalar yapılıyor. Her zamanki gibi konuşmacılar, kendi meşrebine göre lehte veya aleyhte değerlendirmeler yapıyor. Bu değerlendirmeler genellikle hukukun dışında, daha ziyade siyasi ve ideolojik perspektiften yapılıyor. Mesela şöyle deniliyor: “Madem on seneden beri Ahmet Özer’in örgüt üyesi olduğu biliniyordu, niçin bu kadar beklendi?” Komik yorumlar bunlar… Bir suçla ilgili takip, suçun ve failinin durumuna göre yürür. Hangi delilin nerede ve nasıl tespit edildiği önemlidir. Özer ile ilgili olarak, yapılmış olan takibatın ayrıntıları mahkeme safhasında daha geniş biçimde ortaya çıkacak elbet. Öncelikle iddianame hazırlanacak… Ancak hâlihazırda ilgili dosyaya giren bilgiler çerçevesinde, şahsın tutuklanması kararı alınmıştır. Sulh Ceza Hâkimliği, yukarıda da işaret edildiği üzere, şu gerekçeyi gösteriyor: “Süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütle hiyerarşik ilişki içerisinde olduğuna dair, Hâkimliğimizde hâsıl olan kanaat, şüphelinin Esenyurt Belediye Başkanı olması dikkate alınarak, delil karartma şüphesinin bulunması, üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması nedeniyle tutuklanmasına karar verilmiştir.”
Malum olduğu üzere tutuklama bir tedbirdir. Bu tedbir kaldırılabilir de, uzatılabilir de… Yargılama safhasındaki gelişmelere göre karar verilir. Şayet doğru değerlendirme yapılmak isteniyorsa, konuşmacılar bir zahmet ilgili kanun maddelerine bakıversin!.. Mesela CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) 100. Madde hükümleri. Ama siyasi yorum yapmak daha kolay. İstedikleri gibi lafı eğip bükebilirler! Velakin beri tarafta olayın hukuki boyutu var ve esas olan da budur. Ahmet Özer, Anayasa ve ilgili kanunların hükümleri çerçevesinde yargılanacaktır.
Anayasanın 127. Maddesi, mahallî idare organlarının ve üyelerinin bu sıfatı kazanması veya kaybetmesiyle ilgili denetimin yargı yetkisinde olduğunu belirttikten sonra, şöyle diyor: “Görevleri ile ilgili bir suç sebebiyle hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.” 5393 Sayılı Belediye Kanununun 47. Maddesi de bu hükmü aynen tekrar ediyor… Aynı kanunun 45 ve 46. Maddeleri de, görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine nasıl atama yapılacağını tanzim ediyor. Buna göre İstanbul vali yardımcısı Can Aksoy, Esenyurt Belediye Başkanlığına vekâleten atanmış bulunuyor. Bu geçici bir tedbirdir. Dikkat ediniz, Ahmet Özer hâlen “belediye başkanı” sıfatını taşıyor ve hakkında açılacak kovuşturmalardan beraat ettiği takdirde tekrar görevine dönebilir… Evet, işin hukuki boyutu özetle budur. Tabiatıyla, mesele bir suçun işlendiği iddiası olduğu için de çözüm hukuk çerçevesinde olmak zorundadır. Elbette işin siyasi boyutu da önemli. Onunla birlikte ideolojik yaklaşımlar da bol miktarda mevcut. Bunların tartışılması da hiç şüphesiz gereklidir. Fakat elmalarla armutlar birbirine karıştırılmamalıdır. Bakınız işin siyasi bir tarafı olan CHP’de, iç tartışmalar da baş gösterdi… Bazı CHP’li belediye başkanları, Parti Yönetiminin davetine rağmen, destek mitingine katılmadı. Demek ki, burada başka şeyler de var!..
CHP ve DEM Parti, siyasi iş birliğine girip seçim kazanmak için bir hesap yaptı ve o hesabın da başka sonuçları ortaya çıktı… Cumhurbaşkanı Erdoğan çarşamba günü bir kere daha siyasetle terörün yan yana olamayacağını hatırlattı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına suçlamalarda bulunmaya kalkışırken, hangi referanslarla hareket ediyor? İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Şanlıurfa’da yaptığı basın açıklamasında haklı olarak şunu söyledi: “Sureti haktan görünüp zikriyle, fikriyle terör örgütleriyle bir olunmaz. Şehrin emini terör yandaşı olamaz…” Özgür Özel ve ona destek verenler, Ahmet Özer’in profesör olduğuna dikkat çekerek, sanki suç işlemekten muafmış gibi göstermeye kalkışıyor. Bu memlekette terör örgütleriyle içli dışlı olan ne Prof.lar, nice dört yıldızlı generaller gördük!.. Başta Özgür Özel olmak üzere, CHP’nin karar vericileri, siyasi çıkar için kimlerle ve nasıl bir iş birliği yaptıklarını bir kere daha düşünmeli. Kim işlerse işlesin suç suçtur ve faili hukuk önünde hesap vermek zorundadır. Bu kadar basit!